Bu yazımda, değerli GazeteBilkent okurlarını edebiyatımızdaki modernleşme çalışmalarının başlarına götürmek istiyorum. Geçtiğimiz yazılarda Paul Eluard vesilesiyle değinmiş olduğum Dadaist düşüncenin Türk edebiyatında nasıl bir karşılık bulduğunu, daha da önemlisi bulup bulamadığını sorgulamadan da önce, sizi bir şairle tanıştırmak istiyorum: Orhon Murat Arıburnu.
Orhon Murat Arıburnu çok ünlü bir şair değil. Zaten yayınlanmış tomarlarca kitabı, isminin geçtiği onlarca dergi de yok. 1918 yılında Istanbul’da doğan şair Hukuk eğitimini yarıda bırakıp Almanya’ya Filoloji okumaya gidiyor, hayatının geri kalanında ise öğretmenlik, gazete muhabirliği ve editörlük yaparak geçiriyor.
Her ne kadar yayınlanmış onlarca kitabının olmadığının altını çizsem de, dönemin hareketliliğinden azıcık nemalanmış her aydın genç gibi Arıburnu da ilkgençlik yıllarını şiirle uğraşarak geçiriyor. Dönemin koşulları da göz önüne alındığında, yayınlanmış birkaç şiirinin o dönemde Orhan Veli, Melih Cevdet ve Oktay Rifat dörtlüsünün öncülüğünü yaptığı Garip akımına uygun eserler verilen dergiler çevresinde yayınlıyor. Zira akımın beraberinde getirdiği basitleşme düşüncesi, özellikle aydın çevrenin ağır Divan şairleriyle, kasideler gazellerle büyüyen gençliği için marjinal ve girmesi çok cezbedici yeni bir kapı açıyor. Bu seneryoda, edebiyatla az çok uğraşan her gencin yolunun, dönemin ve belki Türk edebiyatının en büyük dergilerinden biri olan Varlık‘tan geçtiğini söyleyebiliriz.
Yine de Arıburnu’nun şiirinde dönemin edebiyatçılarından farklı bir nokta vardı. Edebiyatın süregelen en büyük tartışmalarından olan “Biçim ve muhteva” tartışmasına kendince bir yorum getirmiş olan Orhon Murat Arıburnu, şiirlerinde biçimce yeniliği “denerken”, içerik olaraksa toplumdan kopmamayı doğru buluyordu. Yıllar sonra karşımıza bir nevi İkinci Yeni olarak çıkacak olan bu poetika, o dönem için fazlasıyla ilericiydi, fakat Türk edebiyatı için…
Arıburnu’nun deniyor olduğu şey yeni değildi çünkü. Bunu onun zamanında yıllar önce, Fransız yazar Tristan Tzara formülleştirmişti bile. İsmine de olabilecek en afilli isim Dada demişti. Kargaşanın, isyanın, gerçeküstücülüğün, bilinmezliğin şiiri. Koskoca bir şiir ve koskoca bir isyan. Hem de öyle sayfalarca edebiyat parçalamadan, sade, basit pürüzsüz… Bu sanat akımının neden Türkiye’de tutmamış olduğu apayrı bir yazı konusu, bu yazının konusu ise onu Türk edebiyatında deneyen ve bunu yayınlayan ilk isimlerden bir tanesi, Orhon Murat Arıburnu, ve unutulmaz şiiri: Zampok Eyin Pi.
iki canbaz bir ipte oynamaz
bir ipte bir sürü cambaz
hilebaz, madrabaz, kumarbaz
iki cambaz bir ipte oynamaz
bir ipte bir sürü canbaz
ateşbaz, işvebaz, hokkabaz
ip niye kopmaz
zampok eyin pi
Üzerine yazılacak pek de bir şey bırakmamış üstat. İp niye kopmaz?
Anonim
Bir soluğun değse,
Bir dudağın değse yüzüme
Bir daha
Bir daha değse
Ve bir daha değse
Rasgele!..