Sanatçı mı, Katil mi?

Emrah Serbes Üzerine Düşünceler

Çokça duyduğumuz bir önermedir sanatçının içerisinde bulunduğu toplumsal koşulların kendisi üzerindeki etkisi ele alınarak değerlendirilmesi gerektiği. Buna itiraz etmem pek mümkün olmasa da bana göre bir o kadar önemli olan diğer nokta, sanatçıyı değerlendirirken kendi etrafımızdaki toplumsal koşulları ele alarak bu değerlendirmeyi yaptığımızdır. Yani, fazlasıyla taraflı olarak yaptığımız değerlendirmelerde, sanatçıya yönelik yaptığımız yorumların geçerliliğinin bir sınırı vardır. “İyilik” veya “kötülük” kelimelerinin tanımları ile derin bir felsefe yapmak bu yazının amacından tamamen uzak olmakla birlikte, okuyucuya tavsiyem az sonra bahsedilecekler üzerinde düşünmesi ve konudaki kararını kendi vermesi olacaktır.

Geçtiğimiz günlerde bir gazetenin küçük bir köşesinde, bir haber gözüme çarptı. Haberin konusu, Emrah Serbes ismindeki yazarın cezaevi değişikliği. Yıllar önce okuyup hayran kaldığım bu yazarın neden hapiste olduğu bir anda yeniden kafamda canlandı ve çevremdeki insanların, Emrah Serbes okumayı çok sevdiğimi söylediğimde verdikleri tepkiler… Çoğunuzun -aslında dizi, “Her Temas İz Bırakır” isimli kitabının uyarlaması olsa da- “Behzat Ç.’nin senaristi” olarak biliyor olabileceği Serbes’in hikâyesini kısaca özet geçecek olursak; kendisi 3 kişilik bir ailenin ölümüne sebep olan bir trafik kazasına karışıyor, suçunu arkadaşı üstlense de Serbes bir süre sonra sosyal medya üzerinden bir mektup yazarak asıl suçlunun kendisi olduğunu itiraf ediyor [1]. Toplum tarafından tanınan bir kişi olmasa, sosyal medyada çok da yankı bulacak bir olay değil bu belki. Ancak, üstte de belirttiğim gibi, bu yazarın kitaplarını sevdiğimi söylediğim zaman aldığım tepkiler, sanki bu kazayı yapan benmişimcesine sert… Ama ben yıllar önce okumuştum o kitapları! Ama bu olay olmadan önce kendisine hayrandım! Ne dersem diyeyim, ikna edemiyorum insanları Emrah Serbes okumanın bir suç olmadığına. Yıllar geçse, bir genç Serbes’in kitaplarını eline alsa, fakat kendisi yüzlerce, binlerce yazar arasından yalnızca bir tanesi olsa, bahsettiğim olay gündemde olmasa, o çokça bahsettiğimiz“toplum hafızası” bunu unutsa… O zaman ne olurdu?

[2] Serbes’in itiraf mektubundan bir kesit

Perspektifi değiştirecek olursak… Okuyanlar bilir, Emrah Serbes gerek romanlarında gerekse öykülerinde gerçek hayatın trajedilerini ele alır. “Deliduman” adlı romanında çok sevdiği kardeşinin kaybolması üzerine onu aramaya giden bir gencin Gezi Olayları’nın ortasına düşüşünü, “Hikâyem Paramparça”da gerçekten paramparça olmuş hikâyelere sahip karakterleri, “Müptezeller”de yoksulluğun toplumda bizim anladığımızdan çok daha farklı bir boyutta bulunduğunu anlatır. Aslında, Serbes’in hikâyeleri bazı insanların gerçekliğinin birer parçasıdır ve kendisini okuyunca, yüzümüze birer tokat gibi çarpar anlattığı gerçeklikler. Bu konuda ilginç olan ise, Serbes’in yaşadıkları onun yıllar önce yazmış olduğu bir hikâyede yer bulmuş olsa pek de şaşırmayacak olmam. “Halkın çok sevdiği dizinin senaristi katil oldu” teması aslında tam da Serbes’in anlatmak isteyeceği bir tema benim gözümde. Bu nedenle, üstte belirtmiş olduğum argümanları bir kenara bırakalım ve “İçerisindeki kötülüğü, karanlığı serbest bırakmış bir insanı toplum olarak yeniden kabullenebilir miyiz?” diye soralım. Çok sevenleri elbette ki kabullenecek, sevmeyenleri elbette ki katlanarak artan bir nefretle yaklaşacaktır kendisine. Fakat benim gibi, yalnızca yazınını beğenenler? Biz ne olacağız? Serbes yeni bir roman çıkarsa, yeni hikâyeler yazsa, ne kadar içimizden gelecek kendisini okumak, veya Behzat Ç.’nin devamını izlemeyi, senaristinin “gerçek yüzü”nü bile bile isteyebilecek miyiz?

Bu noktada demek isterim ki, eğer sanatçının içinde bulunduğu yer ve zaman onu değerlendirmede bir kriter ise, bu değerlendirmenin yapıldığı zamanda, ilgili toplumun sahip olduğu ortak değer yargıları da bir kriterdir. Her ne kadar bu durumun yazara objektif olarak yaklaşmamızı engellediğini düşünsem de yazarı yalnızca “yazar kimliği” ile ele almamızın mümkün olmaması, hiçbirimizin kaçamayacağı bir gerçektir. Burada, sorulması gereken asıl soru yazarın özel hayatının kendisine olan bakışımızı ne kadar etkilediği olmalıdır ve bu sorunun, bu konuda bir fikre sahip olan insanların sayısı kadar çeşitli cevabı vardır.

Kaynakça:

[1] https://www.hurriyet.com.tr/gundem/son-dakika-emrah-serbesten-mektup-var-40633549

[2] https://www.bbc.com/turkce/haberler-turkiye-41428402

Leave a Reply