Hafta sonunun verdiği özgürlük ve mutlulukla geleneksel eylemlerimden birini yaptım ve bayrama giden bir çocuk sevinciyle kendimi D&R’ da buldum yine; çünkü ne zaman bir kitapçıda gezinsem her şeyden, herkesten uzaklaşır; zihnimi tazelemiş bir şekilde mağazadan çıkarım. Bilirim ki tesadüf sonucu karşılaştığım bir kitap, bir dergi ve yahut sadece bir ufak bir afiş; bana yeni keşiflerin kapısını açacak.
Yine buna çok ihtiyacım olduğu günlerden biriydi ve elimde 3 tane dergiyle kasaya yönelmiştim. O sırada kasanın bulunduğu tezgâhın üstüne iliştirilmiş albümleri gördüm. Bir tarafta Orhan Gencebay’ın son albümü yer alırken, diğer tarafta Sıla vardı ama orada bir yerde, bambaşka bir albüm kapağı, bambaşka bir duygu, beni Cafe de Beyoğlu albümüne uzanmaya itti. Albüm kapağına baktığımda mükemmel bir keman ziyafeti yaşamaya hazır olduğumu hissettim zaten. Yine bir tesadüf sonucu karşılaştığım bu albüm, uzun zamandır aradığım şey olarak karşımdaydı işte. “Kurşun Adres Sormaz ki” ile başlayan tatlı huzur, “Elbet Bir Gün Buluşacağız” dan alıp sizi “İkinci Bahar”a kadar götürebilir. Albümde bunlar gibi toplamda 14 şarkı kusursuz bir keman ziyafetiyle karşımıza çıkıyor ve sizi alıp çok uzaklara götürüyor. Albümü dinlerken ne hissettiğini tek kelimeyle anlat deseler kesinlikle “huzur” derdim… Albüm isminden de etkilenmiş olduğumu varsayıp, biraz da İstanbul hasreti dersem, albümün bende bıraktığı hazzı tanımlamış olurum.
İnternette kısa bir araştırmadan sonra öğrendim ki Taksim Beyoğlu Trio, bu albümü 2012’nin ilk aylarında çıkarmış. Bugüne kadar bu buluşmayı kaçırdığım ve bu kadar geç kaldığım için biraz mutsuz olsam da dediğim gibi, tesadüflere her zaman inanmışımdır. Belki bu yazı da sizin için bir tesadüftür diyor ve albümü dinlemenizi şiddetle tavsiye ediyorum.