MUZİP, SAMİMİ BİR KOMEDİ: THE INTERN

Muhteşem bir film önerisiyle karşınızdayım. Bu yazıyı tam olarak 03.18’de yazıyorum çünkü bu film gecemi o kadar güzelleştirdi ki bu heyecanı hemen kelimelere dökmeye karar verdim. Tüm gün vizeler, ödevler, korona gerçeğiyle verilen hayatta kalma mücadelesi derken zihnimizin yeterince yorulduğunu düşünüyorum. Bu nedenle benim “çerez film” olarak adlandırdığım bir film ile düşünmek zorunda kalmadan, gerilmeden, strese girmeden yalnızca kaliteli zaman geçirmek düşüncesi ile yola çıktım. The Intern isimli filmi gördüm sonra, afişinde gözlüklü ve takım elbiseli yaşlı bir adam vardı. Yanında genç bir kadın duruyordu.

The Intern (2015) - IMDb

Üstünde “MUZİP, SAMİMİ, KOMEDİ” yazıyordu. Bu filmi daha iyi anlatacak başka üç kelime daha düşünemiyorum. 2015 yapımı, Nancy Meyers imzalı ve Türkçeye “Stajyer” olarak çevrilmiş bu filmde 70 yaşında, dünyalar tatlısı, Ben isimli bir adamın yolda gördüğü bir ilan üzerine giyim sektöründe çalışmalarını sürdüren bir şirkete stajyer olma isteği gösteriliyor ilk olarak. Bunun sebebi ise Ben karakterinin uzun yıllar süren çalışma hayatının ardından hayata olan aidiyet hissini yavaş yavaş kaybetmiş olması ve kendini işe yaramaz bir birey olarak görmeye başlaması. Burada durmak istiyorum. Daha filmin ilk birkaç dakikasında anlatılan bu hisler size de tanıdık geldi mi? Çok yoğun bir programa sahip bir birey olsak bile bir anlığına dahi yapmaya alışık olduğumuz bir şeyden (bkz: insanlardan, aktivitelerden, mekânlardan, görevlerden vb.)  uzak kaldığımızda aidiyet hissinden uzaklaşıp kabuğumuza çekilme eğiliminde bulunabiliyoruz. Gün içerisinde onlarca farklı insanla konuşsanız ve fakat her gün konuştuğunuz bir arkadaşınızla o belirli gün konuşmamış olsanız dönüp aranızdaki ilişkiyi,  o ilişkiye olan aidiyetinizi sorgulamaya başlayabiliyorsunuz zaman zaman. Öte yandan her hafta sonu düzenli olarak sabah yürüyüşü yapıyor olsanız ve bir Cumartesi uyuyakalıp sabah yürüyüşünüzü yapamasanız bütün gün içinizde garip bir his sizi yiyip durur. İşte bu hissin ismi alışkanlık. Alışkanlıklarınızdan uzaklaşmaya başladıkça kendinizden de uzaklaşmaya başlarsınız. The Intern de tam olarak alışkanlıklarından, emekli olması nedeniyle uzaklaşmak “zorunda kalan” bir adamın hikâyesini anlatarak başlıyor. Bu filmin sizi kendine bir mıknatıs gibi kuvvetli ve hızlı bir biçimde çekmesinin en büyük nedenlerinden biri de işte bu tanıdıklık hissi oluyor.

Et si Le Nouveau Stagiaire était la suite non officielle du Diable  s'habille en Prada ? - Chloé Handbag Addict | Anne hathaway, The intern  movie, Anne

Filmin devamında kendini tamamen işine ve işindeki başarısına adamış, şirket sahibi bir kadın görüyoruz. Jules ismiyle karşımıza çıkan bu iş odaklı ve aslında bu işkolikliği ile kendinden, ailesinden ve çevresindekilerden soyutlanan karaktere Anna Hathaway hayat veriyor. Filmin büyük çoğunluğunda Jules, tatlı mı tatlı stajyerimiz Ben’e karşı önyargılı bir tutum sergileyerek aralarına tırmanması inanılmaz güç bir duvar örüyor. Ben ise bütün beyefendiliği ve düşünceliliği ile o duvarın en üstüne kadar kolaylıkla tırmanmasına rağmen Jules’u rahatsız etmemek adına duvarın ötesine geçmeden, Jules’un ihtiyacı olan her şeyi duvarın öbür tarafına uzatarak ulaştırmayı seçiyor. Bunu o kadar doğru zamanlarda ve başarılı bir şekilde yapıyor ki o duvarın tuğlaları geçen günlerle bir bir azalıyor, inceliyor ve duvar, hiçbir gürültü çıkarmadan bir anda yıkılıveriyor. Öyle ki Jules, en başlarda Ben’in kendisi ile çalışmasını istemeyip başka bir bölüme sevkini istemesine rağmen sonlarda Ben’in kendisinin “en iyi arkadaşı” olduğunu ifade ediyor. Yani aslında izledikçe yumuşacık olduğunuz, genç bir kadınla 70li yaşlarında bir erkeğin arasında adım adım kurulan bir arkadaşlık hikâyesi karşılıyor sizi.

WarnerBros.com | The Intern | Movies
The Intern Blu-ray & DVD Review

Sözüm o ki The Intern filmi, en sevdiğim filmler çekmecesini çok sağlam bir şekilde aralayarak çekmecedeki yerini rahatlıkla buldu. Umarım sinema dünyasında bu film gibi hem hikâyesi hem de oyunculuk kalitesi ile seyirciyi büyüleyen filmler varlığını sürdürmeye devam eder. Teşekkürler Nancy Meyers, teşekkürler bu filmi bana öneren Netflix.

Leave a Reply