Geçmişten Gelen Kadın

 

Medea’nın 24 sene sonra intikam almak için eski eşi Iason’un yanına gittiğini düşünün.

Bu süreçte, Iason’un oğlu olmuş.

Iasun’un oğlunun bir de sevgilisi var.

Hikayeyi sevgilisinin gözünden okumak ister misiniz ?

 

Roland Schimmelpfennig, eserleri Almanya’da sıkça sahnelenen güncel oyun yazarı. Oyunları 40’tan fazla ülkede oynanmış ve dile çevrilmiş. Yazar, tiyatro türlerinin değişimi üzerine yaptığı çalışmalarıyla biliniyor. Yazarın, Geçmişten Gelen Kadın adlı oyunu da Euripides’in Medea’sına çok benzetiliyor. Aslında, yazarın bilinçli tercihi olsun ya da olmasın çağdaş eserlerde Yunan tragedyalarını hatırlamamız oldukça olağan. Bunun sebebi, esasında hep aynı hikayeleri anlatıyor oluşumuzda yatıyor. Kavramlar üzerinden karakter yaratılıyor ve karakterin gelişimi de çeşitli aşamalarla sunuluyor. Bu bağlamda, Geçmişten Gelen Kadın’ı okuduğumda ilk izlenimim intikam üzerine kurulu hikaye yapısının, sonraki kuşak tarafından biraz daha detaylandırılmış olduğu yönündeydi. Oyunun içinde seyahata çıkınca anladım ki: sanki oyun pek de bildiğimiz hikayelerden değil !

 

Geçmişten Gelen Kadın: Rommy, bu yüzden oyun bildiğimiz hikayelerden !

Rommy, 24 sene önceki romantik ilişkisinin peşinden gidiyor. Ona ilişkilerinin hep süreceğini düşündürten, partnerinin bir zamanlar ona verdiği bir söz.  Rommy yıllar sonra kendisine sonsuz aşklarının hep devam edeceğine dair söz veren Frank’i buluyor. Yani söze bağlılık ve geçmişle yüzleşme oyun için önemli kavramlar. Ne var ki, Frank evlenmiş ve çocuğu olmuş. Rommy, yıllar sonra yarım kalmış sevgisinin peşinden gittiğinde Frank’i karısı Claudia ve oğlu Andi ile uzak bir ülkeye taşınma telaşında buluyor. Rommy’nin karakter gelişiminde ümit, hayalkırıklığına dönüşüyor. Frank’in  yıllar önce verdiği sözü unutmuş olması ve kendisine kurduğu yeni hayatı da bırakmayacak olması, Rommy’deki Medea’yi ortaya çıkarıyor.  Oyundaki intikam unsuru bu motivasyonla beliriyor. Yani, hayalkırıklığı nihayetinde hınca evriliyor. Bu da Rommy’i Geçmişten Gelen Kadın yapıyor. Medea’nin karakter gelişimini takip ettiğinden ve oyunun işlenişi de tragedya ile aynı akışta olduğundan diyebiliriz ki: oyun bildiğimiz hikayelerden!

Oyunda, hıncın ve intikamın somut hali şüphesiz işlenen cinayetler. İlginç olan unsur, cinayete giden sürecin diyaloglarla anlatılmaması. Zamanın ileri geri sarılmasıyla anlatılıyor. Bazı sahneler tekrarlanıyor, bazı sahneler üç dakika öncesine ait, bazıları on dakika sonrasına. Oyununda cinayetleri aktarırken sinema kurgusundan yararlanan yazar, çağdaş sahne dili oluşturuyor. Bu dil anlaşılması çok da kolay bir dil değil. Okuyucu olarak sayfaları tekrar tekrar okuduğumu söylemeliyim. Özellikle ben bu oyunu oynasam nasıl oynardım sorusunda, yazarın yarattığı bulmacayı hissetim. Başrolün kim olduğunu çok sorguladım. Bu sorular içindeyken dikkatimi çeken bir karakter oldu: Tina. Tina’yı değerlendirince ve oyundaki yerini anlayınca düşünüyorum da  oyun bildiğimiz hikayelerden değil gailba. 

Geçmişten Gelen Kadın: Tina, bu yüzden oyun bildiğimiz hikayelerden değil !

Tina, oyundaki zaman karmaşası içinde okuyucunun elinden tutan bir karakter. Karakterlerle etkileşimi olsa da büyük ölçüde onlardan bağımsız bir şekilde seyirciye hikayeyi anlatıyor. En çok da Andi’yi anlatıyor. Andi, Tina’nın erkek arkadaşı ve birbirleriyle son saatlerini geçirmekteler. Tina’nın analizini yaptığımda zihnimde iki kavram beliriyor: rasyonel ve romantik. Şüphesiz rasyonel bir karakter zira bir daha görüşemeyeceklerini biliyor, farkında. Bununla birlikte imkansızlığın farkındalığına rağmen Andi’yi  sevmeye devam ediyor, romantik biri.

“Evlerine doğru giderken Andi bir kalem çıkardı. Her yere, her duvara, her garaj kapısına, her çıkıntıya işaretimizi bırakıyorduk. Onun adını, yanına da benimkini, Andi ve Tina yazıyorduk.Kalemi bana verirdi, sonra da ben ona geri verirdim. Ne bir artı, ne de kalp, bizim işaretimizi çizerdik. İşaret tıpkı bizim gibi yan yanaydı. Yol boyunca her yerde onunlaydım.” (Geçmişten Gelen Kadın, 35)

Tina 18 yaşında ve ona ait bu içten cümleleri okurken Rommy’nin 24 sene önceki halini görüyorum. Yazar adeta, Rommy’nin tüm duygusallığını bu cümlelere sıkıştırmış. Bununla birlikte oyunda dikkat çeken önemli bir unsur, Tina’nın Rommy ile olan ilişkisinin şiddet içermesi. Tina daha önce hiç görmediği ve hakkında hiçbir şey bilmediği Rommy’e hiçbir sebep olmaksızın ilk karşılaşmasında taş atıyor. Tina karakteri için Rommy’nin geçmişi demek de tam olarak bu sebepten dolayı mümkün görünüyor. Aslında Tina taşı; 24 sene önceki hisleriyle hareket eden Rommy’e atıyor, olmaktan korktuğu kişiye atıyor, rasyonelliğini yitiren kadına atıyor. Bu durumda oyun intikam oyunu olmaktan sıyrılıp, geçmiş ve geleceğin çatışmasına bürünüyor. Kimlik üzerine önemli sorular soruyor. Oyunu böyle okuduğumuzda bildiğimiz hikaye Medea’ya pek de benzemiyor. Ne dersiniz bildiğimiz hikayelerden değil mi ?


 

Medea okumak isteyenler için https://www.academia.edu/36207829/Euripides_-_Medeia_1_.pdf

Karakter ve hikayecilik gelişimi ile ilgili okumak isteyenler: http://gazetebilkent.com/?p=92882

Geçmişten Gelen Kadın’ı okumak isteyenler yazara ulaşarak pdf formatındaki dokümanı edinebilirler.

Sevgili GazeteBilkent okurları,  TİNA VE ANDİ, TUNA VE SAVA, SERAMİK VE MİT  başlıklı yazı dizimin ikinci yazısını okudunuz. İlk yazıyı okumak isteyenler için: http://gazetebilkent.com/?p=95913

Yazıda yer alan fotoğraflardaki resimler tarafımca çizilmiştir.

Leave a Reply

1 comment

  1. Pingback: GazeteBilkent – Tuna ve Sava: Rivayet der ki : III