Islak bileklerim kan bayramına yatıyor… (Kahraman Tazeoğlu)
Senden beklerken nice güzelliği, sen aldın benden tüm güzelliklerimi. En başta en güzelimi aldın benden: Seni.
Gittin.
Sadece gittin. Soruyorum sana, “Neden gittin?” diye. “Hiç gelmedim ki” diyorsun. Kendini acıtıyorsun; çünkü yanımdan gittiğini sansan da içimden gidemedin ki.
Şimdi sen yoksun ya yanımda; şimdi gülüşüne bakıp ağlayamıyorum ya, yalın ayak koşup yerlere düşmek ve hiç kalkmamak, öylece kalıp gelişini beklemek istiyorum.
Ölmek istemiyorum, sende yaşamak istiyorum…
Ölmek diyorlar sende yaşamaya…
Olsun.
Gelmeyeceğini bile bile gelişini izlemek için hep beklemek…
Seni hiç bulamadım; hep aradım. Aramanın kıymetini sende anladım. Deniz vardı ama çok uzaktaydı. Sen, saçlarına dokununca denizden gelen sakin rüzgâr, bana denizi yakınlaştırıyordun. Sana gelmek için denize gitmez, denizin derinliklerindeki güzellikleri bulmak için çöldeki sana gelirdim.
Ağlıyorum, gözyaşlarım ateşe düşüyor ama yine de sönmüyor sensizlik yangını.
Belki sana senin için senden, bana da benim içinse benden hiçbir şeyi almamalıydım. Benden alıp sana vermeliydim en büyük derdimi, yani yine seni. Sende olan ne varsa alıp; en sıkı kafesimin sol tarafında sakladığım minik sandığımın en güvenli yerine saklamalıydım, belki. Onun anahtarı bir tek sende vardı. Sen de oradaydın. Şimdi, seni oradan çıkarmamı istiyorsun. İyi ama seni oradan çıkarmam için yine bana sen lazımsın.
Sol anahtarım bir tek sende vardı; alıp gittin.
Bıraktın kendini en derinlerdeki sol yamaçlarıma.
Orası senin ve sadece senin kalacak.
Gözlerine bakmayı bilemedim; korktum, boğulmaktan korktum.
Çünkü denize bakmayı bir türlü beceremedim.
Denize bakmayı bilmeyenler, mutlaka boğulmayacak mıydı?
Anladım, artık seni duraklarda beklemeye bir son vereceğim. Artık seni, senin olduğun yerlerde arayacağım. Yani her yerde… Nereye gitsem senden bir şeyler buluyorum. Artık aşkını sana vermek için ve sendeki beni de alıp kendime gelmek istiyorum; çünkü beni de benden alıp gittin.
Artık yalınayak biriyim; küfür damlıyor dilimden, kan damlıyor elimden, yaş akıyor gözlerimden ve sel oluyor: Seni izliyorum sel’imden.
Bana demiştin ya, “Başkalarının gözlerini arıyorum yüzünde” diye; bak, artık bulabilirsin sensizliğin darbelerini görmek için bana çevriliyor tüm gözler.
Gel…
O gözleri yüzümde görmek için gel…
Bana git dedin ve gittin.
Şimdi sana gel diyorum
Ve ben geliyorum…