“Bilim soneki düşünceye itibar kazandırıyorsa ve Marx, Weber ve Durkheim’ın eserlerine toplumbilim diyorsak; Balzac, Dickens ve Tanpınar’ın yazdıklarına da romanbilim demeliyiz. İki grup da birey ve toplumu anlamaya çalışıyor, üstelik ikincilerin bir de ruhu var!”
Mustafa Özel
Roman okumayı hep çok sevmişimdir. Dünyayı değiştirmiş, kimi zaman yerinden oynatmış fikirleri soğuk terimler ve kanıtlarla örülü eserlerden edinmek yerine bu fikirlere unutulmaz karakterlerin yaşam yolculuğunda tanıklık etmek beni her zaman cezbetmiştir. Aynı şekilde cezbedilmiş olmalı ki, Mustafa Özel de “para” ekseninde çeşitli romanları ve romancılarımızı incelediği, çağını görüp anlayabilmiş olan büyük romancıların eserlerinde ekonomi ve ekonomik faaliyetlerin ne kadar önemli bir yere sahip olduğunu belirttiği Roman Diliyle İktisat eserini bizlerle buluşturmuş.
Eserde incelenen romanlar arasında ben de okumuş olduğum için en incelikli anlayabildiğim Michael Ende’nın Momo’su oldu. Zamana bakış açımı en çok etkilemiş romanlardan biridir Momo. Özellikle Duman Adamlar’dan kaçmasına yardım eden kaplumbağanın felsefesini hayatıma uygulayabilsem kim bilir yeni zaman algım ne kadar yararlı olurdu: “Yavaş ama hep aynı tempoda. Momo böylesine yavaş yürüyüp de bu kadar ilerleyebilmelerine şaştı kaldı.”
Özel, bölümü yazmaya “sıradan olan ama sıradan olmak istemeyen” insanların yaptığı çeşitli yatırımlarda kaybettikleri para ve bunun sonucunda yaşadıkları hayal kırıklığını bir anısıyla örneklendirerek başlıyor. Selma hanım -kişimiz- kaybettiği paraya üzülürken aslında o parayı biriktirebilmek için verdiği emeğe, sevdiklerinden ve hayattan “tasarruf ettiği zaman”a hayıflanmaktadır. Zaten hepimiz böyle değil miyiz, sadece yatırım alanında da değil: Bir yarışmaya hazırlanıyor, tüm zamanımız ve enerjimizi harcıyoruz. Ve sonuç istediğimiz gibi gelmediğindeyse yaşadığımız mutsuzluk kimi zaman kazanamamaktan değilse bile uğruna feda edilmiş şeylerin içimizde bıraktığı boşluktan kaynaklanabiliyor. Çoğu zaman sadece “kazanmak” için çok büyük hedeflerin peşinde durup dinlenmeden koşuyoruz ve peşinde olduğumuzu gerçekten isteyip istemediğimizi bile bilmiyoruz. Kendimizi kanıtlama ihtiyacı, sosyal çevremizle içinde bulunduğumuz garip rekabet ve hep en çoğuna sahip olma eğilimi bizleri “Duman Adamlar” için harika müşteriler yapıyor. “Zaman Tasarruf Şirketi” bizler için her bir saniyemizi nasıl değerlendireceğimizin planını yapıyor ve bize düşen tek şey saniyelerimizi zamanından önce çekmemek oluyor. Çünkü faiziyle geri kazanacağız zamanımızı.
Tasarruf ettiğimiz zamanı para kazanmak için yaptığımız işin dışındaki neredeyse her şey oluşturuyor: Arkadaşlara vakit ayırmak, uyumak, hayvanları besleyip sevmek, çocuklarla ilgilenmek, akşamları günün olaylarını düşünmek… Kısacası yaşamı anlamlı ve güzel kılan zaman kaybedilmiş olarak algılanıyor Duman Adamlar tarafından. İşte bu nedenle “zamanın yerinin yürek” olduğuna inanan Momo en büyük düşmanları haline geliyor ve Hora Usta’nın gönderdiği kaplumbağa sayesinde Duman Adamlar’dan kaçıp kurtulabiliyor. Tasarruf edilmiş saniyeleri yaşayan Duman Adamlar “yavaş” kaplumbağaya yetişemiyor. Çünkü bazen öyle bir an geliyor ki hayatta, “yavaşladığımız kadar hızlı” yol alabiliyoruz.
Yazımı yine Mustafa Özel’den bir alıntıyla bitirmek istiyorum: “Momo çocuk kitabı değil, 20.yüzyılın en esaslı iktisat kitaplarından biri. Gesell’den esinlenen yazarını Veblen, Galbraith, Mills gibi iktisatçı/içtimaiyatçılarla bir tutuyorum. Meselenin düğüm noktası, hasta paranın toplumu; hasta toplumun da parayı bozduğudur.”
Mustafa Özel