Ahmed Arif, herkesin uzaktan yakından tanıdığı, ismine aşina olduğu, bestelenmiş şiirlerini mırıldandığı bir şair. Ahmet Kaya’nın, Cem Karaca’nın ve bazen de Zülfü Livaneli’nin sesiyle kulağımızda ve kalbimizde yer edindi şiirleri. Şairinin o olduğundan habersizdik bazen.
Halkın arasından bir insan. Onların sesi olmak gayesiyle yaşamış, yazmış… Yazmış ve fikirlerini korkmadan haykırmış. Sadece kendi fikirlerini değil, bir topluluğun fikirlerini haykırdığına inanarak haykırmış. Bu uğurda hapse girmiş. Fikirlere katılmak ayrı şey, inandığı fikirler uğruna yaşayanı takdir etmek ayrı şey. O bir fikir insanı, fikirlerini hayatına yansıtmış büyük bir şair.
Kendi davasının peşinden gidenlerin sevdası yalnız davaları mıdır peki? Onlar da kara sevdaya düşebilir. Davaları onların en büyük kara sevdaları gibi görünür, ancak kalplerinde daha derin ve nice sevdalar taşırlar. Kalpleri büyük olur fikir insanlarının, dava insanlarının. O yüzden onlar da severler, hem de çok güzel ve çok derinden… Hele bir insan şair olup da güzel severse, oradan her sevdalının ekmeğine yağ sürülür. Bir şiir yazılır, sebebi olur yangınların. Büyük yürekten kağıda akar mürekkep, binlerce sevdalı yüreğin ateşi körüklenir. Ahmed Arif’in şiirleri de böyledir. Ve bazen büyük yürekler belli etmezler kime olduğunu bu dizelerin. Gizli yaşanan aşk daha büyük gelir gözlerine. Daha içten, daha yüce… Ama bazen elde olmaz, çıkıverir meydana, dökülüverir sırlar. Belki acı verir büyük yüreklere, bir utanç gibi. Ama sevmekten utanılır mı hiç?
Hasretinden prangalar eskittiği kimdi Ahmed Arif’in? 3 yıl öncesine kadar bilinmiyordu. “Leylim Leylim – Ahmed Arif’ten Leyla Erbil’e Mektuplar” kitabı çıktı ve anladık Ahmed Arif’in “Seni anlatabilmek seni…” diye başladığı şiirini kime yazdığını. Büyük bir aşktı Ahmed Arif’inki. Nasıl tanıştılar, nasıl başladı bu aşk bilinmiyor. Tek bilinen şey ortaya çıkan bu mektuplar. Ve henüz bulunamamış olsa da Leyla Erbil’in de mektuplara cevap yazdığı anlaşılıyor mektupların içeriğinden. Ama az yazıyor Leyla’sı, Arif’in “bana yaz, yaz canım, yazıver bana canım, yaz ruhum, haydi yaz bana…” nidalarına rağmen.
Karşılık bulmuyor aşkı. 31 Aralık 1956 tarihinde “Beni hiç sevmedin..” diye yazıyor. Sevilmiyor ama kimisine sevilmek gerekmez ki zaten. Her şeyden çok Leyla’sı tarafından sevilmeyi arzulasa da hayatı Leyla olmuştur artık. “Lêyla, Canım” der kimi zaman hitap ederken. Kimi zaman da “Leylâm, merhametsi ömrüm” diye seslenir. Ama bazen de “Dostum, Kardeşim!” der. Çünkü Leyla’sı onun dostu, hayatının anlamı, arkadaşı, kardeşi, zalim Leyla’sıdır.
Seni anlatabilsem seni…
Yokluğun, Cehennemin öbür adıdır
Üşüyorum, kapama gözlerini…
Belki de şairlerin çoğunun ortak paydası budur; kavuşamamak. Kimisi unutup hayatına devam etmeyi seçmiş, kimisi bir ihanet bilmiş başka gözlere bakmayı; başka gözlerde sevdayı tekrar aramayı. Her biri insan, aslında bizler gibi. Farklı hikâyeleri var, şiirlerinin de öyle. Ama ne olursa olsun, bu şiirler onların insanlığa mirası. Bize düşense şunu söylemek: “İyi ki sevmişsiniz..”
Şiirin tamamına buradan ulaşabilirsiniz.
Yararlanılan Kaynaklar:
cafrande.org/ariften-erbile-mektuplar/
cafrande.org/yasindayim-hasretini-cekiyorum/
edebiyathaber.net/ahmed-arifin-leyla-erbile-yazdigi-ask-mektuplari-kitaplasiyor/
leylamihrinazengin.com/yazilar/39-leylim-leylim-isiginda-ahmed-arif-ve-leyl-erbil-gercegi.html
odatv.com/ahmed-arif-leyla-erbil-aski-ortaya-cikti-1508131200.html
turkedebiyati.org/sairler/ahmet-arif.html
Resimler:
edebiyathaber.net/ahmed-ariften-leyla-erbile-iki-mektup/
idefix.com/Yazar/ahmed-arif/s=3833
listelist.com/leyla-erbil-kimdir/