Kaçabilseydim giderdim o en uzağa,

Bir şehirde unuttum çocukluğumu ve iğde ağaçlarımı

Ellerim hala bahar kokar nisanda

Gözlerimde pembe yeşil, ılık bir sabah,

Şimdi yüzümde ince bir tebessüm kırıntısı

Baktıkça penceremden

Yıllar sonra o sabah, o sokakta koşup duran

Mavi önlüklü çocuklar

Çocukluğumuzun iğde ağaçlarının altında kahkahalarla yürüdüğü

Suskun gölgelerine benzer…

 

Şimdi bir sıcak iklimde kanatlarını unutmuş şaşkın bir göçmen kuş gibi

Çırpınıp duruyor mevsimi değiştikçe yüreğim…

 

Yalnızlık mı bu üzerimize bir beden büyük gelen?

Büyüyünce de giymek isterdik oysa, o en sevdiğimizdi…

Şimdi nisan yağmurlarıyla ıslak, ürkek, telaşlı…

Damla damla atıyorum adımlarımı yollara

Gideceği yeri unutmuş bir göçmen kuş gibi

Bir yudum güneş için bu soğuk şehrin siyahında gurbet nöbeti tutuyorum.

 

Ve bir zaman başımın üzerinde unuttuğum özgürlük rengi gökyüzü

Şimdi gri kızgınlıklar taşıyor gözlerinde,

Bir yağmur bulutu gözleri ağlamaktan kıpkırmızı olmuş,

Seher vaktine çarpıyor,

Kızıl bir gürültüyle üzerimize düşüyor gökyüzü,

Bir gürültüyle deliniyor bulutlar

Dört bir yanı feryat figan yağmurla

Yüzümüze vuruyor yaşamak.

İçimde, şimdi çok uzak bir şehirde

Hiç kimselerin bilmediği şarkılar ıslanıyor.

Kanatlarım…

Şimdi kim bilir hangi şehirde

Üşüyor.

 

Leave a Reply