“(…) Kötü şiir ise, içinde tez bulunsun bulunmasın, bizi ya güldürür, ya tiksindirir.”
Sabahattin Ali
Sabahattin Ali, Cumhuriyet’in ilk dönem yazarı ve okunurluğunu hala koruyabilen nadide bir sanatçı. Çokları onu Kuyucaklı Yusuf’la ya da Kürk Mantolu Madonna’yla tanısa da o içinde çok güçlü bir kanat, bir yön barındırdı: Şairlik.
Hayatının sonuna doğru tamamen düz yazıya yönelen Ali, ilk dönemlerinde şiirler de kaleme aldı. Bu şiirler, aralarında Yaşar Nabi’nin de bulunduğu edebiyat çevrelerinden çok güzel tepkiler aldı. Hatta o şiirlerinden bir kaçı günümüzde duymayan kimsenin kalmadığı şarkılara, türkülere dönüşmüştür. Belki hayatının en ızdırap dolu anlarında kaleminden akan şiirleri, az çok kendi iç denizine açılan herkesin en azından bir kere olsun dikkatini celbetmekten geri kalmadı. Romancılığının bilhassa öykücülüğünün, şairliğinin çok ilerisinde olduğu bir gerçek olan Ali, o unutulmayacak şiirleriyle adını da ölümsüzleştirdi.
Dediğimiz gibi, Ali, hayatının sonuna doğru tamamen düz yazıya yönelmiştir. O yüzden onun şiirlerini değerlendirirken, dönemin belirgin niteliklerini göz ardı etmemek gerekir. Söz konusu olan, onun başlangıç dönemidir. O bu dönemde her etkiye açık… Özellikle de şiirde.
***
Benim izlenimlerime göre Sabahattin Ali’nin şiirine hâkim başlıca üç tema vardır: Tabiat, hayat amaçsızlığı/inanç bocalamaları ve kadın. Özellikle ağırlık kadın üzerinedir, hatta onun üzerine de dallanır. Fakat ilk iki temaya değindikten sonra o parçayı anlatalım.
Tabiat
Kendi eliyle yayına verdiği ilk ve tek şiir kitabının ismi “Dağlar ve Rüzgâr.” İsminde şiirin imgelerini taşıyan bu kitap, Ali’nin bağlı olduğu akımı bir nevi yansıtmaktadır. Mustafa Kutlu da Sabahattin Ali hakkındaki inceleme kitabında şairin her zaman tabiata sığındığına dikkat çeker.
“Başım dağ, saçlarım kardır,
Deli rüzgarlarım vardır,
Ovalar bana çok dardır,
Benim meskenim dağlardır.”
-Dağlar Şiiri-
Hayat Amaçsızlığı
Şiirlerinin bir kısmı da kendisinin inanç bocalamalarını içerir, babasının ölümü için yazdığı şiire “Allahım!” diye başlar fakat “Bütün İnsanlara” adlı şiirinde ise, artık şeytan kadar hür olduğunu Allah’ın kendisini bağlamayacağını söyler.
“Nedamet” adlı şiirinde,
“…
Aşktan kalmadı korkum
Hakka sarıldım canla
Gel ey günahkâr güzel
Sen de sarıl Allah’a
Dünyada yalnız o el
Hitam verir her âha”
derken, herkesin bildiği Hapishane Şarkısı 5’te “Bir sitem yolla Allah’a” der. Abdülkadir Geylani Hazretlerine ithafen şiirler de yazmıştır.
Şiirlerinden hiçbir manevi inanca değer vermeyen bazıları, aslında umutsuzluğun son haddini anlatmaktadır. Onun Allah’a inancı da zıtlıklar göstermektedir. Kronolojik olmayan bir biçimde çizgi belirleyemez, bir yerde duramaz, sürekli bocalamaktadır.
Kendisi hakkında en kapsamlı araştırmanın sahibi olan Ramazan Korkmaz bu durumu şu sözleriyle anlatır:
“Sabahattin Ali, şiirlerindeki üslubuyla, mübalağaların, tereddütlerin, bocalayışların ve sonu gelmez arayışların insanı olduğunu gösterir.”
Kadın
Kendisinin yayınladığı ya da daha sonraları bir vesile ile ortaya çıkan şiirlerinde göze çarpan konu, sevgilidir. Fakat “yâr” hangi bağlamlarda ele alınmıştır, “yâr” kimdir?
Sabahattin Ali, bana göre aşk/yâr şiirlerinde iyi değildir. Ali’nin tutkuları ve olguları bambaşkadır ama şiirde mücessem değildir. Derdini kadınlara anlatamadığı gibi –ki kendisi de bundan yakınır- okura da tam anlatamamaktadır. (En yukarıdaki ifadeyi baz alarak) Şiirlerin çoğunda gülümseyip geçtim. Dikkatimi celbedecek bir sivri nokta, bir çarpıcı mısra ile karşılaşmadım. Fakat şiirlerine yukardan bakınca belli bir bütünün değişik konulardaki parçaları olduğu fark ediliyor. Ben bu konuları 6 konu başlığı altında toplayıp örneklere böldüm (örnek vereceğim şiirler kronolojik değil.) Konular: Aşk, Ayrılık, Unutamama, Elde Edememe, Farkındalık ve Pes Ediş.
1-Aşk
“…
Şimdi şiir bence senin yüzündür,
Şimdi benim tahtım senin dizindir,
Sevgilim, saadet ikimizindir,
Göklerden gelen bir yadigar gibi.
…”
-Çocuklar Gibi-
2-Ayrılık
“…
Kurbanı oldum bir hiçin,
Görmem yüzünü sevincin…
Niçin güzel yârim, niçin
Seni benden ayırdılar?”
-Ayırdılar-
3-Unutamama
“…
Kalksam gönlümü azâda
Eski günler gelir yâda
Bu nisyan dolu dünyada
Yâr, seni unutamadım.
…”
-Unutamadım-
4-Elde Edememe
“Sevip sevip yâri ele kaptırmak
Kara bahtın bana eski işidir.
Ömrümdeki yıllar kadar yâr sevdim
Her biri bir başkasının eşidir.
…”
-Koşma-
5-Farkındalık
“Meğer ben ne kadar boş şeylere ağlamışım;
Kalbim hakikat diye bir ihtimale tapmış.
Ne manasız şeylere bel bağlamışım;
Meğer benim peşinde koştuklarım serapmış…
…”
-Firar-
6-Pes Ediş
“…
Şimdi aşka bir heves duymuyorum kendimde…
En ateşli demimi böyle boş geçirdim de
Yine bir kadın için gururum baş eğmedi,
Dudaklarım bir kadın dudağına değmedi.”
–Sevdasız-
Yazımın sonunda Ali’nin besteye dönen iki şiirini paylaşıyorum.
Zülfi Livaneli – Leylim Ley
Edip Akbayram – Aldırma Gönül
https://www.youtube.com/watch?v=bWWpHVoV66c
Her ne kadar videolar yasaklı bir siteden alınmış da olsa, Ali’nin de kimin hışmına kurban gittiği biliniyor. Biraz manidar oldu.
Ayse
Yuregine ve ellerine saglık, en sevdigim sair,
Serpil Şimşek
Sabahattin Ali’nin şiirleri ve yazıları yaşama dair vurguları, farklı duygu hallerini net olarak belirtmekte. Okuduğumuz Sebahattin Ali hakkındaki değerlendirmeleriniz ve tespitleriniz şairi-yazarı anlatmak istediği gibi (kendisini) isabetli olmuştur. Duygularınıza, çalışmadaki samimiyetinize ve içtenliğinize sağlık. Yaşamınızda sanatın eksik olmaması dileğiyle…