Geçtiğimiz sene için Torontolu duygusal rapçimiz Drake’in senesiydi desem yalan olmaz sanırım. Çok başarılı bir mixtape ve dünya çapında bir numaralara çıkan bir şarkı yayınlamış olan Drake aynı zamanda başka bir yükselişteki sanatçı olan Future ile de ortak bir albüm çıkarmış; bu albümde de pek çok gözde şarkıya imza atmıştı. Hal böyle olunca benim gibi dinleyicilerin beklentileri tavanları delip geçti. Drake’in tam yirmi şarkılık yıllardır beklenen Views albümü 29 Nisan’da dinleyicilere sunuldu. Drake’in bu dördüncü albümü beklenen derecede buhranlı ve katastrofik lakin beklenmedik derecede tekdüze ve uzun. 1 saat 22 dakikalık toplam süresiyle neredeyse bir sinema filmine yaklaşan bu albüm, ne yazık ki “sinematik” bir tecrübe olmaktan çok uzak.
Şarkıların genelinde Drake’in imzası olan melodik sözler ve şarkı söyleme ile rap yapma arasındaki uyum göze çarpıyor. Drake tarzını değiştirmiş falan değil, daha çok da bundan kaybediyor bu albüm, Drake’in yeni bir şey denemiyor oluşundan. Eline güveniyor ve oldukça güvenli oynuyor. Fakat bu güvenli oyun tahmin edilebilirliği getiriyor ve dinleyicinin beklediği “şaşırtma faktörünü” öldürüyor. Bu noktada geçen seneki başarısının ve eleştirmenlerden aldığı olumlu geri dönüşlerin Drake’e zararlı olduğunu söyleyebiliriz. Kendine biraz fazla güvenen Drake oyunun zaten tepesinde olduğunu düşünüyor olacak ki oldukça az mesaj veren, monoton bir projeyle çıkıyor karşımıza.
Albümün adı Kanadalı rap yıldızının sahiplendiği Toronto kentine, oradaki hayatına bir bakış ve Drake’in Toronto’yu izlediğinin bir göstergesi olarak Views adını almış. Kent atmosferini yansıtan parlak ve atmosferik sesler bir arada kullanılmış, Toronto’nun soğuk havalarını yansıtan soğuk ritimlerin yanı sıra bu albümde Drake’in bir röportajında belirttiği üzere Torontu’nun yazı ve kışı işlenmiş. Şarkıların bir kısmı kış mevsiminde geçerken albümün yarısından sonra yaz temasına uygun olarak hareketli “dancehall” tarzı ritimlerle süslü şarkıları görüyoruz. “One Dance”, Rihanna’yı konuk eden “Too Good”, “Controlla” bunlardan göze çarpanları. Bu noktada “Gerçekten bu kadar tefe, marakaya ve tekrarcı ritimlere ihtiyaç var mıydı?” diye düşünmeden edemiyor insan. “Yaz” şarkılarında havailik ve derinleştirilmemiş Karayip kültürü etkisi hissediliyor. Albüm, “Summer’s Over Interlude” şarkısıyla kışa geri dönüyor ve kapanışa geçiyor. Toronto’nun mevsimsel çatışmasını yansıtmak amaçlı yapılmış bu tematik seçimin başarılı yürütüldüğünü düşünmüyorum işin açıkçası.
Prodüksiyon açısından Drake’in başından beri yoldaşı olan Noah “40” Shebib yapımdaki ustalığını yansıtıyor yansıtmasına ancak albümün genel eksikliği prodüksiyonun “kalitesinden” ziyade yapılan seçimlerin kararsız yapısı ve dinleyiciye geçemeyen duygusallık. Projede en bariz eksiklik sözlerde; yüzeysel, akılda kalmayan, melodik unsurlarla yüzeyselliği kapatılmaya çalışılmış pek çok mısra barındırıyor.
Öte taraftan, albümün iyi yanlarına şöyle bir göz atmak gerekirse, açılış parçasındaki (Keep Family Close) senfonik yaklaşımı oldukça beğendim, ilk defa bu şarkıyı dinleyen bir insan Drake’in tarzını değiştirmiş olabileceğini düşünebilir. Fakat onu takip eden şarkılarla bu düşünce yerle bir oluyor. “9” isimli şarkı da gayet iyi ve akılda kalıcı ezgiler içeriyor. “Child’s Play”,”One Dance” ve “Hype” da gayet başarılı bekleneni veren şarkılar denebilir. “Too Good” için hislerim biraz karışık olmakla beraber albümün parlayan şarkılarından biri olduğunu da söyleyebilirim en azından sözlerinin açıklığı ve samimiyeti açısından. “Pop Style”ın arkasındaki yapım ise gayet oturaklı ve karanlık. Bundan bir yıl önce çıkmış olan bonus parça “Hotline Bling ” ise tuhaftır, hala albümün en iyisi.
Özetlemek gerekirse, Drake Toronto’nun kışları klostrofobik duygusal fırtınalarını yazları ise Karayiplerin bağrından kopup gelen “dancehall” ritimleri ve basit davullar eşliğindeki geniş kültürel etkisini yansıtmakta biraz eksik kalıyor. Bulutlar hiç dağılmıyor, güneş tam anlamıyla dinleyiciyi ısıtmıyor. Elimizde ise garip derecede monoton fakat yer yer gerçekten güzel noktalarda zirve yapan bir Toronto manzarasıyla kalakalıyoruz. Kötü bir iş mi? Hayır. Fakat beklentileri karşılamadığı da kesin diyebiliriz.