Hukuk Fakültesi Asistanlarından Yasin Alperen Karaşahin’e Sorduk

GB: Bize kendinizden ve eğitim hayatınızdan biraz bahseder misiniz?

Karaşahin: 1987 Eskişehir doğumluyum. Babam subay olduğu için bir sürü yeri gezdik. Belli bir şehirde yaşadığımı söyleyemem, farklı farklı okullarda okudum. O vesileyle ilkokulu üç yerde okumuştum. Yine tayin vesilesiyle bir üç yıl Almanya’da yaşama imkânım oldu. Liseyi Türkiye’de iki farklı yerde okudum. 2004 yılında Bilkent Hukuk Fakültesi’ni kazandım. O sene babamın bir yıllık süreyle Amerika’da görevlendirmesi çıktı. Ben bir yıl kaydımı dondurdum ve Amerika’ya gittim. Orada dil kursuna ve sertifika programlarına katıldım. TOEFL aldım ve böylece hazırlığı geçtim. Mezun olduktan sonra bir yıl avukatlık stajımı yaptım ve ruhsatname için başvurdum. O sıralarda da Bilkent’te asistanlık olabileceği gündeme gelmişti ve asistan olarak Bilkent’e geri döndüm. Ayrıca Luzern Üniversitesinde doktorayı tamamlama aşamasındayım. Şu anda tezimi oraya teslim etmiş bulunmaktayım.

GB: Hukuk bölümünü seçmenizin sebebi neydi?

Karaşahin: Genellikle sosyal alanlara daha meyilli biriydim. Daha çok ilgi duyuyordum. Zaten lisede de Türkçe-Matematik bölümünü seçmiştim. Dolayısıyla tercih yapacağım bölümler uluslararası ilişkiler, siyaset bilimi, iktisat, işletme ve hukuk gibi bölümler olacaktı. Bunların içinde hukuk ilgimi çeken bir daldı. Ayrıca babam zamanında hukuk okumuştu. Kendisi bu alana ilgimi uyandırdı. En önemli neden ise saydığım bölümler içerisinde iş imkânı en geniş olan bölümün hukuk olmasıydı.

GB: Lisans öğreniminiz için Bilkent’i seçmenizin nedenleri nelerdi?

Karaşahin: Galatasaray, Bilkent, Ankara Hukuk hepsi çok iyi fakülteler. Dolayısıyla Bilkent değil de oralar olsaydı o da muhtemelen çok iyi bir tercih olurdu. Seçim sürecinde ben de ikilemde kalmıştım. Nitekim arasında kaldığım iki üniversite Galatasaray ile Bilkent Hukuk olmuştu. Bilkent’in eğitim dilinin İngilizce olması seçimimde önemli bir rol oynadı. Ben Fransızca bilmiyordum. Galatasaray Hukuka gitsem Fransızca öğrenmem gerekecekti. Gerçi faydalı da olabilirmiş ama İngilizce ağırlıklı eğitim yapan bir üniversiteye gelmek daha cazip geldi bana, İngilizcenin dünya çapında daha ön plana çıkan bir dil olması nedeniyle. Bir diğer neden ise Bilkent’in akademik kadrosunun iyi olmasıydı. Babamın hocası olan bir kaç kişiden tavsiye almıştık. Onlar da Bilkent’i tavsiye etmişti. Bu faktörlerin etkisiyle Bilkent birazcık ağır bastı ve de çok iyi oldu bence. Burada okumuş olmaktan ve buranın mezunu olmaktan çok memnunum.IMG_2589

GB: Keşke başka bir bölüm yazsaydım dediğiniz ya da hukuk yazdığınıza pişman olduğunuz oldu mu?

Karaşahin: Başka bölüm yazsaydım dediğim ya da hukuk yazdığıma pişman olduğum olmadı. Hukuku seçtiğime çok memnunum. İnsanın istediği alanda okuyup istediği alanda meslek icra etmesi maalesef o kadar sık olan bir şey değil. Benim durumumda cuk oturdu açıkçası. Hakikaten hukuk benim severek okuyacağım bir bölüm imiş. Daha sonra mesleki olarak, en azından akademik olarak çalışmak ve burada asistanlık yapmak da severek yaptığım şeyler. Dolayısıyla başka bir bölüm yazsaydım dediğim hiç olmadı.

GB: Bilkent içinde veya dışında hangi kulüp ya da topluluklarda rol aldınız?

Karaşahin: Öğrencilik döneminde gittiğim Türk Dünyası Araştırmaları Topluluğu vardı o zaman. Onların düzenlediği konferanslara veya etkinliklere katılmıştım. Benim Türk tarihine ve Türkiye dışındaki Türk topluluklarına bir ilgim vardı. Bu yüzden bu topluluğun yaptığı faaliyetler ilgimi çekmişti.

GB: Bilkent Hukuk’ta en sevdiğiniz ders hangisiydi?

Karaşahin: İlk sene en sevdiğim ders Anayasa Hukukuydu. Günlük hayatta da ilginizi çok daha çekebilecek bir daldı. Benim de ilgimi çekiyordu. Anayasa dersini çok severek okumuştum. İkinci sınıfta Medeni Hukukta Borçlar Hukuku dersi ve Ceza Hukuku oldukça güzel geçmişti. Dolayısıyla başta Medeni Hukuk dersi olmak üzere Anayasa ve Ceza Hukuku dersleri daha çok ilgimi çekmişti.

GB: Neden akademisyen olmayı seçtiniz ve Medeni Hukuk tercihiniz oldu?

Karaşahin: Hâkimlik ve savcılık gibi meslekleri sürekli tayin olma riski, ihtimali nedeniyle seçmedim. Babamın mesleği nedeniyle sürekli dolaştığım için tayin işinden biraz sıkılmıştım açıkçası. Nerede yaşamak istediğimi ben belirlemek istiyordum. Avukatlık ve akademisyenlik olabilirdi. Akademik kariyeri ilk aklıma getiren ve daha sonra yönlendiren de bazı hocalarımızdı. Neticede artık mezuniyete yaklaştığımızda iki ihtimal üzerinde düşündüm. Şimdi avukatlık yapıp on beş yirmi yıl sonra pişman olursam veya aradığımı bulamazsam o saatten sonra doktora yapmak ve kariyer değiştirmek çok daha zor olacaktı. Zaten avukatlık yaparken belli bir geliriniz olacaktır ve diyelim ki bir süre çalıştınız, ondan sonra ben mutlu olmadım akademik kariyer yapmak istiyorum dediğinizde sıfırdan başlamanız gerekecekti. Maddi açıdan da zorluk çekeceksiniz. Mesleğe geriden başlamanın verdiği zorluklarda olacaktı. İlk ihtimal buydu. Bir diğer ihtimal ise ilk başta doktorayı yapıp, beğenmeme durumu olursa, doktora bittiği aşamada akademik hayat cazip gelmez ise o noktadan sonra avukatlığa başlamaktı. İkinci ihtimaldeki geçiş sanki biraz daha kolay gözüktü. Ayrıca doçentlikten sonra yasal olarak ikisini beraber yürütmek de mümkün. Hem üniversitede öğretim üyesi olup hem de avukatlık yapabiliyorsunuz. Özetle, başlangıçta avukatlık yapıp sonradan akademik kariyer yapmaya çalışmakla kıyaslandığında ilk aşamada doktora yapıp daha sonra avukatlığa geçmek nispeten daha kolay gözüktü. Buna ek olarak, mezuniyetim yaklaştığında ben bir doktora yapmak istediğimi fark ettim ve bu tarafa da bayağı yönlendirilmiştim. Bunu yapmazsam ileride bir gün bunun pişmanlığını yaşarım diye düşündüm. Bu sebeplerle akademik kariyere yöneldim. Neden medeni hukuku seçtim? Burada öncelikle kamu hukuku mu özel hukuk mu ayrımında özel hukuk ağır bastı. Özel hukukta ilerlenirse ileride daha fazla gelir getirebileceği gibi pragmatik bir düşünce etkili oldu. İkinci olarak şöyle bir baktığımda medeni hukuk daha çok ilgimi çekiyordu. Daha temel bir alanda ve büyük dallardan birinde kalmak istedim. Ayrıca Osman hoca ve Erden hoca da bu seçimimde etkili olmuştu.

GB: Bilkent’in, özellikle akademisyenlikle ilgili olarak size kattığını düşündüğünüz bir şey var mı?

Karaşahin:  Akademisyenliğin birinci şartı çalışacağınız o alanda belli bir bilgi birikimine sahip olmak. Bilkent’te gerçekten çok iyi bir lisans eğitimi almışız. Nitekim Luzern Üniversitesinde doktora kapsamında düzenlenen doktora seminerlerinde Bilkent’in iyi bir lisans eğitimi ve hukuk formasyonu verdiğini daha iyi görebildim. Akademisyenliğin bir diğer yanı da araştırma yapabilmek ve yazabilmektir. O alanda benim Bilkent’te okuduğum dönemde çok o yönümüz gelişmemişti açıkçası, fazla bir araştırma yapmak ve bir şeyler yazmak bizden beklenmiyordu. Ancak bugün baktığımızda birçok hocamız ödev veriyor. Şimdi baktığımda Bilkent’in bir araştırmanın nasıl yapılacağını ve kaleme alınacağını da iyi öğrettiğini düşünüyorum.

GB: İleriye yönelik kariyer planınız nedir?

Karaşahin: Doktorayı bitirdiğiniz dönem bir geçiş dönemi. Dolayısıyla çeşitli belirsizlikler var. Ama benim niyetim öğretim üyesi olarak akademik kariyer yapmaya devam etmek ve bu alanda kendimi geliştirmeye çalışmak.

GB: Mesleğiniz dışında hobi olarak neler yaparsınız?

Karaşahin: Hobi olarak ben okumayı çok seviyordum. Doktora teziyle uğraştığım zamanda fazla vakit ayıramadım. Onun dışında gezmeyi, özellikle yeni yerleri görmeyi seviyorum. Fırsat olursa yurt içinde veya yurt dışında yeni yerleri gezip görmek güzel oluyor.

GB: Son olarak, şu anda hukuk fakültesinde okuyanlara meslek seçiminde dikkate alacakları tavsiyeleriniz ve hukuk okumayı tercih edeceklere önerileriniz nelerdir?

Karaşahin: Öğrencilik hayatında, özellikle başlangıçtaki öğrencilere, mümkün mertebe dönemin başındayken azar azar kitapları okumayı ve konuları o zamandan çalışmaya gayret etmeyi tavsiye ederim. Çünkü biriktiğinde, özellikle iki üç günde yüzlerce sayfayı oturup anlamaya çalışmak çok zor ve sıkıcı olabiliyor. Bunu mümkün mertebe küçük yenilebilir lokmalarla yapmalarını tavsiye ediyorum. Derslere kanunla çalışmak benim çok faydalı bulduğum ve tavsiye ettiğim bir diğer şeydir. Hukuk okuyorsanız ve özellikle Bilkent’te okuyorsanız özel hayatınızdan önemli bir miktarda fedakârlıkta bulunmanız gerektiğini baştan kabullenin diye bir tavsiyede de bulunabilirim belki. Çünkü yoğun bir çalışma düzenini gerektiren bir eğitim veriliyor burada. Meslek seçimi noktasında ise, özellikle 3 ve 4. sınıfta ileriye dönük sorular çok meşgul edebiliyor öğrencileri. Bunları birazcık daha akışına bırakmanızı tavsiye ederim yapabilirseniz eğer. Ben bunu çok yapamadım. Daha 3. sınıftayken ne olacağım diye çok kafa yormamanızı, ilk önce bir yıl avukatlık stajınızı yapmanızı ve avukatlığı da görmenizi tavsiye ederim. Kararınızı birazcık daha bu sürecin sonunda vermeniz ve zihninizi o zamana kadar da rahat tutmaya çalışmanız bana göre daha iyi olur. Tabi bu tavsiyeyi bana verselerdi 3. sınıfta uyamazdım muhtemelen. Bunun dışında da meslek seçiminde verilebilecek tavsiye kişiye özel olabilir çünkü nasıl bir hayat tarzı yaşamak istediğinizle çok iç içe geçmiş bir şey. Dolayısıyla çok genel geçer bir tavsiye verebilmek pek mümkün değil.

GazeteBilkent olarak Yasin Alperen Hocamıza ve röportajda emeği geçen Alperen Afşin Gözlügöl’e teşekkür ediyoruz.

 

Leave a Reply