Paterson: Rutin Hayatla Kapışalım mı, Barışalım mı?

İstesek de istemesek de, günlük hayatlarımızda birçoğumuz hayatın getirdiği ritme ayak uydurmaya çalışıyoruz ve her gün aynı günü yaşıyor hissine kapılabiliyoruz. Rutini ele alma ya da baş etme şekillerimiz ise kişiden kişiye değişiyor ve bu durumla karakterlerimizin de fazlasıyla ilişkili olduğunu düşünüyorum. Kimileri özenle programlanmış bir güne uyandığında kendini iyi hissederken, kimileri de daha anlık ve maceracı bir şekilde yaşamaktan keyif alıyor. Bu durum kendimizi hayatlarımızda nasıl görmek istediğimizle de yakından ilgili. Günlük hayatın ritmiyle el ele verip sadelikten yana olabilir ya da bu ritmi çok düşük bulup hızlandırmak içim sürekli tetikte olabiliriz.

Bu ikiliği en iyi yansıtan filmlerden biri ise 2016 yapımı olan Paterson olabilir. Paterson, günlük rutinlerin getirdiği sadeliğin çok da kötü bir şey olmayabileceğini göstermeye çalışıyor. Bunu da her gün aynı saatte aynı şeyleri aynı şekilde yapan bir başkahraman ile sunuyor izleyiciye. Film, Paterson adında New Jersey’li bir otobüs şoförünün bir haftasını beyaz perdeye yansıtıyor. Paterson, her sabah aynı saatte uyanıp aynı yolu takip ederek işine yürüyor, otobüsüyle beraber aynı duraklardan geçiyor ve aynı saatte evine dönüyor. Ardından her akşam köpeğini gezdirirken aynı bara uğruyor ve aynı kişilerle sohbet ediyor. Ama bazılarına çok sıkıcı ve durağan gelecek bu hayattan asla şikayetçi değil. Uyandığı andan itibaren geçirdiği her saatin tanıdıklığının getirdiği doğal akış, kendi iç dünyasını açığa vurması için fazlaca yer bırakıyor. Bu yeri ise yine çoğu kişinin önemsiz göreceği gündelik detaylardan beslendiği şiirler yazarak dolduruyor. Şoförlük yaptığı sürece şiirlerini içinden tekrarlayarak, öğlen ve akşamları ise küçük siyah defterine geçirerek yazma süreci için bile bir rutin yaratıyor Paterson.

 

 

Kahramanımız bu sakin hayatını, gününü değerlendirme şekli ona tamamen zıt olan eşi Laura ile paylaşıyor. Günlerini evde geçiren Laura, her gün yeni bir hobiyle karşımıza çıkıyor; evin her köşesini yeniden tasarlamaktan tutun, gitar çalmaya, pazarda satmak için küçük kekler yapmaktan, elbise dikmeye kadar. Bireyselliğini ve dünyadaki yerini asla boş durmayarak ve farklı şeyler üreterek kanıtlamaya çalışıyor adeta.

 

 

Her ne kadar zıt karakterler olsalar da, Paterson ve Laura birbirlerini anladıkları, destekledikleri ve asla yargılamadıkları için izlemesi keyifli bir çift olarak çıkıyorlar izleyicilerin karşısına. Kendi küçük dünyalarında hayatlarını ele alış şekillerinin farklılığına rağmen yarattıkları ev ortamı ve ilişkilerinin sıcaklığı ve huzuru da kesinlikle seyirciye yansıyor.

 

Paterson (Adam Driver) et sa femme (Golshifteh Farahani) dans le nouveau film de Jim Jarmusch

 

Paterson, sinemada aradığınız aksiyon ve hareketse muhtemelen size göre değil; ama Paterson gibi siz de hayattaki küçük detaylarla mutlu olma, en azından onları fark etme cesaretine sahipseniz film mutlaka ilginizi çekecektir. Aksi takdirde Laura gibi rutinden delicesine kaçıyorsanız, filmin size durağan gelmesi muhtemel. Buna rağmen, farklı hayatların içine girip olan bitene göz atmak ve kendinizi bu karakterlerin yerine koymak gerçekten keyifli. Filmin uluslararası birçok film yarışmasında ödülleri ve adaylıkları bulunuyor. Yönetmen koltuğunda Jim Jarmusch otururken filmin başrollerini Adam Driver ve Golshifteh Farahani paylaşıyorlar. Film bittikten sonra benim gündelik hayata ve rutine olan bakış açım bir hayli değişti. Biz rutinden korkanlar olarak rutin hayatla kapışmak yerine barışalım diye düşünmeye bile başladım. Siz ne dersiniz?

 

Kaynak:

https://www.imdb.com/title/tt5247022/?ref_=ttawd_awd_tt

Görsel Kaynaklar:

Kapak Fotoğrafı: Amazon Studios

Görsel 1: https://www.imdb.com/title/tt5247022/mediaviewer/rm2467563776   @Mary Cybulski

Görsel 2: https://www.imdb.com/title/tt5247022/mediaviewer/rm394810880    @Mary Cybulski

Görsel 3: https://www.franceinter.fr/cinema/paterson-de-jim-jarmush-ennuyeux-ramolli-ou-savoureux-les-critiques-du-masque-sont-en-desaccord    @Mary Cybulski

 

Leave a Reply