“Herkes onu Ina Emily’ye aşık sanıyordu. Oysa O’nun aklında tek bir fikir vardı. Kadının babasından çaldığı eheha’ya sahip olmak!”

Her şey, iki arkeoloğun eski uygarlıkları ve hala yaşamını sürdürmekte olan kabileleri incelemek üzere seyahate çıkmasıyla başladı. “Eheha” yani son nefesle verilen ruh gücü’nü yanlış kişinin içine çekmesiyle başlayan bu seri katil romanı, tüyleri diken diken eden kurgusu ve sıradakinin kim olacağı telaşesiyle bir katil doğurdu: Pala Adam.

St. Luke olarak bilinen, küçük, şirin ve turistik bir yer olan Karayipler’deki bir ada, yaşadığı bir fırtına sonucunda 3 cesedin birden ortaya çıktığı bir kabus adasına dönüşür. Cesetlerin yaşı, boyu, cinsiyetleri farklı olsa da; bu işte bir seri katilin olduğu sonucuna varılmasına yeterli olan bir ortak özellikleri vardır: Dikkatle ve tek bir hamleyle bilek yerlerinden kesilip koparılmış olan sağ elleri.

St. Luke polis şefi, bu katliama bir son vermek üzere, emekli ajan dostu Pender’den yardım ister. Bu arada katilin durmaya niyeti yoktur. Kitaba adını veren, 27 kemikten oluşan sağ elleri toplamak üzere yeni kurbanlar bulmaya, yeni vakıalar yaratmaya devam etmektedir.

Adım adım ölüme yaklaşırken, bir solukta okuyacağınız kitabın en olumsuz yönü ise, St. Luke adasının kendine özgü şivesinin, kitap çevrilirken okuyucuya yansıtılmaya çalışılması ve başlangıçta yerlerine oturtamadığınız; ancak daha sonra aralarındaki bağlantıyı çorap söküğü gibi keşfedeceğiniz karmaşık karakter dizilimi. Konusu, kurgusu ve olay örgüsüyle bir bütün oluşturmuş ve soluksuz okunacak bir kitap olan 27 Kemik, kesinlikle tüylerinizi ürpertecek.

 

Leave a Reply