Bu yazı, her hafta Radyo Bilkent tarafından hazırlanıp sunulan arTisTik isimli program için GazeteBilkent Kültür-Sanat Birimi tarafından özel olarak hazırlanmıştır. arTisTik’i her Cuma akşamı saat 20.00 ile 22.00 arası 96.6 nolu frekanstan veya radyobilkent.com‘dan dinleyebilirsiniz! Ayrıca, programa dair içerik ve paylaşımları @artistikradyo kullanıcı adıyla tüm sosyal medya kanallarından takip edebilirsiniz!
Herkes için farklı anlamalara gelen sanatın en eski ve en bilindiklerinden birisidir resim. Boyalar, fırçalar, paletler ve tuvaller ile iki boyutlu bir düzlem üzerinde çeşitli duygulara dokunacak çok boyutlu bir dünyanın kapısıdır. Gölgelendirmeler, fırça darbeleri, ton farkları, çizgiler, gerçekçilik ,dışa vurum gibi çeşitli terimler etrafında şekillenen resim sanatı gözlerimiz tarafından karşılanıp her bireyin aklında, kalbinde, duygularında farklı yerlerine dokunup tamamlar insandaki yolculuğunu. Tarihte en bilindik ressamlar kendine has tarzlarıyla kalıcılığını yıllardır devam ettirdiler. Çeşitli akımların öncüleri oldular ve bugün hala isimlerinin kalıcılığını sağlayan görsel kaynaklarla bizlere kendilerini hatırlatıyorlar.
Gözlerimiz, resim sanatında hem bu sanatı icra eden için hem de ilgilenenler için en önemli organımızdır. Boyalarını, fırçalarını ve kağıtlarını bir kenara iteleyelim; ressam gördüğü şeyin kendinde oluşturduğu etkiyi yansıtmak için veya sadece hissettiğini dışa vurmak için görme duyusuna ihtiyaç duyar. Geçmişten beri ressamların yaptığı budur: görmek ve göstermek. Da Vinci Mona Lisa’yı, Dali rüyalarını, Picasso perspektif anlayışını görmüş ve göstermek için resim sanatını bir yol olarak benimsemişlerdir. Dünyaya açılan penceremiz olan gözlerimiz bazı ressamlar için ne yazık ki büyük sorunlara kapı aralamıştır.
Işte göz problemi yaşadığı düşünülen ünlü ressamlardan bazı şaşırtıcı örnekler:
Vincent van Gogh:
Herkesin çok iyi bildiği, belki ressam deyince aklımıza gelen ilk isim: Van Gogh. Kendisinin mental hastalıkla boğuştuğunu da çoğumuz biliyordur. Resimlerinin bazılarında dikkat çeken sarı rengi kullanımı sadece ressamın sarıya olan düşkünlüğünden değil, bu konuda iki rivayet var: Birincisi, psikolojik rahatsızlıkları nedeniyle aldığı ilaçların ‘sarı görme’ problemine neden olması. İkincisi ise, Van Gogh’un içinde absintte bulunan içecekten içmesidir. Bu madde zaman içinde sanatçının görüşünü bozmuş, etrafını sarımtırak renkte görmesine neden olmuştur. Van Gogh’un renk körü olması da ihtimaller arasındadır. Her şeye rağmen hayat onu sürekli ‘sen ressam olamazsın’ tokatlarıyla dize getirmeye çalışırken, kendi döneminde olmasa da günümüzde eserleriyle bu şiddet dolu hayatın karşılığını vermeye devam ediyor.
Claude Monet:
Bir diğer önemli ressam Claude Monet ise katarakttı. Kendisini açık havada yaptığı doğa resimlerinde ve rengarenk çiçeklerde tanıdığımız ressam için bu hastalık, kariyerinin bitişi demekti. Resimlerdeki detay kullanımlarının giderek bozulmaya başladığı, fırça darbelerinde dahi değişikliklerin gözlenebildiği bu zor dönemde Monet, iki gözünü aynı anda kullanamaz duruma geldi. ‘ Belki de ressam olmayı çiçeklere borçluyum’ demişti ancak, gözündeki rahatsızlığın ileri aşamalarında çiçeklerdeki mor ve mavi tonları bir gözü seçerken diğer gözü aynı çiçeği bambaşka görüyordu.
Sonunda, resimleri artık doğru düzgün yapmak bir kenara, onları iyice bozduğumu fark ettim. Birkaç tablomu bu nedenle imha ettim. Artık neredeyse körüm, ve bundan böyle resim yapmayı bırakmam gerekiyor. Bunu kabullenmem çok zor, ressamlık kariyerim bitiyor ve sağlığım, gözlerim harici neredeyse mükemmel!
Edvard Munch:
Köprüde korku dolu bakışları, elleri yanaklarında çığlık atan şu resmi bilirsiniz. Munch ünlü resmi Çığlık’ı yaptığında gözleri henüz sağlıklıydı.Ancak bir gün sağ gözünde meydana gelen iç kanama görüşünü büyük ölçüde değiştirdi. Bazı çalışmalarında konu aldığı bu rahatsızlığını, resimlerindeki renkli yuvarlak daireler, lekeler ve hareler olarak görebiliriz.
Pablo Picasso:
Picasso için de herhangi açıklayıcı bir cümleye ihtiyaç duymuyorum. Kendisi kübizm akımın öncüsü ve şu aklımızda canlanan değişik şekilli soyut resimlerin sahibi. Picasso’nun göz ile yaşadığı sıkıntı biraz daha dolaylı. Kendisi migrenden muzdaripti ve şiddetli baş ağrılarından dolayı meydana gelen görme anormallikleriyle savaşıyordu. Eserlerindeki kadın figürlerinde ayrık ve yarılmış gibi duran yüz parçaları da hastalığının sanatına olan yansımaları diyebiliriz.
Louis Wain:
“Çay partisi veren kediler” desem, belki Louis Wain’i hatırlayanlarınız olur. Wain’in zamanla değişen kedi tasvirleri onun yeni tarz arayışından kaynaklı değildi. Wain şizofreni hastasıydı ve bu dönemde yaptığı resimler eskilerinden farklı olarak korkunç ve rahatsız edicidir. Picasso gibi Wain de hastalığının neden olduğu görme bozukluklarını eserlerinde yansıtan sanatçılardandır.
Anlaşıldığı gibi bir ressam için en önemli unsur olan görme yetisi, başarılı ressamlar için sanatına engel olmaktan ziyade ona yeni ve farklı kapılar açan bir unsur haline gelmiştir.
Kaynaklar:
http://www.milliyet.com.tr/hem-sizofren-hem-de-deha-olabilir-misiniz–pembenar-detay-ruhsagligi-1014088/
http://www.gozvakfi.com/blog/kimyasal-maddeler-bir-ressami-nasil-etkiledi.html
https://www.pablopicasso.org/picasso-paintings.jsp
http://illustrationchronicles.com/Cute-Cats-and-Psychedelia-The-Tragic-Life-of-Louis-Wain
http://www.tate.org.uk/context-comment/articles/inside-eye-beholder