Son zamanlarda MUBI’den izlediğim en başarılı filmlerden birisi “Koyu Laci Siyaha Yakın”. Önce biraz MUBI’den bahsetmek istiyorum; sonra filme geçmek. Elbette bir çoğumuz MUBI’den haberdarız ama şöyle bir bahsedelim. MUBI, Efe Çakaler adında bir Türk girişimci tarafından kurulmuş bir film izleme sitesi; en avam ifadeyle. Aylık sadece 4.99 TL ödeyerek siteye üye oluyorsunuz; her gün yeni bir film ekleniyor sitenin arşivine, ve yaklaşık 1 ay sitede kalıyor. Tamamen yasal bir site.
Bence şu ana kadar yapılmış en güzel Türk “Start-up” ı, ya da Türkçe ifadeyle söylersek; Türk girişimi. Peki Efe Çakaler bu siteyi yapmaya nasıl mı karar vermiş? İzlemek istediği bir festival filmi varmış zamanında Efe Çakaler’in, ancak filmi internette bulamamış; zaten çoğu festival filmini de sinemada izlemek zor malumunuz. Bir site yapıp; festival filmlerini insanlara ulaştırmak istemiş. Tabii bunun için film prodüktörleriyle sağlam bağlantılara ihtiyaç varmış. Bir şekilde ünlü Amerikalı yönetmen Martin Scorsese’ e ulaşmış; onu etkilemiş bu fikriyle ve onun da referanslarıyla bağlantılar sağlanmış ve site kurulmuş. Şu an aktif olarak 1.000.000 civarında kullanıcısı var MUBI’nin. Ben bu yaz tanıdım MUBI’yi ve o gün bu gündür filmleri takip ediyorum bu siteden; sadece festival filmleri yok, her film var, sadece Amerikan sineması yok; her ülkeden film var ve hepsi de Türkçe altyazı seçeneğiyle!Geçtiğimiz günlerde MUBI’de İspanyol yönetmen Daniel Sánchez Arévalo’nun, orjinal adıyla “Azuloscurocasinegro”, İngilizce çevirisiyle “Dark Blue Almost Black” filmine rast geldim. Biz filmin ismini Türkçeye “Koyu Laci Siyaha Yakın” şeklinde çevirmişiz. Akdeniz sıcaklığında, müthiş bir kara mizah bence. 105 dakikalık bu filmi izlerken zaman nasıl geçti anlamadım. Yönetmen, tuhaf olan bir senaryoyu, o kadar güzel aktarmış ki beyaz perdeye; filmden önce konusunu okuduğumda çok garipsediğim senaryo, film bittiğinde “evet bunlar da var, gayet yaşanabilir şeyler bunlar” şeklinde düşündürdü beni.
Senaryo, bana gore tuhaf demiştim; filmin konusu şu şekilde: Jorge yirmili yaşlarda bir gençtir, babasının hastalığından sonra hem babasının bakımını üstlenir hem de onun işini devam ettirmek zorunda kalır; babası kapıcıdır. Abisi Antonio ise bu dönemde hapistedir; hapiste bir kadına aşık olur, onu hamile bırakması gerekmektedir ama hastadır ve çocuk sahibi olamıyordur ve küçük kardeşi Jorge’den sevgilisi Paula’yı hamile bırakmasını ister. Bu noktadan sonra işler garipleşir. Böylesi tuhaf bir senaryoyu anlatır işte Koyu Laci Siyaha Yakın. Bu konu çerçevesinde yönetmen, sınıf farklılıklarına müthiş göndermeler yapar çünkü Jorge 11 yaşından beri babasının kapıcılık yaptığı apartmanda yaşayan Natalia’ya aşıktır fakat sevgilisi ve kendisi arasındaki bu sınıf farkı onun içini yiyip bitirmektedir.
Tür kara mizah olunca, sadece dram olmaz tabii filmde; aynı zamanda ironik ama bir o kadar da komik sahneler barındırır film. Jorge’nin en yakın arkadaşı Israel ve Israel’in babası arasında geçen diyaloglar ve yaşanan sahneler seyirciyi kahkahalara boğar.
Film her özelliğiyle izlenilesi bana gore; özellikle filmdeki sınıf farklılıklarına yapılan göndermeler fazlasıyla başarılı. Hapishane insanının yaşadığı özgürlük-tutsaklık ayrımına, fakirlerin yaşadığı zengin-fakir ayrımına, eşcinsellerin yaşadığı sınıf ayrımına kadar işleyen yürekli, ironik, tuhaf bir film ama bir o kadar da izlenesi.
İnsan, filmi izlerken koyu lacivertin siyaha ne kadar yakın olduğunu daha iyi anlıyor…