Fargo yayında olmadığı üç senenin ardından dördüncü sezonu ile ekranlara dönüş yaptı. İlk sezonunu 2014 yılında yayınlayan ve yıllar içinde kendisine özel bir hayran kitlesi yaratmaya başaran dizinin yeni sezonunu finalinin ardından değerlendirmek istedim. Dizinin ilk üç sezonun her biri kara mizah severlerin baştacı olabilecek seviyede olsa da dördüncü sezonu için aynı şeyleri söylemek ne yazık ki pek mümkün değil. Diziyi izlemeyenlere ise tavsiyem yazının geri kalanı dört sezondan da bilgiler içerdiğinden bu noktada yazıyı okumayı bırakmaları yönünde. Her sezon oyuncu kadrosuyla bambaşka hikayelerin anlatıldığı ilk üç sezonun tadını çıkarmaları ve sonrasında ise dördüncü sezon hiç yokmuş ve hiç var olmamış gibi farz ederek hayatlarına devam etmenizi tavsiye ederim.
Üç yıl bekleyip sonunda ne bulduğumuza bakarsak da durum şu şekilde:
Gaetano Fadda karakterine can veren Salvatore Esposito’nun başarısız oyunculuğundan daha kötü bir şey varsa o da karakterin Fargo’da izlediğimiz en özensiz karakter olmasıdır sanırım. Böylesine abartı mimikleri, karikatürize tepkileri ve çılgınmış gibi davranmaya çalışan, hikayeye de en ufak katkısı olmayan bu karaktere acaba kim onay verdi diye merak ediyorum. Sahiden senaristler bu karakteri yazdıktan sonra hallerinden memnun bir şekilde çılgın, psikopat ve güçlü bir karakter yazdıklarını mı düşündüler? Bunun mümkün olacağına inanmayıp karakterde daha farklı bir alt metin arıyorum ancak bulamıyorum. Bu tür karakterlere dizilerde ve filmlerde hala yer verilmesine, en uçtan bir karakteri bünyesinde barındırarak eleştiri getiriyor olabilirler belki diye düşündüm Fargo’yu haklı çıkarmak için. Ancak 21.yüzyılda bu türden karakterlere artık rastlamıyoruz ki. Eleştiriyi doksanlara, seksenlere yapıyorlarsa bu daha gülünç değil mi?
Gelelim bir diğer probleme. Fargo’yu Fargo yapan şeylerden belki de en önemlisi…
Bu üç karaktere bakın. Hepsinde ortak olan bir şey gördünüz değil mi? Amerikan rüyası merkezli bir hayat, absürt olaylar ve tesadüfler ekseninde değişiyor. Şimdi bana bu karakterlerin yanına dördüncü sezondan kimin fotoğrafını koyabileceğimi söyleyin. Maalesef kimseyi koyamayız. En büyük aday Loy Cannon belki. Ne de olsa baştan sona ailesi ile bir arada olma çabasını izledik. Ölümünden önce de kısa bir süre Amerikan rüyasına sahip oldu. Fakat, burada koca bir fakat var, bu adam MAFYA lideri. Böyle bir karakteri Lester’ın, Ed’in, Emmit’in yanına koyamayız. Bu bir Fargo karakteri değil. Eğer bu kişi Thurman Smutney dersek, o zaman da bambaşka sorunlar var. Hikayesi mutlu biten tek kişi o ve açıkçası, adamın evden çıktığını dahi bir ya da iki kez gördük. Başına bela açılmadı bile, hiçbir yere bağlanmaya ‘lanet’ hikayesini saymazsak. Fargo’yu Fargo yapan o meşhur karakterlerinin en önemlisinden yoksundu dördüncü sezon.
Gelelim bir başka soruna ki -bence- aslında hiç sorun olmayabilirdi.
Jessie Buckley gibi harika bir oyuncuyu bu sezonda izleyeceğimi öğrendiğimde heyecanlanmıştım. Ancak Oraetta Mayflower karakteri yine baştan aşağı başarısız yazılmış bir karakterdi. Şimdi tekrar bakın:
Lorne Malvo, Hanzee ve Varga. Sanırım, Oraetta’yı bu karakterlerle eşleştirmemiz gerekiyor çünkü ilk üç sezonda izlediğimiz Fargo bize bir ‘kötü’ sundu. Tabi ki başka diğer kötüler vardı. Onların da, bu üç karakterin de hikayeleri iyi yazılmıştı, eylemlerinin belli sebepleri vardı. Kimisini, ki benim favorim Hanzee’dir, hatta sevdik. Ancak dördüncü sezonda böyle bir kötü yok. İtalyan mafyasında Gaetano saçmalığı ve onun güçsüz, aptal kardeşi bu kapasiteye sahip değil. Bu üç karakterin yanına bu ikisinden birini koymak, ilk üç sezona hakaret olurdu. Oraetta ise saf kötü, eylemlerinin altında bir hikayesi olmayan ve doğrusunu söylemek gerekirse süre olarak da çok ekranda görünmeyen bir karakterdi. Olayların geneline etkisi de görece oldukça azdı. Sonuç olarak, Fargo’yu Fargo yapan bir diğer karakterden daha yoksun bir sezon izledik.
Gelelim polis tarafına. Sezonun oyunculuk anlamında en tatmin eden sahnelerini izleten ve belki de sezonun tek artısı. Jack Huston’un Odis Weff’i ve Timothy Olyphant’ın Dick ‘Deafy’ Wickware karakteri Fargo’ya yakışacak özgünlükte iki karakterdi. Ancak yine kötü yazılmış bir senaryonun kurbanı oldular. Odis sahiden güçlü olduğunu göstermek için mi Deafy’i öldürdü? Bu bile yetersiz bir açıklama ancak Loy’un isteği, bu kararında daha ön plandaysa asıl o zaman karakter gelişimi maalesef yerle bir edilmiş oluyor. Eğer gücünü göstermek için Deafy’i öldürdüyse bir miktar daha iyi, ta ki Odis ölene dek. Sahi, bu karakteri niye izledik? Tesadüfler, belenmedik olaylar Fargo’nun özünde var diyenler bir bakıma haklı, lakin bu tesadüfler ve beklenmedik olaylar hiçbir zaman karakter gelişiminin önüne geçmedi. Örneğin, Nikki Swango’nun karakter gelişimini izledik ve hikayesi göreceli olarak olması gerektiği gibi sonlandı. Aynı durum Lester, Emmit, Ed ve Peggy karakterleri için de geçerli. Peki bu sezonda bu “tamamlanmışlık” hissini hiç hissettiniz mi?
Belki Rabbi Milligan. Ben Whishaw’ın oyunculuğu sezonun artılarındandı. Dokuzuncu bölümde, ki bence sezonun en iyisi, ölen karakteri için bu tamamlanmışlıktan bahsedebiliriz diye düşünüyorum. Ayrıca, bu şekilde iki karakter daha var ki, bu tamamlanmışlık onlar için geçerli olsa da, Rabbi Milligan kadar övgüye değer değiller.
Bu kaçak çiftimizin hikayesi tüm sezondaki en tutarlı hikaye olabilirdi ancak kötü başladı, kötü devam etti ve kötü tamamlandı. Oyunculuk başarılı değildi, karakterler ilgi çekmekten uzak, Fargo’ya yakışmıyordu.
Fargo’nun ilk sezonlarında sempati kurabildiğimiz pek çok karakter vardı. Şimdi, tek tek her sezondan örnekler verip yazıyı daha uzatmak ve hayal kırıklığını derinleştirmek istemiyorum. Zaten, muhtemelen aklınıza bir çırpıda dört beş karakter gelmiştir. Şimdi durup düşününce, dördüncü sezonda böyle bir karakter var mı? Belki Rabbi Milligan ve Satchel. Aklıma başka karakter gelmiyor, yalnızca bu ikisi, ve onlar da ‘belki’den ibaret. Dolayısıyla, Fargo’yu Fargo yapan bir diğer şeyden daha yoksun bir sezon izledik.
Sezonun en güzel anı ise tartışmasız:
Mike Milligan, tek bir sahnesiyle repliği dahi olmadan tüm sezondan daha iyiydi diyebiliriz. Ancak ne yazık ki bu harika karakterin kısa sahnesinin dahi dördüncü sezonu hatırlamaya değer bir sezon yapmayacağı kanaatindeyim. Bir daha Fargo izler miyiz bilinmez ama eğer ki izleyeceksek umalım ki dördüncü sezon gibi bir sezon daha sunulmasın. Biz de Fargo’nun bizde yeri ayrı olan tema müziği ile ilk üç sezonun güzel anılarını hatırlayalım.
Kaynak: