Uzun yıllardır Türkiye'nin sırtında önemli bir külfet olan İMF borçlarının tamamen bitmiş olması Türkiye için oldukça olumlu bir gelişme olarak değerlendiriliyor.

Uzun yıllardır Türkiye’nin sırtında önemli bir külfet olan İMF borçlarının tamamen bitmiş olması Türkiye için oldukça olumlu bir gelişme olarak değerlendiriliyor.

Dünyadaki ekonomik düzenin korunabilmesi adına 1940’lı yılların ikinci yarısında hayata geçirilen IMF ve Dünya Bankası projelerinde Türkiye kuruluş aşamasından beri bulunmaktadır. Bu süre zarfı içerisinde tam 19 kez stand-by anlaşması imzalanmış 20’ncisi için ise iki yıldır görüşmeler sürdürülmektedir. 14 Mayıs 2013 tarihi itibariyle Türkiye IMF’ye olan borcunun son taksidini ödemiş ve kredi alan ülkeler konumundan kuırtulmuş; gerektiğinde 5 milyar dolarlık bir kredi verebileceğini belirterek de kredi veren ülkeler arasında yer alabileceğini taahhüt etmiştir.

IMF’ye olan borcun ödenmesini sadece rakamlar üzerinden tartışmak ve bu olayı küçümsemeye çalışmak IMF’nin 90’lı yıllarda ve 2000’lerin başında Türkiye için ne kadar büyük bir baş ağrısı olduğunu bilmemekten kaynaklanmaktadır. IMF’den gelen ekiplerin ekonomiyle ilgili “tavsiyeleri” artık birer dış müdahale halini almış ve hükümetler kredi alabilmek, sıcak para akışı sağlayabilmek için tavizler vermek zorunda kalmışlardır. Son dönemlerde ise IMF’nin taleplerinin sorgusuz sualsiz yerine getirilmeyeceği belirtilmiş ve bundan dolayı da 20. stand-by anlaşması henüz imzalanmamıştır. Türkiye’nin para yönetimini ve özellikle de bankacılık düzenlemelerini kendi kendine de yapabileceği belirtilmiş ve dik bir duruş sergilenmiştir. IMF’ye olan borcun son taksidinin de ödenmesiyle birlikte yıllarca hükümetlerin kendi beceriksizliklerini IMF’ye mâl etmeleri de IMF’nin halka İllallah dedirten kemer sıkma politikaları da şimdilik bitmiş gibi görünüyor.

Her ne kadar Türkiye’nin tek dış borcu IMF’ye olan borcu olmasa da bu kuruma olan borcun ödenmesinin sadece parasal bir olgu olmadığı aynı zamanda sosyal ve siyasi sonuçlarının da olduğu açıktır. Diğer yandan Türkiye’nin dış borcunun artttığını borç batağına saplandığımızı söylemek de doğru değildir çünkü basit bir ekonomi bilgisine dayanarak şunu söyleyebiliriz ki borcunuzun ne kadar çok olduğu değil o borcu yönetebiliyor olmanız ve borcunuzun milli gelire oranı önemlidir. Söz gelimi dünya üzerinde en çok borcu olan ilk 3 devlet Amerika, İngiltere ve Fransa iken en az borcu olan (hatta hiç olmayan) ülkeler ise Liechtenstein, Macau ve Palau’dur.

Leave a Reply