Tatilimizin çoğu bitti, diğer kısmı da hızlıca akıyor… Bizeyse olabildiğince keyfini çıkarma kalıyor. Ben de tatilimin ilk kısmını Ankara’da geçirirken boş zamanlarımı filmlerle değerlendirdim. Son zamanlarda birçok filme gitmiş olmakla birlikte bu yazıma Ajan (Spy) adlı filmin konu olmasına karar verdim. Yazımda olabildiğince spoilerden kaçınarak filmin pozitif ve negatif yönlerini belirteceğim, son olarak da filmin verdiği mesajdan bahsedeceğim.
Bu film vizyona girmeden önce fragmanını gördüğüm anda cezbetmişti beni. Gerek oyuncu kadrosu gerek de fragmandaki komik sahneler filmin aklımda yer etmesine yetmişti. Ama giderken içimde bir huzursuzluk da yok değildi. Çünkü son zamanlarda rast geldiğim ve fragmanlarını beğenip gittiğim birkaç filmde tüm komik olaylar fragmana toplanmış, böyle daha çok sahne var gibi bir izlenim verilmişti. Ajan ise beklentimi tam olarak karşıladı. Şahsen filmin %90’ı boyunca kahkaham eksik olmadı. Ayrıca filmde yapılan ince espriler ve kendinle barışık ol mottosunun getirisi olan bazı diyaloglar filme çok daha güzel bir hava katmıştı.
Filmin bir diğer pozitif yönü ise oyuncu seçimindeki başarısıydı. Son zamanların komedi filmlerinin vazgeçilmezi haline gelen Melissa McCarthy harika bir iş çıkarmıştı. Kendisiyle barışık, iyi niyetli, şişman, çok becerikli ve zeki ana karakterimiz Susan Cooper, Melissa McCarthy için biçilmiş kaftan diyebilirim. İkinci olarak filmin bir diğer ana karakteri Bradley Fine‘ı canlandıran Jude Law yakışıklı, biraz saf, becerikli CIA ajanı rolünde çok iyiydi. Tipi, davranışları, minikleri filmin akışını güçlendiren en önemli özelliklerdi. Bir diğer becerikli ama bir o kadar da sorun çıkaran CIA ajanı Rick Ford ise bir yardım edip iki sorun çıkararak filmi bir üst seviyeye taşıdı, bu rolü canlandıranın Jason Statham olması ise ayrı bir eğlence katmış filme. Hafif sapık yardımsever Aldo rolünde Peter Serafinowicz ve saf, sadık arkadaş Nancy rolünde Miranda Hart, filmin olgunlaştıran unsurlardandılar.
Ancak filmin bir büyük kusuru vardı bana göre o da: argo kullanımının çokluğu. Filmin orijinal versiyonunu izlediğim için dublajda ne kadarını yansıttıklarını bilemeyeceğim ama filmde çok fazla argo kullanım vardı, hatta esprilerin bir çoğu bunlarla sağlanıyordu. Şişman bir kadın olduğu için yapılan esprilerden tutun da birbirleri arasındaki konuşmalarına kadar neredeyse her cümlelerinde bir küfür geçiyordu. Bazı yerlerde kullanımını dozajında olduğu sürece kabul etsem de, argonun bu kadar yaygın kullanımı bu filmde beni rahatsız eden bir etken oldu. Filmin aynı başarısı daha az argoyla da sağlanabilirdi diye düşünüyorum. Fakat bu pürüze rağmen güzel bir film olduğunu bir kez daha belirtmek istiyorum.
Son olarak filmin teması, bakış açısı bir mottoya göre şekillendirilmişti bence: “kendinle barışık olmak”. Sıfır beden model algısı gibi bize farkında olmadan dayatılan basmakalıplara bir başkaldırıydı bu film. Bu algıyı kırmak için komediden iyi bir seçim olamazdı. Son zamanlarda anoreksiya veya sıfır beden takıntısıyla baş edilmek için bir çok adım atılıyor olsa da film, hala el değmemiş alanlardan biri olan “ajan” algısını hedef alıyordu. Tom Cruise, Brad Pitt veya Angelina Jolie gibi bir bedene sahip olmadan da birçok işin başarılabilineceğinin algısı vardı filmde. Son birkaç yıldır fanatik olarak bağlandığımız basmakalıpları kırmakta çok başarılı bir iş çıkarmış Ajan. Sadece algımızı kırmakla kalmayıp diğer insanların ne düşündüğü karşısında dik durmayı, cevap vermeyi öğütleyen bir film olmuş. Toplumlara şu anda lazım olan bakış açısını başarılı bir biçimde perdeye taşımış.
Çok eğlenceli ve kesinlikle görülmesi gereken bir yapım. İyi seyirler dilerim…
Filmin fragmanı: