Bir Samimiyet Sınavı Olarak Gazze

İnsanların, büyük oranda dürtüsel yönelimlerle birbirlerine araçsal değerler atfetmeleri, tarih boyunca kültürel bir organizma olarak insanın en yoğun eleştirildiği noktalardan biri sayılabilir. Ahlâkî bir bağlamda kurgulanan, bilhassa modern insanın karşı karşıya kaldığı belki de en sert itham, birbirlerini amaçtan ziyade araç olarak görmeleri ve bu saik üzere bir yaşayış tasarlamalarıdır. Şu bir gerçek ki uygarlığın etkisinde mide bulandırıcı bir ikiyüzlülüğe mahkûm bırakılmış insanlarız, samimiyetle bu denli uzak mesafeler içinde olmamız araçsal aklın doğal işlediği sürecinde kaçınılmaz son olarak tezahür ediyor.

Dünya, neredeyse hiçbir zaman mahrum kalmadığı samimiyet sınavını bu kez tarihin en kadim topraklarında, İbrahim’in, Davut’un ve İsa’nın yurdunda korkunç milli duygular maskesiyle zulme uğrayan Gazzeli çocuklar konusunda veriyor. Gazze, bombaların gölgesinde, hemen her saat, bir çocuğun ölümle tanışmasına şahit oluyor. Çocuklar, öldürülüyor.

Paris’te, devletin yasaklamaya çalıştığı gösterilere çok sayıda Yahudi de katılmış, İsrail’i Müslümanlarla birlikte sertçe kınamıştı.

Bu perişan hâl, bu ademoğlunun alçalabileceği en dip noktaya kararlılıkla seyrettiği akılalmaz durum, vicdanını susturamayan milyonlarca insan tarafından güçlü bir şekilde buğz ediliyor, büyük kitlesel gösterilerle tepkiler konuyor, çocuklara, araçsal akıllarının aşağılık dürtüleriyle ölümü reva gören İsrail devleti şiddetle lanetleniyor. Her ne kadar diplomatik ve ticari bağlamda fiilî herhangi bir şey yapılmıyor, ya da yapılamıyor olsa da dünyanın siyasetin kirliliğinden arınmış milyonlarca vatandaşı, tepkilerini barışçıl yollarla koymaktan, taraflarını belli etmekten geri durmuyorlar.

Böylesi bir durumda, çocuklar ölürken bile, “diğer taraf”tan bahsedebilmek utanç verici oluyor. Bir de diğer taraf var dünya kamuoyunda; kendilerini basitçe kandırmaya programlamış, başta bahsettiğim araçsal aklın en güçlü haliyle tahakkümü altına aldığı, samimiyetsizlikle kuşanmış bir güruh. “Çocukların öldürülmeleri”ne olabilecek en adi argümanlarla kılıf uydurmalarıyla, dünyaya demokrasiyi ihraç ettiklerini gururla iddia edip, protestolara yasak getirmeleriyle, İsrail askerinin ayağının kırıldığını haber yapıp, öldürülen yüzlerce masum insanı hiç utanmadan terörist damgasıyla servis edebilmeleriyle, ticarî ilişkileri vicdani ilişkilere hiç düşünmeden tercih etmeleriyle kendilerini apaçık bir şekilde belli eden bu araçsal akıl köleleri, insanlığa dair duyulabilecek her türlü umuda savaş açmış gözüküyorlar.

Gazze, yıllardır yoğun abluka yüzünden nefes alamayan haliyle çocukların bombalar gölgesinde büyüdükleri bir yer.

Koltukları, itibarları, servetleri ve bilumum çıkarları ile karşısındakini tamamen sahip olduklarını koruma yolundaki bir araç olarak gören bu insanlardan samimiyet beklemek zordur. Vicdan gerekir orada olanlara haykırmak, Rachelvari bir öfkeyle önündeki para ve toplum putlarına isyan etmek için; lâ demek, olumsuzlamanın, muhalifliğin kudretiyle güçlü olana karşı mustazafı ahlâk kaidesi bilip savunmak gerekir.

Hiçbir bahane çocukların öldürülmesine haklı bir gerekçe olarak sunulamaz. Ne basit ve geçiciliği ile rahatsızlık vermesine rağmen asla vazgeçemediğiniz o çıkarlarınız ne de tahakkümü altında kişiliğinizi kaybettiğiniz o her şeyi dürtünüzün doyumuna giden yolda bir araç olarak gören yozlaşmış aklınız… hiçbir şey. Bu samimiyet sınavından bizi ancak, vicdanın susturulmadığı, çocuklar öldürülürken barıştan başka bir şeyin öncelenmediği, çıkarlar için sağduyunun kurban edilmediği erdemli bir bilinç başı dik bir şekilde çıkarabilir.

Leave a Reply