Savaş ne midir? Bunu size bir at anlatsa? Er Ryan’ı Kurtarmak, Schindler’in Listesi gibi birçok başyapıta imza atmış olan Steven Spielberg, savaşı bize bir atın gözlerinden anlatıyor. Bir at ile olan dostluğu ele alıp sonra herkese imkansız görünen bir yarışı kazandıran klişeleşmiş Hollywood filmlerinin aksine (Secretariat, Dreamer) , bir çocuğun masum sevgisinin, umudunun ve atını kaybetme korkusunun resmini çiziyor bize Spielberg.
Bir at kaç ada sahip olabilir? Bir ata kaç kişi sahip olabilir? Joey, birçok ada sahip atlardan sadece biri. Cansız bedenlerin, bombaların, silahların üzerinden uçarak ölümle yaşam arasında gidip gelen kahverengi büyük bir beden…Bazen dört nala koşan, bazen sırtında yük taşıyan bazen de iki sperin ortasında çitlere sıkışmış bir savaş atı… Aslında Joey, savaş atının aksine barışın simgesidir. Çitler içinde sıkışmış bir at, havada uçuşan Almanca ve İngilizce konuşan kurşunların seslerini bir süreliğine de olsa susturur. Askerler, sessizlik içinde onu kurtarırlar. Peki, bir atı o halde bırakmaya içi elvermeyen askerler nasıl oluyor da birbirlerini öldürebiliyorlar?
Joey bir İngiliz süvarisinin atıyken sonra bir Fransız ambulansını çekiyor ve daha sonra da Alman toplarını taşıyor. Bence Spielberg savaşın ırksızlığını anlatmaya çalışıyor. Hangi ırkta doğarsan, o cepheye yerleştiriliyorsun. Birinde bir süvariyken, diğerinde bir ambulans sürücüsü, bir diğerinde ise hamal olabilirsin. Tüm bu durumlar irademiz dışında oluşurken, gene irademiz dışında ölüme gönderilişimizin trajedisini anlatıyor. Aslında Joey sadece bir savaş atı değil, savaşta sevgiyi kendine felsefe edinmiş bir barış atıdır aynı zamanda da. Düşünsenize! Savaş ve barış… Savaşta barış… Aslında o kadar da uzak değiller.
Daha fazlası için: http://www.youtube.com/watch?