Antikahraman edebiyatta, sinemada hatta çizgi romanlarda karşımıza çok sık çıkan bir kavram; buna rağmen bu kavramın neye tekabül ettiğine dair net bir açıklama çoğumuzun kafasında maalesef ki yok. Yanlış bilinen tanımlardan biri antikahramanın, kahramanın tam zıttı kötü adam (villain) olarak kastedildiği; ki durum bundan ibaret değil. Bu yazımda ilk olarak antikahramanın tanımı üstüne tartışmakla beraber bazı örneklere de değineceğim.
Öncelikle antikahraman dediğimiz şey olumsuz özellikler barındıran bir ana karakter, baş kahraman olarak tanımlanabilir. Normalde kahramanlarda hiç rastlamadığımız, toplum tarafından olumsuz olarak yorumlanan özelliklere (bencillik, alaycılık,…) sahiptir antikahramanlar. Edebiyat, sinema ve çizgi roman gibi sanat dallarından yola çıkarak iyi özelliklerin timsali ana karakterleri ben karakterden ziyade “tip” olarak yorumluyorum. Superman’i örnek alalım: günümüz çizgi romanlarını işe katmadan, ilk yıllarını göz önüne alırsak Superman insanlığın kurtarıcısıdır; kibardır, cesurdur, yakışıklıdır, iyidir, fedakardır ve adaletlidir. Kötü ve zararlı tek bir özelliği dahi yoktur. Oysa ki gerçek hayatta böyle bir insan var mı gerçekten? Karakterleri tipten ayıran da budur; insanın gerçek karmaşasını ve o “gri” alanı yansıtır. Antikahramanlarda tam olarak gözlemlediğim de bu oldu benim; onlar bu “gri”liğin en uç örnekleri. Antikahramanlar gaddarlık, acımasızlık, alaycılık, bencillik, bağnazlık, kötümserlik gibi kötü karakterlerin özelliklerini ve motivasyonlarını barındırırken bir kahramanın dürtüleri ile hareket eder. Kendimizle ve gerçeklikle ilişkilendirebileceğimiz, empati yapabileceğimiz bir çeşit “kahraman” esere dahil edilmiş oluyor bu şekilde.
Sanat dallarındaki değişim; realizm gibi akımların öne geçmesiyle iki zıt ucu temsil eden tiplerden uzaklaştık, gerçek ve zıtlıklardan oluşmayan karakterlerle tanıştık. Bu karakterler ve beraberinde gelen antikahramanlarla 19. Yüzyıl civarında tanıştık. Edebiyatta en bilinen ve ünlenen ilk örneklerinden biri Dostoyevski’nin Suç ve Ceza’sından ahlaki ikilemler arasında sıkışıp kalmış Raskolnikov oldu, bir başkası Oscar Wilde’ın haz ve güzellik tutkunu Dorian Gray’i oldu.
Sinemadaysa benim en sevdiğim örneklerinden birisi Léon: The Professional filminin antogonisti Léon olmuştu. Soğukkanlı ve gözünü dahi kırpmadan can alan bir seri katil anne ve babasını kaybetmiş 12 yaşındaki bir kız çocuğuna yardım etmekle beraber ona karşı da içten bir sevgi besler. En ünlü bir başka örnekse Anakin Skywalker nam-ı diğer Darth Vader. Küçük yaşta Jedi olmak üzere eğitilmiş, sonrasındaysa Güç’ün kötü tarafına yönelmiş başlı başına bir ikon.
Antikahramanlara çok sık rastladığımız alanlardan biri de çizgi romanlar. Hem sinemada hem de çizgi romanda çok büyük ses getirmiş V for Vendetta’dan V gerçek bir kahraman olmaya en yakın antikahramanlardan. Alan Moore tarafından yaratılan V kurgusal İngiliz totaliter rejiminin kurbanıdır, bir toplama kampında sadist deneylere maruz bırakılmıştır. Olağanüstü dövüş becerilerine sahiptir, sanata karşı bir zaafı vardır ve gerçek bir beyefendi gibidir. Buna rağmen V, Guy Fox’un bir zamanlar başarısız olduğu görevini bitirmeyi planlamıştır: İngiliz Parlamentosu’nu uçurmak. En ünlü ve sevilen antikahramanlardan bir başkası da Deadpool; mizahi, alaycı tavrıyla beraber de bir ölüm makinesi diyebiliriz kendisi için. Yöntemleri farklı ve adalet anlayışı tartışmalı olsa bile kendi sınırlarını da aşmaz.
Bunların dışında sayısız bilinen ve sevilen pek çok antikahraman da bulunuyor tabi, siyah ve beyaz gibi zıt uçlardan uzak “gri” karakterlere sanatın her alanında çok ihtiyacımız var. Her bir antikahraman yaşadığımız tereddütler, gelgitler ve çıkmazlarla yüzleşiyor; adeta tüm bunların bir temsili bizce. Sizi bilmem ama ben antikahramanları vazgeçilmez buluyorum, sizler ne düşünüyorsunuz?
Kaynak:
Çizgi Romanlardaki En İyi 10 Anti-Kahraman – Liste Hazinesi
eksisozluk.com
filmloverss.com