Doğu Sinemasında Batılılaşmanın Etkileri

Sinema, günümüz dünyasının en önemli eğlence araçlarından biri. Fakat buna karşın nadiren sadece eğlendirme görevine bürünen bir iletişim aracı. Sinema, diğer her sanat dalı gibi pek çok açıdan düşündürücü olma, eğitim gibi pek çok ögeyi içinde barındırıyor. Okumasını bilenlere çekildiği yerin ve toplumun karakteristik özelliklerini ve en derin problemlerini gösteren bir rehber olması da bu eğiticiliğin en önemli parçalarından biri. Artık Oscar da dahil olmak üzere neredeyse tüm ödüllere son yıllarda damga vuran Uzak Doğu Sineması da bu rehberlik konusunda oldukça iyi bir örnek. Sadece Uzak Doğu değil, Doğu Sineması’nda rehberlik edilecek toplumsal çarpıklıkların yeri çok büyük. Küreselleşen dünyada gitgide Batılılaşan ve Batılılaşmak zorunda kalan Doğu’nun hızlı değişiminden kaynaklı yaşadığı toplumsal sıkıntılar sinemasına her geçen gün daha çok ve derinden yansıyor. Bu açıdan Çağdaşlaşma ve Batılılaşma çabasının yarattığı sorunları sinemadan okumak, Doğu toplumlarının tarihi ve güncel siyaset, toplum ve sanat anlayışlarını görmemizde büyük bir anahtar. 

Doğu, Batı ve Diğer Kavramlar Üzerine

Resim [1]: John Frederick Lewis’in harem tasviri

Doğu ve Batı tanımı öncelikle pek çok açıdan göreceli olabilecek bir tanımlama. Kimileri bu tanımları toplumları okumakta güçlü bir araç gibi görürken Edward Said gibi bazı entelektüeller, Oryantalizm kavramı altında Doğu-Batı ayrımının geçerliliğinin sorgulanması gerektiğini savunmaktadır. Görüldüğü gibi aslında bu terimleri tam olarak tanımlamadan kullanmak yanlış anlaşılmalara mahal verebilir gözükmektedir. Bu metinde ise yanlış anlaşılmalardan uzak durmak adına bu tartışmadan oldukça uzak kalınmaya çalışılmıştır. Çağdaş trendler Batı değerlerine yönelik olduğu için Çağdaşlaşma ile Batılılaşma neredeyse eş anlamlı kullanılmıştır. Tek fark ise Batılılaşma aynı zamanda kültürel olarak Batı’ya has olan kurumların ve toplumsal geleneklerin benimsenip, Doğu’ya has olanların terk edilmesini ifade etmektedir. Batı burada gelişmiş ekonomilere özgü bireyci, serbest piyasa yanlısı dinamik bir toplum zihniyetini yansıtırken Doğu ilgili olduğu toplumların geleneksel toplum yapısı ile alakalı kullanılmıştır. İkisinin arasında yapılacak kıyas da birinin diğerine olan üstünlüğüyle alakalı değil, birinden diğerine gerçekleşen bariz bir dönüşümle alakalıdır.

Güney Kore ve Batılılaşma Buhranları

Resim [2]: Güney Kore bayrağı

Doğu’da, Batı’ya doğru bir dönüşümün en belirgin ayaklarından biri ekonomik olarak son 50 yılda inanılmaz atılımlar gerçekleştirmiş Güney Kore’dir. Asya Kaplanları olarak tabir edilen ülkeler içerisinde belki de kültürel açıdan en bilindik eserleri üreten Kore, bu 50 yıllık atılım döneminde toplumsal olarak inanılmaz değişimler geçirdi. 50 yıldan daha da öncesinde gerçekleşen toprak reformuyla birlikte geleneksel yapısına veda etmeye başlayan Kore, ilerleyen yıllarda serbest piyasa ekonomisinin pek çok önemli özelliğini bünyesine alarak oldukça hızlı bir şekilde kalkındı. Yüksek teknoloji ürünleri üretmede dünyayla yarışan bir ülke haline geldi. Fakat bu kadar hızlı her değişimde olacağı gibi Kore’de de bu hızlı ekonomik kalkınma büyük bir toplumsal yozlaşmayı ve yeni ekonomik sınıfların oluşmasıyla sınıflaşmayı beraberinde getirdi. Bunun milenyum sonrasında parlamaya başlayan Kore sinemasına da etkisi büyük oldu.

 3-Iron ve Geleneklerin Terki

Image gallery for Bin-jip (3-Iron) (Empty House) - FilmAffinity
Resim[3]: 3-Iron (Bin-Jip) filmine ait bir görsel

Uzaktan romantik bir drama olarak görülen yönetmenine Gümüş Aslan kazandırmış 3-Iron bu toplumsal yozlaşmanın etkilediği filmlerden biri. Baş karakterler olan Sun-hwa ve Tae-suk’un neredeyse hiç diyalog olmadan izlediğimiz aşkı gerçek olamayacak kadar absürt bir bakıma. O kadar ki neredeyse sıfır diyalogla anlatılan bu aşk öyküsü neredeyse sıfır kusura, riyaya ve kötülüğe sahip. Filmin ilk yarıdan itibaren çiftin ilişkisinden farklı bir yere odaklandığı belliyse de ikinci yarıda gitgide absürtleşen senaryoyla birlikte yeni odak noktası iyiden iyiye belli oluyor: Toplumsal çürüme. Üniversite mezunu ve eğitimli biri olduğu belli olan fakat buna rağmen bir motosikletten fazlasına ihtiyaç duymayan Tae-suk, oyunu kurallarına göre oynamış ama buna rağmen Doğu’nun, geleneklerin yolunu seçmiş insanı temsil ediyor. Başkalarının evlerinde gizlenerek yaşayan Tae-suk filmin ikinci yarısında motorsikletiyle birlikte görünümünü de bırakarak görünmez oluyor ve çiftimiz huzura eriyor. Olabildiğince azına sahip olma prensibine sahip Doğu Felsefesi ve Kore gelenekleri bu şekilde olabildiğine övülüyor. 

Review: 빈집 (Bin-jib/3-Iron) • Marlies Gabriele Prinzl
Resim[4]: 3-Iron (Bin-Jip) filminde golfün Batı’yı temsilen bir kullanımı

Bununla birlikte zenginleşmeyle yeni oluşan ekonomik sınıfları temsil eden bütün bireyler mutsuz. Batılılaşan, orta-üst ve üst sınıf insanlar başta Sun-hwa’nın kocası olmak üzere vurdumduymaz, açgözlü, hayatın değerini bilmeyen insanlar olarak resmedilmişler ve hepsinin hayatlarında bazı sorunlar var. Sağlıklı bir aile hayatları yok, ebeveynlerini önemsemiyorlar, sapkınlıklardan hoşlanıyorlar ve kirli işlere karışıyorlar. Sadece zengin insanlarda da değil, memurlarda da çürümeyi görebiliyoruz. Hepsi gergin, paradan ve zevkten başka bir şeyi umursamıyorlar. Sürreal bir biçimde olsa muradına eren çiftimiz dışında filmde mutlu olabilen tek çift, geleneksel bir evde geleneksel şekilde yaşayan bir aile. Gelenekleri gereği her daim mütevazi olan bu çift, filmin en sorunsuz ve net bir şekilde en mutlu çifti. Ayrıca yaşadıkları yer de filmin en mutlu yeri. Öyle ki karakterlerimiz sakinleşmek ya da sıkıntılarından uzaklaşmak istediklerinde bu mekâna gitmeleri yetiyor. Film; absürt bir aşk hikayesinin altına gelenekleri terkin yalnızca mutsuzluk getireceği ve yeni, zenginleşen, bireyci, Batı usulünde yaşadığını her daim belli eden bireylerin hayattan hiçbir şey anlamadığı mesajını sokuyor. Bununla birlikte toplumun artık bu bireylerden oluştuğunu da gözler önüne seriyor.

Parasite ve Sınıflaşan Toplum

Altın Palmiye Ödüllü 'Parasite'in Fragmanı Yayınlandı
Resim[5]: Parasite filmi afişi

Bu yılın şüphesiz en çok ses getiren filmi, Parasite da çok farklı bir hikâyeyi anlatmıyor aslında. Fakat 3-Iron’un aksine geleneksel bakış açısından çok ekonomik bir bakışla bakıyor Batılılaşma meselesine. Kim ailesinin cahil ve umursamaz resmedilen zenginleri dolandırmak üzerine kurulu hayat mücadelesi aslında ilk bakışta Türk sinemasında köyden kente göçen şark kurnazı karakterler üzerine kurulu komedileri anımsatıyor. Kim ailesinin hedef aldığı Park ailesi ise Türk komedi filmlerindeki zengin görgüsüzlerden farksız. Fakat filmin ilerleyen dakikalarında kurgu değişiyor ve komedi kokan ögeler bir anda drama dönüşüyor. Bundan sonrada yeni oluşmuş, fakiri ezen bir zengin sınıf ve hayatta kalmak için dolandırıcılığa başvuran, oldukça kötü şartlarda yaşayan fakirler olarak ayrılıyor film. Park ailesinin yağmura bakış açısıyla Kim ailesinin yağmura bakış açısındaki farkta bile bu ayrım net bir şekilde görülebiliyor.

Oscar, 'Parazit'e - Kültür Sanat Haberleri
Resim[6]: Parasite filmi Oscar töreninde

Güney Kore’de serbest piyasa ekonomisinin oturmasıyla birlikte zenginleşen ve zenginleştikçe bireyleşen zengin sınıfın hayatta kalmak için aile kalmak zorunda olan fakir sınıfla ne kadar ayrıştığını ikinci yarısında gözler önüne seriyor, film. Batı adetleriyle eğitim almaya çalışan, tamamen Batı usulüyle bir ev kuran Park ailesi Batılılaşmanın yarattığı Kore’deki yeni zengin sınıfı temsil ediyor. Bununla birlikte gettolarda yaşayan Kim ailesi, yeni düzende kendine yer bulamamış ve toplum tarafından bir kenara itilmiş fakir bireyleri temsil ediyor. Hızlı ekonomik kalkınmanın yarattığı ekonomik uçurumlar çözülmeyi beklese de bu sorunlar Parasite aracılığıyla Kore’ye Altın Palmiye’yi ve de En İyi Film Oscar’ını getiriyor. 

Doğan Güneşin Ülkesi’nde Değişim Rüzgarları

Resim[7]: Japonya Bayrağı

Japonya, Doğu ülkeleri arasında en erken Batılılaşmış ve gerekli ekonomik kurumları en erken kurmuş devletlerden biri. Öyle ki şu anda dünyanın en büyük üçüncü ekonomisi durumunda. 20. yüzyılda endüstriyel gelişimlerin pek çoğunu kendi şirketlerinden çıkarabilmiş bir ülke. Fakat globalleşen dünyayla birlikte son yıllarda büyük bir kültürel değişimin gerçekleştiği bir ülke, aynı zamanda. Geçmişte mobilize olma yeteneği, gelişmişliğine rağmen geleneklerine bağlılık, vatan sevgisi gibi değerlerle övünen Japonlar günümüzde daha bireysel, tüketime dayalı, özgürlük ve ilerleme yanlısı bir nesille karşı karşıyalar. Bu da iç siyasette özellikle Doğu değerlerini terk etme çabasındaki bu nesle geçmiş nesillerden büyük bir tepki oluşturuyor. Bununla birlikte Japon toplumu ülkede ve dünyada iyiden iyiye gelişen serbest piyasa koşullarıyla iyiden iyiye rekabet içerisinde bir toplum haline geldi. Rekabetin dışında kalan fakir kesimin sıkıntıları da tüm dünyadaki gibi büyüyor. Emeklilerin ve asgari ücretle çalışan kesimin yaşadığı kötü koşullar sebebiyle hırsızlık yaptığı biliniyor. Bu sebeple özellikle yaşlı nüfusta hırsızlık oranları her geçen gün artıyor. Bu çeşit siyasi ve ekonomik sıkıntılar, geçmişten beri pek çok ekol çıkarmış Japon sinemasında da özellikle son zamanlarda oldukça yer buluyor.

Shoplifters ve Yozlaşan Aile Kurumu

Express at BIFFES 2019: Shoplifters is an unusual family drama ...
Resim[8]: Shoplifters filminden bir görsel

Shoplifters filmi ilk başta ekonomik boyutlu bir aile draması gibi gözüken fakat aile kurumunun temellerini sorgulayan bir yapım. 2018’in Altın Palmiyesi’ni Japonya’ya götüren film, aynı yılın en çok takdir edilen filmleri arasındaydı. Filmin ilk yarısında Japonya’da bir gettoda toplum tarafından oldukça kötü görülen yollardan geçimini sağlamaya çalışan bir ailenin hikayesine odaklanan film, ikinci yarıda halihazırda çürüyen aile yapısına odaklanıyor ve aileyi oluşturan yapıların ne olduğunu sorguluyor. Ailenin geçim kaynağı çocukların babalarıyla yaptığı hırsızlıklar, evdeki genç kızın bir kulüpte yaptığı striptizcilik, annenin başkalarının arkasından kuyu kazarak sahip olduğu iş ve nenenin diğer çocuklarından ve devletten aldığı paradan oluşuyor filmde. Bütün bu çabaya rağmen oldukça kötü koşullarda geleneksel bir biçimde yaşayan aile, yine bu koşullara rağmen filmin kırılma anına kadar gayet mutlu gözüküyor. Filmde gösterilen zenginler ise oldukça problemli ve mutsuz.

Shoplifters(2018): Çalıntı Bir "Aile"nin Çalıntı Yaşamı ...
Resim[9]: Shoplifters filminden bir başka görsel

Hırsızlıkla geçinme meselesi ise sadece bir kurgu değil. Japonya’da fakir nüfusun hırsızlığa eğilimi her geçen gün artıyor. Bununla birlikte fakir ve zengin arasındaki fark da gitgide açılıyor. Filmin kırılma noktası ise bu ailenin gerçek bir aile olmadığı birbiriyle yaşamayı seçmiş kişilerden ve terkedilmiş çocuklardan oluştuğunu öğrenmemizle oluyor. Devletin bu aileyi ayırmaya dair çabası ve çocukların orijinal ailelerine veya yetiştirme yurduna dönmeleri aslında toplumda bireyselleşmeyle birlikte çürümeye başlayan aile yapısına dikkat çekiyor. Küçük kız çocuğu, Yuri’nin asıl ailesi daha iyi koşullara sahip olmasına rağmen daha mutsuz bir aile hayatına sahip ve aile içi şiddet gibi pek çok sorunu da barındırıyor. Bu da gelişen ekonomiyle kendine şehirlerde iş bulan, zenginleşen insanların sorunlu aile yapılarına ve mutsuz hayatlarına dikkat çekiyor. 

Tersine Bir Örnek: İran ve Batılılaşamama Sorunu

Resim[10]: İran bayrağı

İran ise son sürat Batılılaşan ve hatta çoktan Batılılaşmış Doğu devletlerinden çok daha farklı bir konumda duruyor. 70’li yıllara kadar otoriter, ilerlemeci bir Şah Rejimi döneminden sonra Şii gelenekleriyle kökten bağlı bir yönetime İslam Devrimi’yle birlikte geçen ülke Batı Bloğu’na göre halen bir kapalı kutu. Pek çok açıdan geleneklere bağlı bir yönetim biçimi içerisinde globalleşen dünya trendlerinden uzak bir ülke olmaya da devam ediyor. Ülke ekonomisini düzgün işleyen bir serbest piyasaya değil, doğal kaynakların varlığına borçlu ülkede kurumlar halen geleneksel hallerinde kalmış vaziyette. Bu açıdan dünyaya açılmanın İran için inanılmaz hızlı bir Batılılaşma getireceğinden kimsenin şüphesi yok fakat yakın bir zamanda bu mümkün gözükmüyor. Dünya bu kadar etkili bir şekilde globalleşirken ve Batı değerleri tüm dünyada hâkim hale gelirken bu kadar kapalı kutu kalabilmek İran’ın politik yapısıyla beraber sinemasını da etkiliyor. “Kızım Olmadan Asla” gibi Oryantalist yapımların toplumları yansıtmadaki gerçek dışılığının aksine İran İslam Rejiminin yarattığı baskıcı ve gelenekçi tutumun en gerçekçi örnekleri son yıllarda İran sinemasının ana konusunu şekillendiriyor ve adeta yeni baştan dünyayla yarışan bir sinema oluşturuyor. Esasında bir Batı icadı olan sinemanın Doğu’da Batılılaşmanın sorunlarını ele almasının dışında İran’daki gibi Batılılaşamamanın getirdiği sıkıntıları ele alması da Batılaşma durumundan tamamen kârla çıkılamayacağının en büyük göstergesi. 

Globalleşme, Değişim ve Sinema

Doğu toplumlarının globalleşen dünyamızda gelişmişliği, çağdaşlığı ve serbest piyasa değerlerini yakalayabilmesi için Batılılaşması oldukça normal ve hatta gerekli bir durum. Bazı Doğu toplumları bunu çok önceden gerçekleştirmiş, bazıları yakın zamanda ve şu an bunu yapıyor, bazıları ise yapmamakta ısrarcı. Fakat bu hızlı değişen iletişim çağında ve globalleşen ekonomik yapıda Batılılaşmanın da Batılılaşamamanın da pek çok getirisi ve götürüsü var. Bu kadar hızlı değişimlerin olduğu bu çağda, bu hızlı değişimin bir parçası olmak da bu değişime karşı çıkmaya çalışmak da tamamen kârla çıkılabilecek işler değil.  Bütün Doğu toplumları için yanında veya karşısında da durulsa, kaçınılmaz bir gerçek olan Batılılaşma her geçen gün etkisini toplumlar üzerinde de bu toplumlardan çıkan sanat eserleri üzerinde de daha fazla hissettiriyor. Sinema da bu sanat eserlerinin en güzel örneklerinden biri. Üstelik sinema gibi araçlar bu etkileri, özellikle olumsuz kısımlarını, sadece yansıtmıyorlar, son yıllarda Doğu Sineması’nın yükselişinden de anlaşılacağı üzere aynı zamanda bunlardan besleniyorlar. Bize de çıkan güzel örnekleri takip etmek düşüyor. Fakat en nihayetinde dileğimiz açık: Değişen tüm toplumların sadece sinemalarının değil, tüm organlarının bu değişimlerden en iyi şekilde beslenebilmesi. 

Kaynakça

Minarlı M. & Yılmaz B. (2015). Asya Politik Sineması Üzerine Notlar. İnsan&İnsan, Sayı 3, 37-50

Said, E. W. (1978). Orientalism. New York: Pantheon Books.

Sungur Çakmak, N. (2015). Güney Kore Toprak Reformunun Ekonomi Politiği. Marmara Üniversitesi İ.İ.B. Dergisi, Sayı I, 165-192

Tezer, Ö . (2019). Güney Kore’nin Ekonomik Elitleri ve Siyasal Sistem İçerisindeki Konumları . Fiscaoeconomia , 3 (3) , 80-97

Öne Çıkan Resim: https://letterboxd.com/film/3-iron/

Resim[1]: https://en.wikipedia.org/wiki/Orientalism

Resim[2]: https://en.wikipedia.org/wiki/South_Korea

Resim[3]: https://billsmovieemporium.wordpress.com/2012/03/22/review-bin-jip-3-iron-2004/

Resim[4]: https://www.mgprinzl.com/3-iron/

Resim[5]:https://www.webtekno.com/parasite-filmi-yeni-bir-fragman-h74494.html

Resim[6]:https://www.bbc.com/news/world-asia-51449513

Resim[7]: https://en.wikipedia.org/wiki/Japan

Resim[8]: https://www.milliyet.com.tr/shoplifters-filmi-neden-mutlaka-izlenmeli–molatik-13585/

Resim[9]: https://www.birdunyafilm.co/shoplifters/

Resim[10]:https://en.wikipedia.org/wiki/Iran

Leave a Reply