Ne tür filmler seversiniz? Size oldukça yakın gelen filmler mi hoşunuza gider, yoksa tamamen yabancı olduğunuz bir dünyayı keşfetmek mi size keyif verir? Ben olsam ikincisi derdim 2014 yapımı bir dram filmi olan ”Yaban”ı izleyene dek. Ama filmi izledikten sonra başkahramanın yaşadıkları ve yaşadıklarına verdiği tepkileri o kadar benzettim ki kendi hayatıma ve onca şeyden sonra verdiği büyük radikal karara öyle saygı duydum ki, bu güzel filmi sizlerle de paylaşmak istedim.
Film, kahramanımız Cheryl‘in 1750 kilometrelik Pasifik yolunu yürüme kararı almasıyla başlıyor. Peki nereden çıkıyor bir anda böylesine zorlu bir yolu tek başına yürüme kararı? Bir yolu yürümek, sorunlardan uzaklaşmak mı demektir her zaman? Cheryl için hiç de öyle değil. Cheryl bu yola, kendini affedebilmek için çıkıyor aslında. Benim ilk tespitim bu. Peki neden kendini affetmek istiyor bu çılgın kadın? Çünkü tüm hayatını kendi elleriyle mahvetti ve temiz bir sayfa açabilmek için doğanın saf ve temiz sularında yıkanması gerek.
Film içerisindeki geçmişe dönüşlerle Cheryl‘in geçmişine dair önemli detaylar öğreniyoruz. İki çocuklu bir ailenin kız çocuğu. Babası, hep aşina olduğumuz alkol ve şiddet bağımlısı bir baba. Ama annesi hiç de aşina olduğumuz türden bir anne değil. Bobbi o kadar güçlü bir kadın ki, hayatın hiç bir evresinde kendisini saf dışı bırakacak tek bir güçsüzlük göstermiyor. Hem de bunu güçlü olmak zorunda hissettiği için değil, bilakis keyif alarak yapıyor. Evet, Cheryl‘i -bazen bizleri bile- çıldırtacak kadar hayat enerjisiyle dolu bir kadın o. Cheryl‘in şansı böyle bir anneye sahip olmak oluyor. Ama hayat bu, hiçbir zaman sahip olduğun şeylerin yarın elinden kayıp gitmeyeceğine dair garanti veremiyorsun. Cheryl‘in yüzüne bu gerçek bir tokat gibi çarpıyor. Annesinin akciğer kanseri olduğunu öğreniyorlar. Bobbi yattığı hastane odasının manzarasının güzelliğinden bahsededursun, Cheryl ve kardeşi her gün biraz daha eriyip bitiyorlar anneleriyle geçirebilecekleri günlerin sayılı olduğunu düşündükçe. O sayılı günler de bitince, Cheryl için hiç de kolay olmayan günler başlıyor. Önce uyuşturucu bağımlısı oluyor, sonra tanımadığı kişilerle cinsel ilişkiye girip kendini tamamen bırakıyor. En sonunda evliliği de biten Cheryl o zorlu yolu yürümek gibi çılgınca bir karar alıyor.
Yolculuğun ilk günleri tam bir felaket oluyor Cheryl için. Kendine sürekli, istediği zaman bırakmakta özgür olduğunu hatırlatsa da bir şeyler onu devam etmeye zorluyor. Bir akşam çadırın başında kitap okurken ”Yaralarının inkarı gücünden geliyordu.” cümlesine takılıyor ve geçmişe dönüp annesini hatırlıyor. Bu cümleyle annesini bağdaştıran Cheryl, yaralarını inkar edebilecek gücü kendinde bulmak için devam ediyor belki de, kim bilir.
Yolculuğu boyunca pek çok zorlukla karşılaşıyor. Yemek pişiremiyor, temiz su bulamıyor, vahşi hayvanlarla ve kendi yalnızlığıyla mücadele etmek zorunda kalıyor. Ama bu fiziksel etmenlerle verdiği mücadeleden galip gelişi, ona müthiş bir psikolojik özgüven veriyor. Kendisi henüz fark edemese bile yavaş yavaş yalnızlığın tanımı değişiyor kafasında. ”Gerçek hayatımda buradakinden daha yalnızım.” cümlesiyle de kendisine itiraf etmiş oluyor aslında yalnızlık algısının değiştiğini. Ağlıyor, bağırıyor, küfrediyor, korkuyor; ama yaptıklarını yargılayacak kimse olmaması ona engin bir özgürlük vadediyor aslında.
Yolculuğun sonlarına doğru tam anlamıyla kendine güveni gelmiş bir Cheryl görüyoruz. Hatalarıyla barışmış, ama yaralarını inkar etme gücüne erişmiş bir kadın duruyor karşımızda. ”Zamanda geriye gidebilseydim, tek bir şeyi farklı yapmazdım.” diyebilecek kadar olgun ve sağlıklı bir insana dönüşüyor Cheryl. Annesinin yokluğunu da kabulleniyor, gelecekte onu unutturacak hiçbir şey olmayacağını da. Ama hayatta her daim minnettar olmayı öğreniyor yol boyunca. Yolun sonuna vardığında Cheryl ile birlikte gözlerimin doluşu, aslında benim de hep yapmak istediğim, ama Cheryl kadar kendimi dipte görmediğim için henüz cesaret edemediğim ”yol” deneyiminden dolayıydı belki de. Belki de melankolinin de, acının da en dibini gördüğümüzde çıkmak isteyeceğiz bu bataklıktan. O zaman sığınacağız tabiat ananın kollarına ve o hep bizi iyileştirecek mucizevi kürü içinde saklayacak.
Herkesin bir gün deneyimlemesi gerektiğini düşündüğüm iki eylem: Yaban’ı izlemek ve Cheryl gibi bir gün tek başınıza zorlu bir yolu yürümek. Şimdiden iyi seyirler.