Öncelikle, bu projemde destek verdiğiniz ve görüşme talebimi kabul ettiğiniz için İsmail Noyan olarak teşekkürlerimi sunarım. Kısaca projemden bahsedecek olursak siyasi partilerimizin gençlik kolları başkanlarıyla ya da gençlik kolları gibi faaliyet gösteren diğer organizasyonlarıyla, vakıflarıyla röportaj yapmaktır. Projemize destek veren tüm katılımcılara aynı soruları sorup; onların görüşleri çerçevesinde farklı yorumlar almayı ümit ediyoruz. Bu röportajlar sayesinde hem gençlerin partileri ve partilerin düşüncelerini daha yakından tanıma fırsatı bulmalarını sağlamayı hem de aynı olaylara nasıl farklı pencerelerden bakılabileceğini göstermeyi amaç ediniyorum.

Noyan: İlk olarak kendi ağzınızdan özgeçmişinizi anlatır mısınız?

Dinçer:31 Mart 1984 İstanbul doğumluyum. Cağaloğlu Anadolu Lisesi’nden mezun olduktan sonra İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi’ni bitirdim ve daha sonra aynı üniversitede iletişim fakültesinde gazetecilik bölümünde yüksek lisans yaptım. Üniversiteye girdiğim ilk yıllarla beraber lise hayatımı da dahil edecek olursak sürekli sivil toplum örgütleriyle iç içe olmam, sosyal sorumluluk faaliyetlerinde bulunmam söz konusu oldu. Uluslararası öğrenci organizasyonlarında görev yaptım ve 2005 yılında Sosyal Demokrasi Vakfında gençlik örgütlenmeleri gençlik yapılanmalarında çalışmalara başladım. Buna müteakip olarak Sosyal Demokrasi Vakfı’nda çalışırken CHP Beyoğlu İlçe Gençlik Örgütü’nde faaliyetlerde bulunmaya başladım. 2009 yerel seçimlerinde şu an ki genel başkanımızın belediye başkanı adayı olduğu kampanya sürecinde İstanbul’da aktif görev aldım daha sonra İstanbul İl Gençlik Örgütü sekreterliğini sürdürdüm. İstanbul büyük bir ilimiz, 39 ilçede gençlik örgütlerinin oluşturulması; dikey yapılanmalar yerine daha  yatay yapılanmaların oluşturulması ve gençlerin kendi kaderini kendilerini belirlemesi adına çalışmalar yaptım. Daha sonrasında 2011 eylül ayında genel merkezde görev yapmaya başladım. Oradaki görevim üniversite örgütlenmelerinde sorumlu olmamdı. Partimizin üniversite gençliğinde bir karşılık bulması üniversitelerdeki sol, sosyal demokrat CHP seçmenini örgütlemekti bu noktada sosyal demokrat öğrenciler adında bir oluşumun başlangıcını verdik ve sonrasında ben gençlik örgütleri genel başkanlığına getirildim. Bu üniversite yapılanmasıyla ilgili çalışmalarımızı Enis Kaya adlı arkadaşımız sürdürüyor.  Sosyal demokrat öğrenciler örneğin KESK mitinginde ve diğer mitinglerde görünür olmaya başladılar. Açıkçası konuşmamın başında da belirttiğim gibi kendimden ziyade toplum için bir şeyler yapma çabası içinde oldum ve böyle olmaya devam edeceğim.

 Siyasetle ilk tanışmanız nasıl oldu ve niçin aktif siyasette bulunmayı tercih ettiniz?

Dinçer: Siyasetle ilk tanışmam Sosyal Demokrasi Vakfı ve buna paralel CHP ile oldu. İstanbul’da bu çalışmalara dahil oldum. Bu çalışmalara yani siyasete dahil olmamın sebebi bir şeyler yapma arzusunda olmamdı. Bence gençlik mevcut durumu çok hoş karşılamıyor, hoşnut değil yani. Bu duruma karşı, kategorize etmek çok doğru değil ama iki tür gençlik yetişiyor. Ya mevcut durumun bu olumsuzluğunu, yetersizliğini umursamayıp bu duruma kendini adapte ettiren kendini entegre ettiren, bireysel özgürlüğünü kolektif özgürlükler yerine tercih edip bu sistemde var olmaya çalışan bir gençlik yapısı ortaya çıkıyor.  Ya da umursamaz kelimesi yerine rahatsız kelimesini tercih eden  ve rahatsızlıktan da aksiyona geçen bir gençlik ortaya çıkıyor. Bende aksiyona ve eyleme geçme tarafında bulundum. Hem Türkiye hem de Dünya siyaseti adına gençlerin söyleyecek sözü olduğuna inandığım için, gençlerin sadece geleceğin yurttaşları  olduğuna değil; aynı zamanda bugünün de eşit ortakları olduğuna inandığım için bizlerin de Türkiye’nin ve dünyanın temel sorunları ile ilgili söz söyleme hakkımız olduğuna inandığım için siyaset üretmeye karar verdim. bu noktada siyaseti profesyonel bir yapı olarak görmekten de uzak durdum. Siyaset sadece siyasetçilerle yapılacak bir meşgale değildir diye düşünüyorum. Hatta siyaset sadece siyasetçilere bırakılırsa toplumdan uzak, kariyer için yapılan bir hale geliyor ve toplumun sorunlarını çözmekten uzak hala geliyor. Bundan dolayı ben bunu bir mücadele alanı bir dava olarak görüyorum.

Aile üyelerinizden herhangi birinin siyasetle ve siyasi partilerle organik bir bağı var mı eğer varsa bu sizin siyasete atılmanızda ne derece rol oynadı?

Dinçer: Hayır yok. 12 Eylül darbesinin Türkiye toplumunun kodlarını değiştirme noktasında en başarılı olduğu alan apolitik bir gençlik yaratma süresidir. Jenerasyonlar arasında kopuş yaşandı. Biz, bizden önceki jenerasyonlarımızı görece kaybettik o jenerasyonların siyasetle ilgilenmesi bir şeyler üretmesi söz konusu olamadı. Türkiye siyasetinde bugün gelinen nokta sığ bir noktadır. Ailem çok istekli, çok motive çok destekleyen bir noktada yer almadı. Siyaset kurumunun Türkiye’de itibarı zedelendiğinden dolayı her zaman endişeyle yaklaştılar ama süreç içerisinde yapmış olduğum çalışmalar, bir takım dönüşümleri kendilerine kanıtlamam sebeplerinden ve Türkiye’nin bugün gelinen noktada ciddi anlamda bir şeyler üreten mücadele eden gençlere ihtiyacı olduğuna olan inançları dolayısıyla beni  desteklemeye başladılar. Onun dışında aile fertlerimin herhangi bir siyasi opartiye üyrelikleri ya da organik bağları yok ama sempatileri var sadece.

Siyasetin yerelden başladığına inananlardan mısınız? İyi bir siyasetçi olmayı hedeflemiş bir genç, siyaset bilimi okumak zorunda mıdır yoksa kendini yerel yönetimlerde geliştirmesi mi daha uygundur ? Hemen hemen her meslek dalı için yapılan alaylı mektepli ayrımında hangi tarafın savunucususunuz?

Dinçer: Açıkçası tarafım yok. Ben siyaset bilimi okumadım, siyaset bilimi öğrencisi olmadım ama siyaset bilimine ilgi duydum ve seçmeli derslerim siyaset bilimi, uluslararası ilişkiler ekseninde olmuştur. Bu noktada karmaşık zaman ruhunun, bizleri her anlamda her alanda çok yönlü ve çok donanımlı olmamızı istiyor. Yani işin hep teorisinden hem pratiğinden uzak kalınmaması gerekiyor. Teorisinden uzak kalındığında siyasetin kısır döngüleri içinde hapsolup ortaya bir vizyon koyamaması, bir düşünce koyamaması sıkıntısı yaşanıyor; sadece teorisinde kalındığı vakit, bir şeyler yazıp çizmek de kendinizi tatmin etmek noktasında bir kazanç sağlayabilir ama o sırça köşklerden topluma kısmen yansımıyor. Bu göreve gelmeden önce üniversite de kalıp araştırma görevlisi olmamda söz konusuydu. Fakat ben ikisinin birbirinin yerine değil ikisinin birbirinden bağımsız tanımlanamayacağına inanıyorum. Yani siyaset sahada antrenman yapılarak öğrenilebilir, tecrübeler kazanılır hem de teorik alanda kendinizi geliştirmek nasıl bir siyaset modeli ortaya koyacağınız yönünde bize fayda sağlar.

Noyan:Gelecekte de aktif siyasetin içinde bulunmak istiyor musunuz?

Dinçer: İstiyorum, yalnız benimki bireysel kariyer hedefi değil, ben gelecekteki Türkiye hayali  ve insanların adil, özgür ve eşit bir şekilde yaşadıkları bir Türkiye, yine buna paralel bir dünya ve bölge coğrafyamızda sorunların aşıldığı, coğrafyamızdaki insanların fakirliği, yoksulluğu ya da mağduriyeti  paylaştığı değil; zenginliği, eşitliği paylaştığı bir coğrafya hayal ediyorum. Bu noktada benim Barbaros Dinçer olarak var olmamın bir etki alanı yaratıp yaratmayacağı zamana bırakılacak bir cevaptır ama istediğim bir cevap değildir. Ben ve bu düşüncedeki arkadaşlarımın kadro hareketi olarak, bir jenerasyon hareketi olarak ortaya çıkması ve hep birlikte siyasette var olmamız siyasette bir şeyleri değiştirecektir. Partimizin çalışmaları doğrultusunda bu hedeflerin gerçekleşeceğine olacağına inanıyoruz ve bundan dolayı bütün arkadaşlarımızla birlikte çalışıyoruz. Gelecekteki  çalışmalarımızın altyapısını da  hazırlıyoruz.

Noyan: Sosyal ağların siyasetle olan ilişkisini nasıl görüyorsunuz sözgelimi Twitter, Facebook ya da diğer sosyal paylaşım siteleri ve bloglar siyasette ne derece etkilidir ve parti olarak bu noktada bir çalışmanız, internetle ilgili işleri yürüten bir kadronuz var mı?

Dinçer: Basın yayın propaganda biriminin altında sosyal medya çalışmalarından sorumlu bir arkadaşımız var, Facebook ve Twitter sayfalarımız var hem Türkçe hem İngilizce. Ayrıca bir bloğumuz var. Uluslararası arenada, Dünya Sosyalist Enternasyonal Gençlik Örgütü’ne bu yıl  tam üyeliğe kabul edileceğiz. Bu yönde yaklaşık bir yıldan beri önemli lobi faaliyetleri gösteriyoruz. Facebook ve Twitter sayfalarını da etkin olarak kullanıyoruz. Sorunuzun başına gelecek olursak, dünyada siyaset yapma biçimi değişti. Bugün Ortadoğu’da yaşanan süreç, Mısırdaki, Tunus’taki süreçleri hatırladığımızda insanların sosyal medya üzerinden ciddi anlamda örgütlendiğini görmekteyiz. Dolayısıyla bu sosyal medya kanallarına kayıtsız kalmak akıl dışı olur. Bu süreci yönetmek, bu süreçte doğru mesajı doğru zamanda doğru hedef kitlelerine ulaştırmak lazım. Bu sosyal medyayı ciddi anlamada bir araç olarak kullanmak lazım. Sosyal medya için değil, toplum için mesajları ulaştırmada bir platform olarak kullanmalıyız. Bugün neden sosyal medya diye bir kavram var çünkü klasik medyanın belli anlamda değer kaybına uğradı, belli anlamda aktivitesini yitirdi.  Gazete satışları ortada, bugün gazetelerin karlılık zararlılık oranı ortada, gazeteler ve televizyon kanallarına toplumun bakışı ortada. Burada sosyal medya alternatif mecra olarak ortaya çıkıyor. Bunun etkin biçimde kullanılması gerekiyor. Bizde parti olarak hem ana kademede hem de gençlik kollarında etkin bir biçimde kullanıyoruz sosyal medyayı.

Noyan: Yapılması amaçlanan yeni anayasa hakkındaki düşünceleriniz nelerdir?  Böylesine önemli bir adım atılırken sizce gençlere düşen görevler nelerdir? Tam bu noktada hükümet kanadından gençlere ve gençlerin fikirlerine verilen desteği hangi noktada görüyorsunuz?

Dinçer: Açıkçası şuan da anayasaya çalışmalarının çok sağlıklı ilerlediğini düşünmüyoruz parti olarak. Biz parti olarak samimiyetimizi ve yapıcı üslubumuzu koruyarak, yaratıcı muhalefet olarak sürece dahil oluyor ve nasıl bir anayasa süreci oluşması gerektiğine dair fikirlerimizi ortaya koyuyoruz. Biz kendi mutfağımızda bir anayasa pişirip, tasarlayıp “buyurun bu bizim anayasa önerimizdir.” demiyoruz. Anayasayı yapma metodu üzerine çalışmalar yaptık ve bunları hükümetle, kamuoyuyla paylaştık. Şu anki komisyonda her partiden eşit üye sayıda olması ve karar birliğinin gerekli olması çok önemli bunların hakkını vermek lazım. Buna paralel bu işin teknik boyutunu da dışında Türkiye’nin genel toplumsal havasının, sosyal ortamının çok sağlıklı olmadığını düşünüyorum seçimlerden bu yana. Buna belki sizde katılacaksınız 9 aydan bu yana ciddi anlamda şiddetin gerginliğinin hem meclis nezdinde hem de sokak nezdinde yaşandığını görüyoruz. Hükümetin ileri demokrasi yaklaşımının kimi zaman belirli uygulamalarla ileri faşizm boyutuna dönüştüğünü görüyoruz. Meclisten, seçim kurulu tarafından izin verilmesine rağmen daha sonrasında hukuka da çok örtüştürülemeyecek çelişkili bir durumla cezaevlerine alınan vekiller var. Bu da meclisin iradesini sakat başlattı. Burada yaşanan gerginliklerin çözüleceğine dair konsensüs görüşmeleri yapıldı ama sonrasında bu görüşmeler yerine getirilmedi. Daha sonrasında eğitim yasa tasarısı, ne seçim propagandalarında var ne parti programlarında var ne de meclis yol haritasında ama bir ay kala iki ay kala bir anda nerden çıktığı belirsiz bir şekilde tasarlandı. Meclisten, gelişmekte olan bir ülke tanımı bile desek ki bu bile beni utandırıyor ona bile yakışmayacak bir üslup, bir şekille geçti. Sözün özü, bu anormal ortamda, bu gerginlik ortamında çok sağlıklı bir anayasa çıkmaz. Bu görüşmeleri iyi niyetle sürdürmek, müdahil olmak ve fikir ortaya koymak içi sonuna kadar devam edeceğiz asla masadan da çekilmeyeceğiz. Ancak şu anki görüntünün çok sağlıklı bir anayasa çıkaracağına ben şahsen çok inanmıyorum çünkü Türkiye Cumhuriyeti’nin heterojen bir yapısı var ve bu yapının tüm unsurlarının adil, eşitlikçi ve özgürlükçü bir şekilde anayasaya dahil edilebileceği noktasında çekincelerim var. Geçen 9 aylık süre zarfında ortaya daha ciddi çalışmalar konulabilirdi fakat ciddi anlamda bir çalışma da çıkmıyor. Genel görüntü de gerginliğe sebep veriyor. Bunun dışında anayasamızda şöyle bir sıkıntı var 58. Madde denen bir sıkıntı var ve bu madde biz gençleri, devlet tarafından korunması gereken bir varlık olarak görüyor. Alkolden şiddetten uzak görülecek ve sadece sporla anılacak bir varlık olarak görüyor. Bu madde  80 darbesinin ürünü. Burada mesele anayasada 58. Madde gibi bir çok maddeden yola çıkarak zihniyet devrimi yaratmak. O zihniyet devrimini yaratmak için de toplumsal huzur ve barış ortamının sağlanması gerekiyor. Biz CHP Gençleri olarak,  58. Madde üzerine fikirlerimizi açıklamak üzere bir konferans düzenleme durumumuz söz konusu ve nasıl bir 58. Madde istiyoruz diye bir web sitesi üzerinden gençlerin fikirlerini de ortaya koyacağız. Biz üzerimize düşen sorumluluğu yerine getiriyoruz; yalnız ülkemizi yönetenlerin bu noktada çok yapıcı ve kapsayıcı bir şekilde ilerletmediklerini görüyorum bu süreci ve üzülüyorum bu duruma. Son ana kadar iyi niyetimizi koruyup Türkiye Cumhuriyeti’nin çağdaş evrensel değerlere ulaşmasını sağlayacak olan bir anayasaya kavuşmasını diliyor ve umuyoruz.

 

Leave a Reply