İnsan bilinmeyenden korkar. Bu bilinmeyen kimi senaryoda ölüm, kimisinde karanlık, kimisinde ise boyut-üstü varlıklar olabilir, ancak David Cronenberg denince akla, vücudun belirsizliği, yani body-horror gelir. Body-horror’u daha iyi anlamak için, iki terime bakmamız gerekiyor. Uncanny Valley (belirsizlik vadisi) ve Abject.
Uncanny Valley teorisine göre, bakılan şeyin insana benzerliği arttıkça ona hissedilen yakınlık da artıyor, ancak belirli bir noktadan sonra bu benzerliğin artmaya devam etmesi insanın o şeye karşı antipati beslemesine sebep oluyor ve tekinsiz hissetmesini sağlıyor. Örneğin, Wall-E gibi kocaman gözleri olan bir çöp kutusuna benzeyen robotlar bize sempatik gelirken, gerçekçi ama garip bir siması olan robot Sophia rahatsız ediyor.
Göz kapaklarınız size sormadan açılıp kapanırken, göz bebekleriniz, istemsizce büyüyüp küçülerek yazıya odaklanmaya çalışıyor. Refleks olarak nefes alıyorsunuz, ancak bunun farkına varınca, nefes almaya bilinçli bir şekilde devam etmek zorunda kalıyorsunuz. Yutkunuyorsunuz ve bu sefer boğazınız zorlanıyor. Salyalarınız, boğazınızın içinde bulunan, etten bir borudan aşağı, kas ve damarlardan oluşma bir torbanın içine akıyor ve asit dolu bir havuzda buharlaşıyor. Abject, sınıflandırılamayan, insanın algılayamadığı, kabullenemediği, alıştığımız fiziksel kalıpların yıkılmasıyla ortaya çıkan şeylerin bize hissettirdiği tiksinti hissi. Bu aslında çoğumuzun muhtelif zamanlarda, yaşadığı bir his. Nefes aldığımızın ya da yutkunduğumuzun farkına vardığımızda, uzun süre aynada kendimize baktığımızda, içimizi damarların kapsadığını ve organlarla dolu olduğunu fark ettiğimiz zaman, çoğumuzda garip bir rahatsızlık oluşur. İçinde, geçici bir süre için bulunduğumuz vücuda yabancılaşmamız, vücuttan ayrı bir varlık olduğumuzun farkına varmamız, ama bir yandan da bu biyolojik ‘‘döküntüye’’ bağlı olma zorunluluğunun getirdiği stres, psikolojik gerilim için mükemmel bir başlangıç noktası değil mi?
İstila Teması:
70 ve 80’lerde artmakta olan AIDS tehdidi ve genetik mühendislik alanlarında yapılan çalışmalar, o dönemin insanlarını huzursuz edecek yeni bir korku doğurdu. İnsanların bu korkularının üstüne gitmek isteyen Cronenberg’ün ilk filmi Shivers (1975), üst sınıf bir apartmanda yayılmakta olan, taşıyıcısının libidosunu arttırarak diğer insanlara tecavüz etmesini sağlayan bir parazit hakkında oldu. Parazite yakalanan kişinin ne kadar insana benzese de aslında insan olmaması Uncanny Valley’i, içinde gezen farklı bir canlının varlığı ve kişilerin hasta olması da Abject’i ele aldı.
Vücudun kontrolünün zorla elinden alınması, Descartes’ın düalizmine göre ruhun, dünyamızda varlık olarak sürebilmesi için kullanması gereken mekanik aracın kullanılamaz hale gelmesine denk düşüyor. Yani kişi, insan ideasından çıkıyor ve farklı bir şeye dönüşüyor. Tecavüze uğramış insanların vücutlarına yabancılaşmasının sebepleri de bununla ilişkilidir. Benzer temaları Rabid (1977)’te ve Cronenberg’ün olmasa da bu temayı çok başarılı bir şekilde işlemiş olan Alien (1979)’da görebiliriz.
Dönüşüm Teması:
Vücudun varlığının farkına varılmasının getirdiği korkuyu biraz daha ileri taşımak için, vücudu bozmak gerekir. İnsanın, kendi psikolojisini korumak adına, değişime çok kolay adapte olan bir canlı olduğunu kaçırmayanlardan biri Cronenberg. Dönüşüm temasında, değişime uğrayan insanlar korkmaz, bu değişimi kabullenirler ve ona göre hareket etmeye başlarlar. Normal bir canlı, sırf içinde bulunduğu yaşam koşulları değiştiği için kendini öldürmez, o değişime adapte olup o şekilde yaşama tutunmaya çalışır.
Fly (1986)’da ışınlanma cihazı icat etmiş bir mucitin, deneyleri sırasında, vücudunu bir karasinek ile birleştirmesini anlatılıyor. Önce bu değişim pozitif etkiler gösterse de, değişim sürdükçe iyice canavarlaşan ve insanlıktan çıkan karakterin, insandan böceğe olan transformasyonunda yaşama tutunmaya çalışırken, çevresinde olan insanların yaşadığı korkuyu görüyoruz. Bu başkalaşım sırasında, başkahramanın, Uncanny Valley grafiğinde, en tepeden vadiye düşününe tanıklık ediyoruz. Bu temayı işleyen başka bir body-horror filmi olarak da Tetsuo: The Iron Man’i öneririm.
Body-horror, bedeni, bilinçten farklı bir varlık olarak görüp onu bozmaktan çekinmiyor. Belki de en rahatsız edici korku alt-türlerinden biri olaran body-horror, vücudumuzun bize verdiği tüm güvenlik hissini alaşağı edip bizi çırılçıplak bırakıyor. Ruhumuzu, kontrolsüzce insandan uzaklaşırken kalabileceğimiz çaresizlikle dolduruyor ve kendi derimize olan güvenimizi azaltıyor. Her korku severin, Cronenberg’ün dünyasına dalması ve kendilerine sormaları gerekiyor; “So, what is a human being?” (O halde insan denen şey nedir?)