Kitaplarla arası iyi olanların kendilerine özgü başlama hikayeleri vardır. Birinci sınıfa başladıktan birkaç ay sonra yazılı metinleri algılayabilmek okuyabilmenin gerçek başlangıcı değildir çünkü. O kısım seven sevmeyen herkese eğitim sistemi sürecinde zorunlu olarak edindirilen bir kabiliyettir.

Sonrasında, öleceğiniz ana dek herhangi bir anda, herhangi bir yerde kitaplarla aynı yastığa baş koymaya karar verebilirsiniz. Kimimiz de bekar kalmaya karar veririz. Ben kitapsızlığı seçemezdim bu yüzden kişisel temennim böyle bir seçeneğin varlığından bile bihaber olduğumuz günlerin gelmesi ve herkesin eline az biraz da olsa kitap kokusu sinmesi… (E-book gerçeğine rağmen üstelik.)

Başlangıçlardan bahsettik; çünkü başlamak, temel atmak ve ilkler kendi içlerinde muazzam güçler barındırırlar. Kişisel okuma hayatlarımızın başlangıçları da çoğunlukla çocuk edebiyatına dayanır. En azından teknik olarak işlerin böyle yürümesi gerekir; fakat ne yazık ki çocuk edebiyatı hep bir parça mahzun, bir köşede kendi başına kalakalır. Bildiğiniz çocuk kitapları yazarlarını bir kefeye, yetişkin edebiyatı yazarlarını diğer kefeye koysanız muhtemelen Gogol, Dostoyevski, Kafka, Rilke, Woolf, Poe ağırlığı karşısında çocukken çok kitap okuyan biri olsanız bile çocuk edebiyatı kefesinin pek şansı olmaz. Peki hayal gücü zenginliğinin süpernova gibi patlamadan patlamaya koşabileceği bir çocukluk döneminin gerçekten hak ettiği bu mudur? Kitaplar çocuğun zihinsel gelişiminde oyunlar kadar önemlidir ve yarından bir şeyler beklemek gibi bir düşüncemiz varsa bu kısmı hasır altı etmekten artık vazgeçmeliyiz.

Siyah aynanın diğer tarafına geçip biraz da ışık görmek lazım tabi. Tablo fazlasıyla vahim gibi gözükse de yüreklerinden öpülesi çok güçlü çocuk edebiyatı yazarlarımız da var. Kendi hikayemin de başlangıcında büyük katkıları olan Gülten Dayıoğlu bunlardan yalnızca biri. Bizim dönemimizde birçok kişinin onun kitaplarından en azından birkaç tanesini okumuşluğu vardır; fakat benim için olay bundan daha üst boyutlarda. Cin Ali ve Top Ali’leri bırakıp gerçekten bir şeyler okumaya başladığım sıralarda çocuk zihnimi fazlasıyla etkileyen ve hayal gücümü genişleten iki yazar vardı; biri Jules Verne diğeri Gülten Dayıoğlu. Ki benim için, bilim kurgu tadında yazdığı çocuk romanlarıyla Dayıoğlu, Verne’in Türk çocuk edebiyatındaki izdüşümüdür.

8-9 yaşlarındaki bir çocuğa kozmik düşünmeler, kavramsal sorgulamalar yaptırtmak hatırı sayılır bir maharet ister. Büyüdükçe öğrendikleri gerçek (!) bilgi yığınları altında hayal güçleri baskılanan bizlerin, çocukken ufkumuzu açacak kitaplara gerçekten çok ihtiyacımız var.

Çocuk edebiyatı zayi edilmemesi gereken büyük bir potansiyeldir. Bu yüzden eğer çevrenizde akrabanız, tanıdığınız olan çocuklar varsa onlara, sayıları çok olmasa da var olan çocuk edebiyatı yazarlarımızın kitaplarından alın ve ufuklarını genişletin. Büyüdükten sonra bazı şeyler için çok geç olabiliyor çünkü.

Mini naçizane tavsiye üçlemesi

*Işın Çağı Çocukları (Üstüne Interstellar izleyin, oh mis.)

*Ganga

*Akıllı Pireler

Leave a Reply