National Geographic senaryolu Genius dizisinin ilk sezonunda Einstein’a, üçüncü sezonunda şarkıcı Aretha Franklin’e, ikinci sezonunda ise yazıma konu olan Pablo Picasso’ya yer veriliyor. Hem Picasso’yu yakından tanımak hem de tablolarının hangi olaylar sonucunda ortaya çıktığına tanıklık etmek istiyorsanız bu dizi sizin için iyi bir seçim olabilir. Sonrasında farklı kaynaklara yönelerek o dönemin sanat akımları hakkında okumalar yapma ve adı geçen ressamlar hakkında bilgi sahibi olma imkanını sunuyor bizlere.
Picasso adıyla bildiğimiz sanatçının tam adının okunması aslında oldukça zor ve uzun. Pablo Diego José Francisco de Paula Juan Nepomuceno María de los Remedios Cipriano de la Santísima Trinidad Ruiz y Picasso.
Sanat tarihinde büyük bir iz bırakmış, çeşitli geometrik şekiller kullanarak, günlük hayattaki nesneleri deforme ederek çizdiği resimleriyle bilinen Picasso’ya çoğumuzun gözü dünyaca ünlü Guernica, Malagnievalı Kadınlar, Dora Maar’ın Portresi, Gitar Çalan Adam, Güvercin Tutan Kız gibi tablolarına aşinadır.
Tuvalin üstünde büyüklü küçüklü geometrik şekiller, kırmızı, mavi, sarı, yeşil renklerinin buluşması, deforme olmuş vücutlar, yüzler ve eller, gelenekselleşmiş sanat anlayışını yıkan yeni bir perspektif anlayışı… Peki bu tabloların ortaya çıkış hikayesi nedir ve zaman içerisinde nasıl şekillenmiştir?
Bu soruyu cevaplandırmadan önce gelin, dünyaca ünlü, Kübizm akımının öncüsü, ‘deli ve dahi’ Pablo Picasso’nun hayatına ve resimlerine beraber kısa bir yolculuk yapalım.
Picasso çeşitli kaynaklara göre İspanya’da 1881 yıllarında doğdu. Bilirsiniz ki sanatçıların olgunlaşırken yaşadığı çevre içinde yaşadığı dönemin kültürü, gelenekleri ve ziyadesiyle şekillenen hayat görüşleri sanatının şekillenmesinde büyük rol oynar. Bu şekillenme sürecine diğer akımlar da dahildir. Hayat görüşünün şekillenmesinde büyük rol oynayan babası da bir ressamdı ve sık sık manzara resimleri çizmeye oğlunu teşvik ediyordu. Yani kısaca sanatın içinde doğdu. İspanya kültüründen etkilenerek gelenekselleşmiş bir resim anlayışını benimseyen babasının tam zıttı bir anlayışı benimseyeceğini ve ilerde çok önemli bir akımın öncüsü olacağını kimse bilmiyordu ama yine de çocukluğunda resme olan ilgisine ve yaptığı resimlere bakıldığında genç yaşlarında yakalayacağı başarının ayak seslerinin duyulduğu söylenebilirdi.
Örneğin La Vie (yaşam) tablosunu karşılıksız aşkına duyduğu üzüntüyle kendi kafasına kurşun sıkarak intihar eden yakın arkadaşı Carlos Casagemas’ın ölümüne duyduğu üzüntüyle yaptığı söylenir. Tablonun çözümlemesinde ayakta duran erkek figür yakın arkadaşı Carlos. İşaret parmağıyla kucağında bebek tutan bir kadını gösteriyor. Tablonun yapıldığı dönem Picasso’nun Blue Period (Mavi Dönem) içerisindedir. Alt tarafta çömelmiş ve dizlerini karnına çekmiş çıplak kadın figürü Vincent Van Gogh’un Sorrow adlı çizimine bir göndermedir. Aynı zamanda ekspresyonizm yani dışavurumculuk akımının önemli bir örneğidir bu tablo. Tablo X ray ile tarandığında ve incelendiğinde farklı anlamlar da çıktığı görülmüştür. Ekspresyonizmi kısaca özetlemek gerekirse duyguların sert, keskin renklerle ve kalın fırça darbeleriyle dışa vurumudur.
Aşağıdaki Le Picador adlı tablosunda kendisi de bir ressam olan babasının küçük yaşlarında onu götürdüğü boğa güreşlerini resmetmiştir. Aslında küçüklüğünde yaptığı tablolarda belliymiş Picasso’nun yeteneği ve zekası. Küçük yaşta etrafında olup bitenleri kavrayışı, ince detaylara dikkat edişi, küçük yaşta yetenek sınavlarında elde ettiği başarılar, renkleri kullanabilme yetisi birçok yerde belli oluyor. Resme olan tutkusu hiçbir şekilde azalmıyor, önüne ne çıkarsa çıksın vazgeçmiyor. İlk yaptığı tablosu ise dokuz yaşında babasının sıklıkla onu izlemeye götürdüğü boğa güreşlerinin sonucudur.
30’lu yaşlarındayken müziklerini Erik Satie’nin bestelediği bir Parade (1917) adlı müzikalin tasarımını yapmıştır. Dizide kısaca bahsediliyordu, izleyen çoğu kişi görüp dalga geçer gösteriyle. Değişik kostüm tasarımıyla ve gizemli koreografisiyle alışılmışın dışında tarzdır. Toplumun çoğunluğu tarafından tuhaf karşılanan oyun aslında çok önemli bir adımdır bir akımın oluşmasında: Sürrealizm.
Yukarıdaki resimde de Picasso’nun gösteri için yaptığı perde tasarımını görüyorsunuz.
Picasso’nun hayatında büyük yer edinmiş ve dizide büyük yer kaplayan sevgililerinden bahsedelim biraz da. Hayatında büyük bir yer edinen sevgililerinden biri, ressam ve fotoğrafçı Dora Maar‘ın portrelerinden biri:
Françoise Gillot’un yaptığı ilk portresi aşağıda gördüğünüz, diğer realist portrelerden farklı tarzıyla dikkat hemen dikkat çeker.
Çalkantılı bir aşk hikayeleri olmasının yanında birbirlerine çok bağlıdırlar. Francoise Gilot’un kendisi de ressamdır ve Picasso’yla yaşamı paylaştığı yıllar içerisinde dünya görüşünü genişletirken sanatını da genişletmiştir. Sol altta gördüğünüz siyah beyaz resimde karenin önünde duran Gilot’u çiçekli tacıyla resmetmiştir Picasso.
Aşk hayatı yalnızca Dora Maar ve Francoise Gillot ile sınırlı değildir. 50’li yaşlarında bir süreliğine hayatını paylaştığı Marie-Therese Walter’ı da birçok kez fırça darbeleriyle tablolarında yaşatmıştır.
Gençlik yıllarında özellikle Paris’te kaldığı yıllarda bulunduğu sanatın kalbi diyebileceğimiz şehirde pek çok akımdan etkilenmiştir ve sanatını, kendi tarzını oluşturmasına ilham kaynağı olmuştur. Örneğin yaklaşık 3 yıl süren Fovizm akımı ile yapılmış tabloları gittiği sergilerden birinde gördükten sonra Picasso çok etkilendiğini söylemiştir. Çok uzun süreli bir akım olmamasına rağmen 20. yüzyılın ressamlarına ilham kaynağı olan Fovizm akımı aralarında Henry Matisse‘nin de bulunduğu bir sanat akımıdır. Yine gelenekselleşmiş sanat akımından farklıdır. Kullanılan canlı renkler ve sert fırça darbeleriyle yapılan bu resimler Picasso’yu çok etkilemiştir. İşte Henrie Matisse’ye ait Fovizm akımıyla yapılmış tablolarından bazıları:
Yine Henri Matisse’e ait, 1910 yılında yaptığı ünlü tablolardan biri: Dance.
Kaynakça:
https://stanforddaily.com/2020/05/29/art-in-quarantine-picassos-portraits-of-francoise-gilot/
50 Sanat Fikri, Susan Hodge,