Bayramdan bir önceki hafta, daha yeni dönem kapıya dayanmamışken, yeni yerler ve yeni koylar keşfetme isteğiyle çıktım Selimiye yollarına… Selimiye, Marmaris’te resmen havuz gibi koylara sahip bir yer. Taptaze deniz ürünleri, gözünüzün önünde temizlenen ahtapotlar ve daha Bodrum, Marmaris gibi turistik olmadığı için de bir sürü aile işletmesini içinde barındırması da cabası. Ayrıca gündüzleri sıcak ama kuru havasından dolayı gününüzü rahat geçirmenizi sağlıyor; geceleri ise oldukça hareketli olan sahilinde, çok şirin ve ufak restoranlarında hoş vakit geçirmeyi garantiliyor.
Selimiye’nin denizinden bahsetmek istiyorum biraz da:Taşlık olan koyları denizin her daim tertemiz, pırıl pırıl, kısacası “şıkır şıkır” olmasını sağlıyor. Özellikle Çiftlik Koyu denilen yerde, bu muhteşem bakirliğe ve sakinliğe diyecek laf yok.
Çiftlik Koyu, hem kara yoluyla, hem de teknelerle gelinen bir koy. Kara yoluyla Selimiye Merkezden yaklaşık yarım saat. Koyda iki üç adet restoran bulunuyor. Bu restoranların hangisinin önünde güneşlenmeyi tercih ederseniz, o restoranda yemeğinizi yiyorsunuz; o restoranın duş ve kabininden faydalanıyorsunuz. Aynı şey tekneler için de geçerli. Hangi restoranın iskelesindeyseniz, o restoranın müşterisi olmuş oluyorsunuz. Yemek faslı ise inanılmaz. Herşey taptaze. Buradan Lagos(Laos) balığının tadına bakmadan ayrılmayın derim. Fakat mezeleri ve zeytinyağlıları da en az balıkları kadar lezzetli. Öyle ki, köye özel yapılan ekmekleriyle ve bu başlangıçlarla karnınızı tıka basa doldurmaktan kendinizi alamıyorsunuz ve balık sofraya teşrif ettiğinde neredeyse doymuş oluyorsunuz. O yüzden benim tavsiyem: Kapanışı balıkla yapacaksanız; mezeleri ve zeytinyağlıları fazla kaçırmamanız. Gözünüzü döndürmelerine izin vermeyin. Zeytinyağlı ve meze seçiminizi de patlıcan salatası, deniz börülcesi ve semizotu salatasından yapmanızı şiddetle tavsiye ederim.
Bir başka koy ise, Saranda Koyu. Kişisel fikrim, Çiftlik Koyu’nun daha güzel olduğu yönünde. Bunun nedeni Saranda Koyu’nun daha açık bir koy olmasından dolayı daha rüzgârlı ve dalgalı olması; fakat yine de buradaki Deniz Kızı Restoranı’nı ziyaret etmeye ve taptaze kalamarından ve ahtapot ızgarasından tatmaya değer. Ayrıca Saranda’ya giderken, Söğütköyü denilen yerde Manzara Restoran’a uğrayıp bir kahve içmeden geçmeyin. İsmi gibi cidden manzarası da inanılmaz. Rodos Adası’nı bile gözlerinizin önüne seren bir manzaraya sahip olan bu restoranda, eğer bir akşam yemeği yemek isterseniz, önceden rezervasyon yaptırmanız gerekiyor. Yine bir aile işletmesi ve tahta sandalyeleri ve sadeliğiyle sadece muhteşem manzaranın keyfini çıkarmanızı sağlıyor.
Eğer Selimiye-Merkez’de kalıyorsanız ve bu koyları ziyaret etmek istiyorsanız aracınızın olması size çok büyük kolaylık sağlayacaktır. Pansiyon ve otel fiyatlarıysa konumuna göre değişiyor tabii fakat eğer merkezde şirin bir aile işletmesinde kalmak isterseniz gecelik 2 kişilik oda-kahvaltı ortalama 150 TL gibi bir fiyata yer bulmanız mümkün.
Başka bir inanılmaz bilgi ise Selimiye gibi bir Ege incisine karayolundan ulaşım 15-20 sene öncesine kadar yokmuş bile. İnsanlar tekneleriyle ihtiyaçları için Marmaris’e iniyorlarmış. Bu durumun benim aklıma düşürdüğü tek şey, acaba daha ne kadar keşfedilmemiş, turistlerin gözünden kaçan koyu Ege kıyılarının barındırdığı…
Daha geç kalmış sayılmazsınız: Selimiye’de sezon Ekim sonuna kadar devam ediyor. Yaz bitmeden bavulları toplayın.
Şimdiden iyi seyahatler!