İyice içimizi karartan havalar gelmişken bu atmosferle iyi gidecek ve benim de hava azcık bulanıklaştı mı hemen sarıldığım bir albüm olan Carrie & Lowell’dan bahsetmek istedim bugün.
Sufjan Stevens, Carrie & Lowell albümünü 2015’te çıkarmış olsa da albüm bu tarihin öncesinde yaşanmışlıkların bir ürünü aslında. Albüm kapağında gördüğümüz Sufjan’ın annesi Carrie ve üvey babası Lowell’ın eski bir fotoğrafı. Albüm de genel olarak Sufjan’ın onu küçükken terk etmiş o zamanlar madde bağımlısı ve depresyonla mücadele etmiş olan annesiyle ilişkisi, annesini anlama çabaları, annesinin ölümü üzerine hissettikleri ve bu yolculuğa bir de üvey babası Lowell’ı katmasından oluşuyor. Yani bu albüm baştan sona yaşanmışlıklar üzerine ki siz de bunu ilk şarkıdan son şarkıya kadar derinden hissediyorsunuz.
Baştan sona dinlediğinizde tatlı melodileri ve üzücü ayrıntılarıyla sizi bulunduğunuz andan çok başka yerlere götürecek ve baya bir içinizi burkacak bu deneyimde dinleyeni belki de en çok yaralayacak şarkı Fourth of July olsa gerek. Çünkü bu şarkı Carrie’nin öldüğü gün olan 4 Temmuz’da Sufjan ve ölüm döşeğindeki Carrie’nin hastane odasındaki diyaloglarından oluşan Sufjan’ın bir ağıdı resmen. Onun sakin gibi duran ama aslında öyle olmayan vedası ve Carrie’nin şarkının sonunda hiç bitmeyecekmiş gibi tekrarlanan “We’re all gonna die.” cümlesi insanın boğazını düğümler nitelikte.
Sonuç olarak atmosferiyle, kişiselliğiyle ve samimiyetiyle insanı kendi acısına ortak ediyor Sufjan bu albümde. Bu günlerde gözlerinizi kapatıp baştan sona dinlemeniz şiddetle tavsiye edilir.