GazeteBilkent: Öncelikle kendinizden ve eğitim hayatınızdan biraz bahsedebilir misiniz?
Gizem Alper: Ortaokulu ve liseyi Ankara Üniversitesi Geliştirme Vakfı Koleji’nde okudum. Üniversiteden beri de Bilkent’teyim. Yüksek lisansı da burada yaptım ve şimdi doktoramı yapıyorum. Yüksek lisansı hukuk ve ekonomi alanında yaptım. Doktorada da özel hukuk doktora programındayım.
GB: Lisans için Bilkent Üniversitesi’ni seçmenizin nedenleri neydi?
Alper: Öğretim kadrosunu beğenmiştim. Aklıma gelen büyük hukukçuları araştırdığımda Bilkent’in kadrosunda olduklarını gördüm. Prof. Dr. Ergun Özbudun, Prof. Dr. Hikmet Sami Türk, Prof. Dr. Sami Selçuk, Prof. Dr. Erden Kuntalp gibi hukukçuların burada olması Bilkent’i tercih etmemde önemli bir etken oldu. Bundan başka, “Bilkent Üniversitesi” olması zaten başlı başına bir etken. Bir diğeri de bazı dersler için yurtdışından hocalar getirilip o dersin kendi dilinde işlenmesiydi. Yabancı hocaların verdiği bu dersler diğer fakülteler için yan dersler ama bizim fakültede zorunlu. Ve kotaları hemen dolduğundan, diğer fakültelerden öğrencilerin bu dersleri alabilmesi çok zor hale geliyor. Ama Bilkent’te bu bölümde herkese zorunlu olarak verildiğinden, bu bizim için bir avantaj. Örneğin Uluslararası Ticaret dersine Almanya’dan iki tane hoca geliyordu bizim zamanımızda, İnsan Hakları’na yine yurtdışından bir hoca geliyordu ve Prof. Dr. Tekin Akıllıoğlu ile birlikte anlatıyordu. Anglo-amerikan Hukuku’na Giriş dersine gelen Av. Gönenç Gürkaynak Harvard’da LLM’ini yapmış. Amerikan Sözleşme Hukuku dersi veren Dr. Sinan Utku ise İngiltere’den geliyor. Bunlar, hukukta İngilizce’yi nasıl kullanacağımızı gösteren dersler olduğundan, bana seçimimde bir artı olarak görünmüştü.
GB: Hukuk bölümünü seçmenizin nedeni neydi?
Alper: Öncelikle hukukun TM alanındaki nadide alan olması, bu bölümü seçmemde bir etken oldu. Bir de biz bölüm seçerken 17 yaşındaydık. Bu nedenle birazcık toyduk ve hata yapma olasılığımız yüksek olduğu için her yöne kayabilecek bir alan seçmek istiyorduk. Hukuk da buna çok elverişli bir alan. Hukuk mezunu olup Dış İşleri’ne giren pek çok kişi var. Bu siyaset biliminde de benzer şekilde. Muhasebe, Finans, Ekonomi gibi zorunlu derslerimiz de işletmenin temel dersleri olduğundan kendini bu alanlarda geliştirmek çok kolaylaşıyor. Bilkent Hukuk’tan mezun olup MBA(Master of Business Administration) yapan birçok kişi var örneğin. O yüzden siz hata yaptığınızı düşünseniz de, okulu bitirince karşınıza birçok seçenek çıktığından, hukuk çok seçeneğimizin olduğu bir bölüm gibi gelmişti bana.
GB: Seçtiğiniz alanla alakalı bir pişmanlığınız oldu mu?
Alper: Hiç pişman olmadım aksine her sınıf atlayışımda ‘iyi ki seçmişim, çok yerinde bir seçim yapmışım’ diye düşündüm.
GB: Bu fakültede en sevdiğiniz ders ve hoca hangileri idi?
Alper: En sevdiğim üç dersten ikisi, şimdi de kürsüsünde bulunduğum hocalar tarafından veriliyor . Biri Osman Gürzumar tarafından verilen Medeni Hukuk’a Giriş dersi. Bu dersi çok seviyorum ve hala ara sıra gidip dinliyorum. İlk başta dinlerken çok şey anlamıyormuşsunuz gibi geliyor, ama sonradan tekrar karşılaştığınızda birçok şeyin temelinin aslında oradan geldiğini fark ediyorsunuz. Anlamadığınız şeyler sonradan teker teker kafanızda oturduğunda büyük resmi görebiliyorsunuz. En sevdiğim derslerden bir diğeri Borçlar Hukuku-Genel, Erden Kuntalp’den aldım. Hocayı da dersi de çok seviyorum. Çok gündelik, hayata yakın bir ders. En basitinden su alırken bile yaptığınız sözleşmenin temelinde Borçlar Hukuku var. Bir de yine Osman Gürzumar’dan aldığım, 4. sınıf dersi olan Rekabet Hukuku. Biraz Anglo-amerikan Hukukuna yatkın, arada kalmış bir alan olduğundan bu dersi seviyorum. Hukukçu kimliğinizden biraz sıyrılıp Ekonomi’de gördüğümüz kuramların tekrar gündeme geldiği bir ders. Gündelik hayatta bir şirket için hukukun sadece sözleşme için değil şirketin kendisi için karar alırken hukuku ne kadar dikkate almak durumunda olduğunu gösteren bir ders.
Ağır hukuk derslerinin ardından birkaç sayı göreyim de beynimin öteki lobu da çalışsın diye düşünerek, Ekonomi, İstatistik , Muhasebe gibi dersleri ayrıca seviyordum. Hukuk ve Ekonomi lisansüstü programını zaten düşünüyordum. Bilkent’te de bu program olunca sanki pastanın üstüne vişne kondurmuşsunuz gibi oldu:)
GB: Bilkent Üniversitesi hem sosyal hem akademik anlamda size neler kattı? Onu diğer okullardan farklı yapan sizin için ne oldu?
Alper: Akademik olarak araştırmaya, kütüphaneyi sürekli kullanmaya yöneltti. Başka yerlerde insanlar kütüphanenin nerde olduğunu, nasıl kitap aranacağını bile bilmezken, Bilkent bize bunu öğretti. Şu an büyük bir külfet olduğunu biliyorum ama essay yazmak research paper yazmak akademisyen olmak için çok önemli. Çünkü akademisyen olunca hayatınız bundan ibaret oluyor. Sürekli okuyup araştırıp incelemeler yazacaksınız. Belli bir sistematik oturtmak için çok önemli ve faydalı bunlara şimdiden alışmak. Bunu hem İngilizce hem Türkçe olarak yapınca, iki dilde de akademik olarak kendini ifade edebilir hale geliyorsunuz.
Hocaları ve dersleri nasıl işlediklerinin bana akademik katkısını saymıyorum bile. Dersten çıktığınızda zaten inanılmaz bilgi dolu oluyorsunuz, öyle olmasa bile en azından neyi nerede bulacağınızı biliyorsunuz, ki bu çok önemli. Karşınıza bir sorun çıktığında bu sorun ne sorunudur, çözümünü nerede aramak gerekir, bunu bilmek çok önemli. Tüm kanunları ezbere bilmek zaten mümkün değil. Hukukta statik olan şey kavramlar. Onların etrafında oluşan kanunlar ise dinamik ve sürekli değişiyor. Onun için yapılması gereken kavramların öğrenip hukuken mantığını anlamak. Böylelikle bir süre sonra olaylara diğer insanlardan çok daha farklı bakmaya başlıyorsunuz. Birinci sınıftan itibaren bile bir habere bakışınız bile değişiyor. Bir kaza olduğunda insanlar orada başka şeylerle uğraşırken siz acaba tutanak tutmuşlar mı, hasar tespiti yapılmış mı, yol kaygansa bu kusuru düşürür mü diye düşünüyorsunuz.
Sosyal olarak kattıkları ise çok güzel arkadaşlıklar. Her kesimden, Türkiye’nin dört bir yanından arkadaş ediniyorsunuz. Belirli bir kısır döngü içinde kalmıyorsunuz. Örneğin Adana’ya Didim’e İstanbul’a, nereye gidersem gideyim biliyorum ki orada beni güler yüzle karşılayacak arkadaşlar edindim Bilkent sayesinde.
Bizim zamanımızda GE250/251 yoktu. GE100 Oryantasyon çok faydalı, kampüsü öğreniyorsunuz çünkü. Doktoraya da GE690 Akademik Hayata Giriş dersi getirdiler. İnanılmaz faydalı. Derslerden birinde kütüphanede araştırma araçlarını lisanstakinden çok daha derinlemesine öğreniyorsunuz. Bir diğer konferans da sosyal bilimlerde yaptığınız araştırmanın etkisine dair. Akademik alanda bir katkı sağlayabilmemiz için bu dersler çok yardımcı.
GB: Okulda aktif olarak çalıştığınız bir topluluk, bir kulüp var mıydı?
Alper: Genç hukukçular kulübünde sunucuydum. Kulübün konferans komitesinde görev alıyordum dolayısıyla. Bir de birkaç hafta modern dans topluluğuna gittim. Spor salonuna ise düzenli olarak gidiyordum. Bir zorunluluk olarak görüp haftada üç gün gitmek faydalı oluyordu.
GB: Bilkent’teki hayatınızdan aklınızda en çok yer eden bir anıyı paylaşabilir misiniz?
Alper: Ek dersleri hatırlıyorum. Hocaların da bizim de yorulduğumuz, tükendiğimiz anlar geliyor aklıma. Hocaların işte o noktada yaptığı espriler çok keyifli oluyor. Onların da robot değil komik birer insan olduğunu fark ediyorsunuz o anlarda.
GB: Avukatlık yapmak yerine okulda akademik alanda devam etmeye sizi sevk eden etmenler neler oldu?
Alper: Birinci sınıfta Osman Hoca’yı görünce akademisyen olmaya özendim. Sonra pratiklerde Pınar Hoca’yı görünce yine inanılmaz özenmiştim. Derste soru sormaya çekinip, sonra da evde okuyup okuyup anlamadığımda, Pınar Hoca anlatınca aydınlanırdım. Sonra Erden Hoca , Gönenç Hoca ile tanışınca başka alanlara yönelinse de, sonradan akademik kariyere dönülebileceğini gördüm. O yüzden yaklaşık 3 ay stajı denedim. Ondan sonra fark ettim ki avukatlık pek bana göre bir şey değil. Çok farklı bir sabır gerektiriyor. Buradaki sabırla oradaki bambaşka. Burada bilginiz açısından, orada karakteriniz açısından sınanıyorsunuz her gün. Avukatlık bu şekilde sabrı olanlar için çok güzel bir meslek. Zaten hukuk okuyanlar için derler ya, mesleğiyle mezun oluyor diye. Çok doğru. Bilkent’teki eğitim de avukatlık yapmanız için fazlasıyla donanım sağlıyor. Ama kişinin yapısı, karakteri önemli. Akademisyenlik, bilgiyi farklı farklı yöntemlerle aktarmak açısından bana daha uygun geldi.
GB: Hukuk Fakültesi’nde asistanlığa başlama süreciniz nasıl gelişti?
Alper: Öncelikle o kürsünün hocalarına asistanlığa başlama arzumu söyledim. Sonra Osman Hoca’yla görüşüp fikir alışverişi yaptım. Ardından tekrar kürsü başkanı Erden hocaya gittim ve yüksek lisans ile asistanlığa birlikte başladım. Özel olarak söyleyebileceğim asistanlık için ayrı bir sınav ve kriter yok. Fakat yüksek lisans ve doktora için yapılan mülakat, okuldaki akademik başarınız ve hocaların sizi tanıması, asistanlığa adım atmanızı kolaylaştırıyor.
GB: Okul dışında neler yaparsınız, hobileriniz neler?
Alper: Okul dışında kitap okurum, dizi izlerim. Şu anda Game of Thrones’un birincisini okuyorum. Keşke okumak için daha bol vaktim olsa. Dizilerden Grey’s Anatomy, Vampire Diaries, The Good Wife en sevdiklerim. The Good Wife, avukat bir kadınla ilgili, tavsiye ederim. Anglo-amerikan hukukuna dair çok şey kapıyorsunuz. Çok boş zamanım olmuyor genelde. Çünkü sürekli yetiştirilmesi gereken bir şeyler çıkıyor. Ve insan doğası gereği son güne bırakınca yapılacak şeyler hiç bitmiyor.
GB: Doktoradan sonrası için ne düşünüyorsunuz?
Alper: Bilkent’te hoca olmak için, eğer burada doktora yapıyorsanız, Bilkent politikası gereği genellikle yurtdışında post-doktora gibi bir programa katıldıktan sonra Bilkent’e dönmeniz isteniyor. Bilkent dışında da hayatta kalabilecek miyiz diye bakılıyor. Buna post-doktora da deniyor. Aslında ben İngiltere’ye gitmek isterim bunun için ama hukuk anlayışı ve yaklaşımı gereği Almanya’ya gitmek daha mantıklı olabilir.
GB: Bildiğiniz yabancı diller nelerdir? Bunların mesleki alanda size neler katabileceğini düşünüyorsunuz?
Alper: A1 seviyesinde Almanca, başlangıç seviyesinde Fransızca biliyorum. Tabii bunları geliştirmeyi planlıyorum, daha doğrusu geliştirmek zorundayım. Bir de İngilizce. İngilizce zaten çok faydalı ve gerekli, dünyaya açılmak için. Makalelerinizi yazıp dünya çapında paylaşmak ve başka hukukçuların fikirlerini almak için İngilizceye hakim olmak şart. Hukuk öğrencilerinin normal derslerle birlikte, okuldan birkaç kur yabancı dil dersi alması faydalı olacaktır.
GB: Türk hukuk sisteminin artıları, eksileri ve gidişatı hakkında ne düşünüyorsunuz?
Alper: Ben Özel Hukuk açısından yaklaşayım. Yeni çıkan kanunlar belirli açılardan belirli sorunlara çok iyi çözümler getiriyor. Fakat yerleşik hukuk dilini değiştirmeye çalışması bana çok hoş gelmedi. Hukukun kendi jargonu var ve bazı kavramların anlamını tam verebilmek amacıyla onları eski isimleriyle getirmeyi seviyorum. Örneğin giderime hala tazminat, teklife icap diyorum. Ama mesela avukatların başucu kanunu sayılabilecek Medeni Usul Kanunu’nun değişmesi, sadeleşmesi iyi olmuş. Eskiden sözlüksüz ya da Türkçeleştirilmişi olmadan okuyamazken şimdi hem dilinin sadeleşmesi, hem de belli bir sistematiğe oturtulması ben çok güzel.
GB: Bilkent Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nde okuyan öğrencilere verebileceğiniz tavsiyeler nelerdir?
Alper: Derslere ve pratiklere gidin. Çok şey öğrenirsiniz, çok şey katar. Dışarıda arkadaşlarla otururken, sınıfta işlenen şeyleri kaçırıyorsunuz. Kitap okuyarak da yapabilirsiniz belki ama sınıfta olmak farklı. Öğrenciler özellikle sınav döneminde dersleri aksatır. Ben hiç öyle yapmadım. Bir sonraki saatte sınavım olsa da o derse girdim ve faydasını da gördüm. Zaten bütün gün o sınava çalışmışsınızdır. Başka bir derse girerseniz, zihniniz tazelenir ve bir ara vermiş olursunuz. Sınav da daha iyi geçer böylelikle. Bir de aklınızda hocanın bir cümlesi yer eder ve bu sınavda aklınıza geliverir. Derse girmek bu açılardan da çok önemli. Bundan başka sınıfa kanunla gidin. Derste sözü edilen maddeyi okuduğunuzda, yerini bildiğinizde sınavda çok kolaylık sağlar. Temel kaynakları okumak da önemli. Örneğin ben Borçlar’da, Kocayusufpaşaoğlu’nu okurdum, anlamadığım noktalarda Oğuzman’a bakardım. Ya da örneğin Medeni’de Duralları çok severdim. Temel bir kitabı bilmek derste duyduklarını pekiştirmek, sindirmek açısından iyidir. Sorulara refleks olarak cevap verebilir hale gelirsiniz. Pratiklere de gidin. Derslerde öğrendiklerinizin gerçek hayatta karşınıza ne şekillerde gelebileceğini görmenizi sağlar. Beyin jimnastiği gibidir. Yani kısacası derslere ve pratiklere mutlaka gidin, kanununuzu da götürün, kitapları da okuyun.