Hayatta hep fazlasını kazanmak istiyoruz. Daha fazlasını kazanmak… Ölümüne sevmek istiyoruz. Ölümüne sevilmek… Gökyüzünü boydan boya kapatan gökdelenlerimizde oturup içimiz ısınsın diye bekliyoruz. Kalabalıklar olsun çevremizde ama yine de biz bize kalalım istiyoruz. Bazen kırmızı perdeler çekmek gerek hayata diyoruz. Beyaz sayfalar eşliğinde umut dolu güzel günler hayal ediyoruz. Yaşamak mutlu olmaktır inanışını olabildiğince sahipleniyor fakat ertesi gün kendimizi depresif bir ruh hâline bürüyerek dik bir kayalığa kilitli bırakıyoruz.

Sevgili okurlar, bizlere doğduğumuz ilk andan itibaren hep fazlasını istemek öğretildi. Her zaman ileri ve dışarı doğru olmak… Hep daha fazlasına sahip olmayı öğrendik. Geri kalmak ya da bazen kendi özgürlüğümüzü alıp bir köşeye çekilmek ne üzücüdür ki kaybetmek olarak tanımlandı. Böylece daha çok kaybettik.

f4e977f7d6d6b403432cc3f829550402

Yalnızsanız kaybedensinizdir. Hep kaybedersiniz. Yalnızsanız kendinizi sevdiremezsiniz. Herkesin kaçtığı, çekilmez, huysuz ve sorun yaratan birine dönüşürsünüz. Eğer yalnızsanız toplum dâhilinde hiçbir şey sizi kabul etmez. Böylece kaçmaya daha çok hazır olursunuz. Uzaklaşmak, yok olup gitmek bir şeylere karışmaktan çok daha kolay gelir. Mutlu olmayı unutursunuz. Mutluluk kelimesinin anlamı yok olur gider. Mutluluk, sayın okurlar, size birileri tarafından verilmez. Yeterince güçlüyseniz siz onu söküp alırsınız. Bir insanı mutlu edebilme ütopyası bile sizi erken yaşta öldürür. Sigara mı?  Emin olun yaşam, böyle durumlarda, sizi sigaradan daha hızlı yok eder.

Cem Şancı, Yalnızlık Doktorası isimli yapıtında “Aşk sevgiliye, şefkat aileye, yalnızlık kendine zaman ayırmaktır,’’ demiş ve eklemiş: “Yalnızlık bir mahrumiyet değil, bir lükstür. Kendinizi dinlemek, kendinizi keşfetmek ancak ve ancak yalnızlıkla mümkündür.’’ Böylece yalnızlığın o umarsız esintisini zihinlerimizde umutlu bir bekleyişe dönüştürmüş. Aslına bakarsanız davetsiz bir yalnızlığa da içten içe davetiye çıkarmış Sevgili Şancı. ‘Tercih edilmiş’ bir yalnızlığa…

IMG_1582Yalnızlığa karşı hissedilen en ufak bir kıpırtıda yalnız bir kalabalığın mı yoksa kalabalık bir yalnızlığın mı daha iyi olduğunu sormalıdır insan. Ondan korkmamalı hatta olabildiğince kavrayıp, benliğinin en ücra köşesine yer etmelidir. Onu değerli yapan en büyük olgunun bu süreci ne kadar verimli geçirdiğiyle olan ilişkisi ise ayrı bir önem vermelidir. Bireysel devrim insanın kendini tanımasıyla gerçekleşir. Yalnızlık ise insana kendi devrimini yaşatma şansını tanır.

 

Ayrıca unutulmamalıdır ki yalnızlık kendi dışında ve toplum içinde okkalı bir tecride sahiptir. Bazı geceler midenizin bedeninize yapıştığını fark edersiniz. Bir şeylerin üstünü kapatarak gizlediğiniz yaşamınızın nereye gittiğini görürsünüz. Ve itiraf etmeliyim ki bu sizi biraz ürkütür. Bu aşamayı atlattıktan sonra onu sevmeye başlarsınız. Tercih edilmiş bir yalnızlık insanı hayatı hakkında daha bilinçli bir yaşama sürükler. Radikal kararlar aldırır. Aldıklarını mantık çerçevesine oturtur. Bir zaman sonra bu kimseye söylemediğiniz küçük sırrınız olur; siz ve sizin aranızda.

Yalnızlık-Sözleri

 

Evet, sayın okurlar, ‘yalnızlık’ gerçekten çok değerlidir. Yalnızlığınız mevcudiyetinizin yegâne temelidir. Herkesten sakladığınız gizli kimsenizdir. İçinizde yarattığınız yeni bir ben duygusudur. Hele ki tercih edilmiş yalnızlık sizi kendinizle tanıştıran, kendi içinizde size yeni kapılar açtıran, önemli bir yeniden yapılanma sürecidir. Sağlıcakla kalın…

13716251_10210514503958679_8350750899493180732_n

 

Leave a Reply