Tam iki haftadır Hollanda’da değişim öğrencisi olarak bulunuyorum. Çeşitli milletlerden insanlarla tanışıp sohbet etmenin, yeni kültürleri öğrenmenin yanında Hollanda’nın tarihini ve kültürünü de öğrenmeye fırsatım oldu. Refah seviyesi Türkiye’nin çok üstünde olan Hollanda’da alışageldiğim yaşam tarzına farklı gelen olgular ve objelerle de karşılaştım, fakat beni en çok etkileyen şey, Felemenklerin kanları, terleri ve emekleriyle yarattıkları ülkelerinin her yanında bu emeğin, kültürün ve refah uğruna çekilmiş acıların izlerini bulmam oldu.
Şu an içinde bulunduğum şehir, Tilburg, tekstilde ve tasarımda yarattıklarıyla meşhur bir bölge. Hollanda’nın en büyük altıncı şehri olan Tilburg, şimdi bir Tesla fabrikasına da ev sahipliği yapıyor. Eskiden tekstil üretimde, şimdi ise çıkardığı tasarımlarla dünyada kendinden söz ettiren bu güzel şehir, tekstil tarihine atfen bir müze de barındırıyor. Hem eski makinelerin sergilendiği bir müze, hem yeni ve modern tekstil ve tasarımlarının test edildiği bir laboratuvar, hem de Hollanda topraklarındaki en geniş kapsamlı tekstil kütüphanesi bir çatı altında toplanmış.
Modern sanatın tekstildeki yansımalarını da ayrı sergiler halinde ziyaretçilerin gözlemlerine açan müze, laboratuvarında düzenlediği farklı farklı atölyelerle de insanların kumaşlara değmesini ve süreçleri bizzat yaşamalarını sağlıyor. Yaklaşık beş yüz metrekarelik bir laboratuvar ortamında, tekstil uzmanlarına sorularınızı yöneltip makinelerin nasıl çalıştığını ve hangi metotları kullandığını öğrenebiliyorsunuz. Tilburg Tekstil Müzesi, bu yönüyle ziyaretçilerine benzersiz bir tecrübe sunuyor.
Tekstil Müzesine yapılmış bir gezi, tekstilin tarihine yapılmış bir yolculuk gibi. Sadece tekstil profesyonellerine değil, renklere, sanata, tasarıma, modaya, endüstriyel mirasa ilgi duyan herkes için ilgi çekici şeyler sunuyor. Tekstil Müzesi, geleneksel metotlar ve zanaatkârlıkla, modern üretim tekniklerini ve yeniliği buluşturuyor.
Benim asıl ilgimi çeken şey ise 1900 ile 1940 arasındaki makinelerin ziyarete açıldığı sergiydi. Hollanda’nın tekstilde yükselmesi ve fason üretimi artık yavaş yavaş terk edip kendi tasarım devlerini yaratmaya başlaması bu dönemden sonrasına denk düşüyor. Fakat bu dönemde Felemenklerin kanları ve terleriyle kendi ülkeleri için sarf ettikleri emekler, şimdiki torunlarının rahat bir yaşantı sürmesini sağlıyor. İş güvenliği önlemlerinin eskiden yeterli olmaması, yer yer organ kaybına sebep olan kazalara yol açmış, Hollandalılar kendi tarihlerini ve refahlarını kendi mücadeleleriyle kazanmışlar. Bu açıdan, Hollanda insanı saygıyı hak ediyor.
Aşağıdaki resimde yanında bir testi tutan adam, bu şehrin festivalinin sembolü. Eskiden tekstil üretimde, kıyafetlerin temizlenmesi ve renklerini alması için gerekli olan ürin, fabrika çalışanlarının o testilere işemeleriyle gideriliyormuş. Şehrin orta yerinde bulunan bu heykel, Tilburg için çok şey ifade ediyor.
Ayşe Demirbaş
Ellerine sağlık, dönüşüne kadar birçok yazı bekliyoruz.