Memur-sen yetkilileri, kamuda kılık kıyafet özgürlüğü için 14 Şubat-14 Mart tarihleri arasında yürüttükleri ‘Özgürlük İçin 10 Milyon İmza’ kampanyasında toplanan 12 milyon 300 bin imzayı, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nde Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik’e teslim ettiler. Memur-sen genel başkanı Ahmet Gündoğdu yaptığı açıklamada, “18 Mart Pazartesi gününden itibaren anayasaya, evrensel hukuka aykırı, kadınların ayakkabısının topuk boyunu belirleyen, neredeyse ayakkabı numarasına kadar karışan, erkeklerin bıyık biçimine, favorilerine, giydiği kumaşın cinsine karışan, 82 model darbe ürünü bu yönetmelikten kurtulmak istiyoruz. Pazartesiden itibaren bu yönetmeliği yok sayarak, devlet dairelerinde sivil kıyafetle görev yapmaya başlayacağız. Ardından da bu yönetmeliğin kaldırılış haberini bekleyeceğiz…” dedi. Bu açıklama üzerine başlatılan protestoyla, kamu kuruluşlarında çalışanlar kılık kıyafet serbestliği uygulamaya başladılar. Bu durumun bir kesim tarafından tepkiyle karşılanıp, başka bir kesim tarafından da destekleneceği oldukça aşikâr. Siyasi isimlerden gelen tepkiler, sürecin varacağı noktayı belirleyecek. Henüz liderler bazında bir açıklama yapılmasa da, CHP Tunceli Milletvekili Hüseyin Aygün resmi twitter hesabından bir açıklama yaptı. Aygün, İslamcı sendika olarak isimlendirdiği Memur-sen in başlattığı uygulamayı “türbanlı devlet” olarak adlandırıyor ve memur-sen in diğer kamu görevlileri için kapsayıcı olmadığını söylüyor.
Başörtüsü, 1960’lardan bu yana siyasetin gündeminde. Üniversite öğrencilerine geçtiğimiz yıllarda bir serbestlik gelmiş olsa da kamu kuruluşlarında hala bir düzenlemeye gidilmiş değil. İngiliz sosyolog T.H. Marshall’ın akademik camia tarafından kabul görmüş açıklamasına göre, vatandaşlık üç temel haktan oluşuyor; sivil, politik ve sosyal. Günümüzde kamu kuruluşlarında ve siyasette uygulanan başörtüsü yasağı bu üç temel hakkın da başörtülü vatandaşlara sağlanmadığı anlamına geliyor. Başörtülü bir vatandaş, genel olarak kamu kuruluşunda ve bazı özel şirketlerde çalışamıyor, seçilme hakkını kullanamıyor, bir takım lokallere, ordu evlerine alınmıyor. Başörtülü vatandaşların, temel vatandaşlık haklarından yararlanamıyor olmasının sebebi ise başörtüsünün siyasi bir simge olarak, seküler düzeni tehdit edebilecek olması ihtimali. Bu durumda, başörtüsünün nasıl algılandığı en önemli nokta gibi gözükse de asıl sorun birbirimizden hak çalmak istiyor oluşumuz.
Memur-sen’in, bir sendika olarak sürece dâhil olması ve bir imza kampanyası düzenleyip protesto başlatması, çözüm için artık siyasilerden medet umulmaması adına önemli. Çünkü herhangi bir konu parlamentoya girdiği an, temel gerginlik malzemesi haline geliyor ve seçilmişler neden seçildiklerini unutup, sonu gelmeyen tartışmalara başlıyorlar. Bu nedenle, yapılacak açıklamalar, protestoya katılan devlet memurlarının karşılaşacağı durumlar gidişata yön verecek, belki tam da anayasa yapımı sürecinde köklü ve yazılı bir sonuca varılabilecek.