Bilkent üniversitesi bugün (dün) tarihi bir gün yaşadı. Gezi olaylarında evden ekmek almak için çıktığı sırada, kafasına isabet eden gaz kapsülüyle 269 gün komada kalan Berkin’in son nefesini vermesi, herkeste olduğu gibi biz öğrencilerin de vicdanında derin yaralar açtı. Aradan geçen onca zamanda polis olan failin hala bulunamaması, siyasi iktidarın en ufak bir üzüntü beyanı şöyle dursun yaşanan olaylarda azmettirici rolüne bürünmesi ve bakanın çocuğuna farklı halkın çocuğuna farklı yapılan muameleler canlara tak etti. Öğrenciler okul tarihinde görülmemiş bir vicdani duruş gösterdiler ve derslere girmeyerek havuz alanını Berkin’in gülen yüzünün anısına doldurdular. Yüzlerde çaresizlik, kalplerde öfke ve acı vardı. Yapılan zulüm 15 yaşında bir cana mal olmuştu ve aslında biz bunu hazmedemiyorduk. Hak yerini bulmadı. Berkin yaşamadı. Katiller hala aramızda, görevinin başında. İnsanı yaşatacak olan devlet vazifesini yapmayarak olayların üzerini örttü. Başta Ali İsmail Kormaz olmak üzere Gezi direnişinde ölen tüm canların acısının üzerine Berkin Elvan fazla geldi… Bilkent’in vicdanlı ve insan öğrencileri, humanity (insanlık) dersini sınıfta değil ama o havuzun etrafında verdiler. Hür iradeleriyle toplandılar. Hür iradeleriyle acıyı paylaştılar. Hür iradeleriyle yürüdüler ve hür iradeleriyle yaşadığı dönemdeki insanlık suçlarına karşı demokrasi için, insan hakkı, yaşam hakkı için gazını da copuna sonrasında yediler. Demem o ki biz dersimizi aldık.. Sıra ses çıkartmayan ders verenlerde.
Kızılay da yaşananlar
Okuldan otobüslerle önce Tunus’a sonra grup halinde Kızılay Meydanı/Güven Park’a geçildi. Alanda hiçbir taşkınlık ve nefret söylemi yoktu. Berkin’in katilleri ve yolsuzluklarla ilgili sloganlar atıldı. Çoğunluğu üniversite öğrencileri oluşturuyordu. Öndeki grubun yürümek istemesine polis insanlık dışı gaz ve ses bombalarıyla karşılık verdi. İnsanlık dışı çünkü ikişer saniye arayla yirmiye(20) yakın gaz bombası atıldı ve gözlerimin önünde onlarca kişi birkaç adım atar atmaz nefessizlikten yere yığıldı. Arabaların arasında kaldık, sıkıştık. İlerleyemedik ve o anda dahi kulağımda korkunç gaz atış sesleri vardı, devam ediyordu. İnsanların bir an önce kaçmak nefes almak istemeleri sırasında düşenler, ezildiler. Bilkent olarak bizde bu denli dehşet bir saldırı beklemediğimiz için ortada yer alıyorduk. O yoğunlukta kaçmak mümkün değildi adım adım başka bir yere geçmeye çalışıyorduk, her adımda da nefesimizi kesen gaz bombalarının sesini duyuyorduk. İçimde kaç kere “yeter artık! Ölüyoruz.” dediğimi sayamadım. İlerleyemiyorduk ve üst üste yığıldık. Yolda duran arabaların arasında sıkıştık ve bazıları onların önüne düştü. O anda yine insan olma erdemine sahip olan ve olmayanlar devreye girdi. Bazı araçlar 1 saniye olsun nefes alabilmek ve oradan uzaklaşmak isteyen gençlere kapısını açmadı! Can pazarı yaşanıyorken, nefes alamıyorken, benim imdadıma başka bir araçtaki Hızır yetişti. Kendisi de gazdan etkilendi ama alabildiği kadar genci kapıları açık kalacak şekilde çekti götürdü oradan. Allah razı olsun.. Humanity dersini almamıştır belki amma Anadolu diyarından geldiği belliydi.
Son olarak bizler düşman değiliz. Dindarlığımız bizi ilgilendirse de şu an için hırsız, katil ve kindar değiliz! Ancak, hakkını hukukunu bilen, çevresine, doğasına, insanına duyarlı ve o’na geleceği kadar sahip çıkan, son derece politik ve farkında ; fikri hür, vicdanı hür ,en önemlisi de vicdanlı gençleriz.
Erdal Ozan Metin
bravo ! yukarıdaki yazıda ” berkin öldü, vesile oldu biz de politize olduk ” gibi hiç de gereği olmayan bir alt metin seziyorum. belki de paranoyak bir yaklaşım salgılıyor olabilirim ancak, ” oley ulan bak biz de toplanabiliyormuşuz ” gibi bir kanavadan yürünüp, fizik tedavi gören bir starbucks bardağının yeni yeni yürümeye başlaması gibi kimi metaforlarla süslenebilecek olan yukarıdaki yazı ve yazının yazılış amacı, tekrar etmek gerekirse oldukça gereksiz.
sizin güzel çocuklar olduğunuzu biliyoruz. güzel çocuklar , basın açıklamalarını pek sallamazlar benim ütopyomda. iyi yazılar.