Sanatın herhangi bir dalıyla az buçuk da olsa uğraşan herkes bilir ki üretmek çoğu zaman iki aşamalı bir eylemdir. Birinci adımda insan kendini yeteneksizliğine ikna eder, bu pek de zor olmaz. İkinci adım ise yaratıcılığın tüm yükünü sırtlanmış olan kısımdır. Önce, insan sanatın sınırlarıyla ilgili kafasında yarattığı iddialı fikirleri düşünmeyi durdurur ve hemen sonra, varlığını bile inkâr ettiği yeteneğine lanet okumayı bırakır. Sadece yaptığı işe odaklanır ki üretebilsin çünkü hayatın sınırlarını sanatına dahil etmek çoğu zaman yaratmanın önüne geçer. Peki, beni tümevardıran tüm bu düşüncelerin kaynağı, kendimi gerçekleştirmeye doğru çıktığım uzun bir yolculuk mu? Elbette hayır, o kadar matah şeyler yapmıyorum. Yaratım sürecini baltalayan tüm bariyerleri kaldırmam gerektiğini söyleyen, kendini gerçekleştirme olaylarının çok daha marjinal anlaşıldığı dönemlerden bir sanatçı. Ne zaman kafamı bozsam açıp okuduğum ve bana, kendime sade bir kahve hazırlayıp sınırları çok da kafaya takmamamı söyleyen bu kişi Beat Kuşağı’nın ruhunu kendine dost edinmiş, Punk’ın Vaftiz Annesi Patti Smith.
Tanımayanlar için Patti, Amerikalı bir müzisyen, rockçı, şair ve ressam. 1975’te onu sanat camiasında tanınır kılan Horses albümü ile de punk rock türünün doğmasına vesile olan en önemli isimlerden. Benim içinse “Dünyayı istiyoruz, hemen şimdi istiyoruz” diyerek başkaldıran Jim Morrison’a, “Yol haritasının çıkarıldığı bir dünyada yaşamaktan dolayı kendimi sınırlandırılmış hissediyorum” diyerek destek çıkan bir modern zaman filozofu. Türkçeye çevrilmiş beş kitabı bulunan Patti, Hayalperestler’de çocukluğunu şiirsel bir anlatımla bize gösterirken Çoluk Çocuk’ta ilk gençlik yıllarını, M Treni’nde ise olgunluk dönemini bir günlüğe aktarıyormuşçasına sunuyor. Adanmışlık kitabı ise yazı yazma serüvenini ve entelektüel deneyimlerini kapsıyor. Benim favorimse Çoluk Çocuk kitabı çünkü Patti’den kaptığım çoğu şey burada saklı.
Yarım kalmış şiirler ve şarkılarla baş başa kaldığı bir dönemi “İlerleyebildiğim kadar ilerliyor, sonra hayalimde yarattığım duvarlara tosluyordum.”sözleriyle anlatıyor Patti. Fakat, insan düşünmeden edemiyor, bunca duvarın oluşturduğu labirenti nasıl aştın da Horses gibi bir şaheser yarattın? Soruyu duymuşçasına, kolunu omzumuza atarak baş etme metodunu yapıştırıyor Patti: “Tanıştığım biri bana sırrını verdi; oldukça basitti. Bir duvara tosladığında, tekmeyi bas.”
Patti’nin bu tavsiyeye uyduğunu anlıyoruz. Çoluk Çocuk kitabında sanat ve üretme tutkusuyla önünde beliren tüm duvarları nasıl birer birer tekmelediğini anlatıyor bize: üretmeye duyduğu arzunun durdurulamazlığını, bu arzuyu Robert Mapplethorpe’la nasıl paylaştığını ve kendi üslubundan vazgeçmeden şöhret olma hikayesini. Beat Kuşağı’nın ruhuyla sınırları kaldırılmış, sansürsüz şiirler yazıyor, popüler olan anlatımlara burun kıvırıyor.Üstelik tüm bu şiirleri garage rock’la buluşturuyor. Onun derdi sanatın özüyle ilgili, teknikler umurunda değil. Kendi yolunda yürüyüp yaptığı işleri paylaşmak istiyor yalnızca. Bu yolda yalnız da değil üstelik. Kendi deyimiyle Diego’nun Frida’sı olmak onun çocukluk hayali. Bu hayalini Robert’la tanıştığında gerçekleştirmiş oluyor. Birlikte resimler çiziyor, fotoğraflar çekiyorlar. Kendilerine sanatla ve üretme aşkıyla dolu bir çevre ediniyorlar. Kitap boyunca her ikisinin de kendini bulma serüvenine tanıklık ediyoruz. Sayısız bedel ödeyerek ama asla taviz vermeden basamakları çıkarken bize göz kırpıyorlar. Üstelik Patti, onlara yakından bakmamıza izin veriyor. Robert’ın cinsel arayışını, ailesinin baskıcı tutumunu, onlara sahip çıkan dostlarını bir bir gösteriyor.
“Sanat okulunun özgür düşünceli ortamının yanı başında olmamıza rağmen, bir avuç tutunamayandık.”
Rock’n roll felsefesini daima yaşatmış ve hep özgürlüğün yanında durmuş bu güçlü kadın günümüzde de üretmeye devam ediyor. “Bu yüzyıl, benim yüzyılım değil!” deyip cep telefonu dahi kullanmıyor olsa da Patti Smith, içinde sanat barındıran ve ufak da olsa içimizde bir umut taşımamıza izin veren her yüzyılın kadını. Umarım sizler de üretmekten hiç vazgeçmez ve tosladığınız tüm duvarları tekmelerinizle yıkarsınız. Rakınrol ve sevgiyle kalın.
“Because the night belongs to lovers
Because the night belongs to lust.”
Kaynakça
Smith, Patti. Çoluk Çocuk. İstanbul: Domingo Yayınları, 2016
Anonim
Okurken çok keyif aldım. Hem farklı bir bakış açısı katmış hem de konseptsel bilgilendirmeler sayesinde okurken çokça da bilgilendim. Rock’n Roll çok yaşa