Gazete Bilkent’in Şubat ayı konuklarından biri olan mezunumuz Fatih Erat ile severek okuduğu İletişim ve Tasarım bölümünü , tecrübelerini ve Bilkent Üniversitesinin ona kattığı değerleri bu röportajımız da konuştuk.
Gazete Bilkent: Öncelikle adınız ve soyadınızı öğrenebilir miyiz? Kendinizden, eğitim ve iş hayatı sürecinizden bahsedebilir misiniz?
Fatih Erat: Ben Fatih Erat, 24 Ocak 1985 Ağrı doğumluyum. İlk orta ve lise öğrenimimi Özel Bilim Kolejinde tamamladım. Daha sonra Bilkent Üniversitesi İletişim ve Tasarım bölümüne girdim. Üniversite eğitimimin ardından kısa dönem askerlik vazifemi yerinde getirdim. Şuanda ailemize bağlı olan madencilik şirketinde yönetici olarak çalışmaktayım.Kişisel meraklarıma gelirsek okuduğum bölümle de ilgili olarak; Sinema, reklam, ve sosyal medya alanında yapılan yenilikler ve gelişmeler sıklıkla takip etmeyi sevdiğim mecralardır. Ayrıca tasarımın girdiği her alan; moda, görsel iletişim veya mimarı gibi aklınıza gelebilecek her yaratıcı alan merakımı çeken unsurlardır. Daha çok mesleki meraklarım haricinde ise sporun her türlü dalını izlemekten zevk alırım, tabi ki ülkemizin gerçeği olan futbolun, benimde en sevdiğim spor branşı olduğunu söylemem çok şaşırtıcı olmaz. Galatasaray ise taraftarı ve gönüldaşı olmaktan gurur duyduğum takımdır.
GB: Üniversite eğitimi için Bilkent’i seçme nedeniniz nelerdi?
FE: Bilkent’in iş hayatı ve sosyal hayat açısından yarattığı imaj, Türkiye de pek az üniversitede yaşayacağımı düşündüğüm tecrübe ve güncel eğitim fırsatıyla birleşince kaçınılmaz bir seçim oldu. Ayrıca İngilizce üstünden yapılan eğitim, son derece yetenekli ve önemli öğretim üyeleri ve görevlileri yine seçimimde önemli rol oynadı diyebilirim.
GB:Hangi bölümden mezun oldunuz? Bu bölümü tercih etme nedeniniz nelerdi?
FE:İletişim ve Tasarım bölümü 2010 yılı mezunuyum. İlk önce tasarıma ve reklama olan ilgim bu işin mutfağını da merak etmeme sebep oluyordu, dolayısıyla bu bölüm benim iş ve sosyal hayatım açısından daha doğru bir tercih olarak önüme geldi. Daha sonra gerçekten iş hayatında bu mesleği sıkılmadan yapacağıma da kanaat getirdim. Zaten üniversite sınavına girerken de ilk tercihim ve yönelimimde bu yönde oldu.
GB:Okuduğunuz süreçte veya sonrasında bu bölümü okuduğunuz için bir pişmanlık duydunuz mu?Eğer şansınız olsaydı başka bir bölümde okumak ister miydiniz?
FE:Okuduğum süreç içerisinde en ufak bir pişmanlık duymadım, fakat bölümün konseptinin iş hayatına atıldığımda biraz hayal kırıklığı yaşattığını tecrübe ile sabit şekilde gördüm. Maalesef sektöre yönelik derslerin azlığı kısıtlı seçmeli ders imkanı ve birtakım gereksiz derslerin olduğunu söylemek zorundayım. Müfredatın değişmesi için bu sene bazı yenilikler yapıldığını duydum ama çok geç kalınmış olduğunu düşünmekteyim. Gerçekçi olmak gerekirse başka bir bölümde okumak birazda üniversite sınav başarınızla, kişiliğinizle ve beklentilerinizle doğru orantılıdır. Bu yüzden belki matematiksel becerim biraz daha üst seviyede olsa inşaat mühendisliği okumayı denemek isterdim. Ama dediğim gibi okuduğum bölüm için her şeye rağmen çok mutluyum diyebilirim.
GB:Sizce Bilkentli olmak bir ayrıcalık mıdır?Bunu okurken ya da mezun olduktan sonra nerelerde gördünüz?
FE:Tabiki büyük bir ayrıcalık, nasıl derseniz? Dışardaki insanların kafasında Bilkent mezunu insanlar hakkında mutlak iyi yönde bir yargı var. İngilizceye hakim, zor işleri başarabilen, son derece iyi bir ortamda yetişmiş, ve sosyal yapıda biri olduğunuzu düşünüyorlar. Ama bu ilk etapdaki izlenimin gelişmesinin bireylerin elinde olduğunuda kavramak gerek. Yinede genel tepki hangi makamdan ve mevkiden veya hangi sosyo kültürel yapıda insanla tanışırsanız tanışın Bilkent mezunu bir birey olmanıza önem ve değer atfederler, burası kesin.
GB:Okuduğunuz dönemde bölümünüzde en sevdiğiniz hocalarınız kimlerdi ve dersleriniz nelerdi?
FE:Bu önemli bir soru çünkü Bilkent üniversitesinin en güçlü olduğu tarafın bu olduğunu düşünmüşümdür hep. Okurkende fark ettiğim gerçek, okulumun, öğretim üyelerinin ve görevlilerinin çok seçkin kişilerden oluştuğuydu. Benim için özel olan bir insan varki hala fikirlerine başvurmayı sevdiğim ve görüştüğüm hocam, Jülide Akşiyote’dir. Kendisi benim dönemimde birinci sınıflara Türkçe özetiyle “Temel Tasarım” adı altında önemli bir ders vermekteydi ki hala da kendisi bu dersi vermektedir bildiğim kadarıyla. Benim kendisini işinde değerlendirmek gibi bir burnu büyüklük yapmam elbette ki doğru olmaz fakat naçizane görüşlerim şunlardır; Jülide hoca son derece iyi eğitim almış ve kendisini hem sektörde hemde akademik hayatta çok iyi yetiştirdiğini düşündüğüm bir kişidir. Ayrıca gerçekten bazı insanlarda doğuştan geldiğine inandığım bildiğini başkalarına aktarma yeteneğine fazlasıyla haiz bir akademisyendir. Bunun dışında; benim için daha önemli olan şey, son derece sabırlı ve saatlerce sıkılmadan size yardım edebilecek kadar mesleğini ve öğrencilerini önemseyen bir insandır. Bu arada sizin vasıtanızlada kendisine tekrar tekrar minnet ve saygılarımı sunmanın benim için bir borç olduğunu söylemek isterim.
GB:Okuduğunuz dönemde keşke yapsaydım ve ya yapmasaydım dediğiniz şeyler var mı?
FE:Aslında her verilen görevi, ödevi ,veya sorumluluğu eksiklerim veya hatalarım olsa da son derece önemseyerek yaptığım için keşke şunu da yapsaydım dediğim bir şey yok. Fakat belki de sorulması gereken şudur; her verileni yapmak yeterlimidir? Cevabım hayır. Üniversite öğrencisinin belki de birincil görevi üstüne vazife olmayan şeyleri de araştırıp merak edip öğrenmesidir. Çünkü sizi ileride diğer meslektaşlarınızdan farklı kılacak şeyler bunlardır. Ben çok meraklı ve araştırmayı seven bir yapıda olmama rağmen bu konuda kendimi biraz eksik görmüşümdür. Keşke biraz daha fazla okuyup, araştırıp, öğrenip kendimi biraz daha farklılaştırsaydım çünkü okul zamanı bunu verimli yapabileceğiniz en uygun dönem. Yinede büyük pişmanlıklarım veya “Ya şunu nasıl yapmam”? dediğim bir durum olmadığını da söylemeliyim.
GB:Okuduğunuz dönemde aktif olduğunuz bir etkinlik, kulüp ya da okul takımı var mıydı?
FE:Ben sıkı bir Galatasaraylı olarak “Bilkentli Aslanlar” ın üyesiydim. Ayrıca her sene düzenlenen futbol turnuvasına mutlaka bir takım kurup katılırdık. Diğer yandan bölümümüzün düzenlediği bir uluslararası konferans olan “Video Vortex” oluşumunun öğrenci ayağının üyeleri arasındaydım. Bunların dışında son senemde mezun yıllıkları komitesinde de aktif görev yaptığımı söyleyebilirim.
GB:Geleceğe yönelik planlarınız nedir?
FE:Şuanda kendi mesleğimi yapmasam da kesinlikle hayatımın bir bölümünde mesleğim adına bir şeyler yapmak isterim. Ama koşullar önüme neler getirir onu da bilemiyorum. Onun için bu arzumun gerçekleşip gerçekleşmeyeceğini bilmek benim için bile meraktan öteye geçmiyor maalesef. Şartlar şimdilik aile işimizi yapmamın daha doğru olduğuna inanmama neden oluyor, bu bana mutsuz bir iş yaşamı dayatmıyor. Fakat kendi mesleğimi icra etmek istediğimi de söylemek isterim.
GB:Hala Bilkent ile bağınız devam ediyor mu?
FE:Hem de birinci dereceden devam ediyor. Kardeşim Bilkent öğrencisi ve benim mezun olduğum bölüm olan İletişim ve Tasarım bölümünde son sınıf öğrencisi olarak eğitim hayatına sürdürüyor. Ayrıca hala görüştüğüm ve fikirlerine başvurmayı sevdiğim hocalarım sayesinde de, Bilkent’le olan ilişkim düzenli şekilde devam etmekte.
GB:Son olarak başarılı bir mezun olarak Bilkentli öğrencilere vereceğiniz tavsiyeler nelerdir?
FE:Tavsiyeler konusunda her zaman Horatius’un “ Ne öğüt verirsen ver, kısa olsun. “ Felsefesinin doğruluğuna inanarak kısa ve öz bir şeyler söylemenin daha faydalı ve hatırlanır olacağını düşünüyorum. Bu yüzden, bu satırları okuyan bütün öğrenci arkadaşlarıma “daha fazla okuyun”, “daha fazla çalışın” gibi klişe laflar etmeden diyorum ki ; Bütün öğrencilik hayatınızda ve ileriki yaşamınızda sosyal, dışa dönük, ve yenilikçi olun. Ama belki daha da önemlisi bir üniversite öğrencisi ve aydın bir birey olarak, yaşamınızın her alanında üzerinize vazife olan ödevler ve görevler dışında, mutlaka ama mutlaka üzerinize vazife olmayan bilgileri ve gelişmeleri de takip edin. Sizleri her ortamda ve şartta bir değil birkaç adım öne çıkaracak tutum ancak bu olacaktır, ve sizleri farklı kılacaktır.
FE:Tüm bunlar haricinde bana bu düşüncelerimi sizlere aktarmam fırsatını veren Gözde Özsümer’e sonsuz teşekkürlerimi sunduğumu da söylemek isterim.
GB: Sevgili mezunumuz Fatih Erat’a bizlere vaktini ayırıp bu keyifli röportajı gerçekleştirmemizde yardımcı olduğu için çok teşekkür ediyor , gelecek planlarını gerçekleştirdiği yolda emin adımlarla yürümesini diliyoruz.