Merhaba Değerli Sinemaseverler,
Çoğumuzun evde geçirdiği ve zorunda kalmadıkça dışarı çıkmadığı bu günlerde herkes evde yapılacak aktiviteler arayışı içinde. Ben de bu dönemde izleyebileceğiniz kafanızı dağıtıp size düşünecek başka konular verecek üç film önerisinde bulunmak istedim, sonuçta sinema böyle zor zamanlarda pozitif kalmamızı sağlayıp bize güç veren uğraşlardan biri. Seçimlerimi beğenmenizi dileyerek önerilerime başlıyorum:
- Into The Wild
Önerilerime bir kitap uyarlaması ile başlamak istiyorum. Into The Wild, 2007 yapımı, Sean Penn’in yönetmen koltuğuna oturduğu bir biyografi. Jon Krakauer’ın araştırmaları ve röportajları yardımıyla kaleme aldığı Into The Wild, sahip olduğu bütün varlığını geride bırakıp Alaska’ya doğayla iç içe olacağı bir hayat yaşamaya giden Christopher McCandless’ın hayatını anlatıyor. Daha sonra sinemaya uyarlanan bu yapımın kitabı da oldukça güzel, ona da bir göz atmanızı tavsiye ederim.
Film boyunca McCandless’ın hayatından çeşitli dönemlere tanık oluyoruz. Ailesinden başlayarak hayatına girip çıkan insanlarla tanışıyoruz ve Christopher’ın bu insanlarla ilişkilerini izliyoruz. Filmde Chris’in hem yolculuk öncesi hem de yolculuk sırasındaki anılarına yer veriliyor, Alaska’ya gidene kadar geçici olarak çalıştığı veya kaldığı yerler kısa kesitlerle gösteriliyor.
Filmde McCandless’ın toplumdaki rolünün dışına çıkıp alışılmamış bir yol izlemeye karar vermesine karşın çıktığı bu yolculuğun bütün ilham verici yanlarıyla yansıtılmış olduğunu görüyoruz. Film McCandless’ın bu kararını neredeyse anlamaya, anlamlandırmaya çalışır nitelikte. Onun neden bu kararı verdiğini hayatına girmiş insanlarla arasında geçen diyaloglarla, kendi içinde yaptığı monologlarla açıklıyor, bu farklı insanın anlaşılması ve ilham vermesi için çabalıyor. McCandless’ın hayatını anlatırken bir yandan tarafsız kalmaya çalışıp iyisiyle kötüsüyle bu yolculuğun etrafındakilere etkilerini aktarırken bir yandan da bu insana hayranlık uyandıracak bir bakış açısı sağlıyor izleyiciye.
Kesinlikle ilham verici ve düşünmeye teşvik eden bir film, bir bakmanızı tavsiye ederim.
- Captain Fantastic
Dönemimizin en yetenekli oyuncularından biri olan Viggo Mortensen’ın başrolünde yer aldığı bu ilginç ve iç ısıtan yapım, 2017 yılında En İyi Erkek Oyuncu dalında Oscar’a aday olan filmler arasında yer alıyordu. Ödülü alamamış olsa da o senenin en iyi filmi ve en iyi performanslarından biriydi bana sorarsanız. Daha önceki bir yazımda da bahsedip sizlere önerdiğim bu film hem konusunun işlenişi bakımından hem de barındırdığı performanslar bakımından oldukça başarılı.
Film toplum düzeni dışında yaşamayı seçerek kendilerine doğada bir hayat kurmuş bir aileyi konu alıyor. Altı çocuklu bu ailenin gündelik yaşamını göstererek başlıyor film. Hem fiziksel hem de zihinsel anlamda ne kadar yoğun ve dolu bir eğitim aldıklarını, yiyeceklerini nasıl kendi kendilerine bulabildiklerini, vahşi doğada hayatlarını nasıl sürdürdüklerini izliyoruz. Tabii film bunlardan ibaret değil. Çok geçmeden çocukların annelerinin bipolar olduğu için hastaneye yatırıldıktan sonra intihar ettiğini öğrenmemizle filmdeki olaylar başlıyor. Annelerinin cenazesine gitmek için sıradışı yaşamlarını bir süreliğine terk edip kendilerine fazlasıyla yabancı bir hayata giriş yapan bu ailenin komik, duygusal ve düşündürücü yolculuğuna tanık oluyoruz.
Captain Fantastic, içinde yaşadığımız bu tüketim odaklı kapitalist sistemi eleştirerek insanların nasıl kendi çabalarıyla çok daha dolu ve doğayla uyum içinde bireyler olabileceklerine dikkat çekiyor. Eğitim sistemini, aşırı tüketimi, doğadan kopuk bir yaşamın yanlışlığını gözler önüne sermeyi amaçlayan film, bunu fazlasıyla duygusal ve insan odaklı bir hikaye çerçevesinde yapıyor. Özellikle böylesine düşüncelerimizle yalnız kalabildiğimiz bu dönemde insanı düşünmeye ve sorgulamaya teşvik edecek, bir yandan da duygulandırıp güzel vakit geçirtecek oldukça başarılı bir yapım.
- Eddie The Eagle
Size önereceğim üçüncü film ise diğer iki filmden biraz daha farklı bir yapım. Biyografi olmasına rağmen birçok biyografi filminin aksine fazlasıyla eğlenceli olan Eddie The Eagle, kayakla atlama dalında olimpiyatlara katılmış İngiliz sporcu Eddie Edwards’ın hayatını anlatıyor. Duygusal yönleriyle birlikte oldukça komik ve ilham verici bir hikaye.
Eddie The Eagle, Taron Egerton’ın canlandırdığı Eddie Edwards’ın daha küçük bir çocukken kayakla atlamaya başlayışını, kendine bu yönde bir yol çizişini ve asla vazgeçmeden bu yolda ilerleyişini anlatıyor. Yaşıtlarından daha farklı biri olan Eddie’ye uzun bir süre kimse inanmıyor, ama o çabalamaya devam ediyor ve tutkusunun peşini bırakmıyor. Antrenörü olmaya ikna ettiği Bronson Peary(Hugh Jackman)’nin de yardımıyla Eddie bu işi profesyönel bir şekilde yürütmek adına ilk adımını atıyor ve hikayesi buradan Olimpiyatlara kadar uzanıyor.
Bu yapımı herhangi bir motivasyon hikayesi olarak değerlendirmek doğru olmaz. Eddie ilk karşımıza çıktığında bunun nedenini rahatlıkla anlayabiliyoruz, bu hikayenin özel bir insanın hayatının hikayesi olduğunun farkına varıyoruz. Bu nedenle bunun herhangi bir spor filmi olduğunu düşünmeyin. Özellikle kafanızı dağıtmak isteyeceğiniz bu dönemde bilinmeye değer bir hikayeyi öğrenmek isterseniz bu eğlenceli yapımı izlemenizi tavsiye ederim.
Kaynaklar
http://www.sinemamuzik.com/detay/into-the-wilddaki-otobuse-giderken-yasamini-yitirdi
https://www.amazon.com/Eddie-Eagle-Taron-Egerton/dp/B01BXJRHU2
http://www.edebiyatpostasi.com/mobile/sisli-deki-yazlik-sinema-aksamlari-suruyor_527h.html