Dünya tarihinde beni en çok üzen iki olaydan biri Bosna Savaşıdır. Binlerce masum  insanını kaybeden Bosna ‘nın  halen yolunu bulamamış, bir düzene oturamamış olması  beni üzüyor ve iyiden iyiye endişelendiriyor. Bildiğiniz gibi Şubat ayının başında  işssiz kalmış , maaşını alamamış binlerce kişi,  ülkenin içinde bulunduğu kötü  ekonomik durumu ve  devam eden özelleştirmeleri kınamak amacıyla  ülkenin birçok şehrinde gösteriler düzenledi. Protestolar birkaç gün içinde kendiliğinden bitti , tutuklananlar serbest bırakıldı ve protestocular sivil platformlar oluşturarak  barışçıl yollarla çözüm arayışında bulanacaklarını açıkladı. Ancak , yaşananların  kendiliğinden bitmiş olması ortadaki gerilimin yadsınabileceği manasına gelmemeli.

Savaştan sonra  Dayton antlaşması ile  ülkedeki  Boşnak , Sırp ve Hırvat unsurların eşit bir biçimde yönetimde söz sahibi olabileceği bir devlet yapısı oluşturulmaya çalışıldı. Zaman içerisinde bu unsurların bir şekilde uzlaşıp , devletin geleceğini çizmeleri bekleniyordu. Ancak  gelinen noktada,  savaşın külleri daha  soğumamışken, devletin kuruluş mentalitesi  tartışılırken   Bosna ‘nın , meclisteki partilerinin  öncelikle kendi halklarının çıkarlarını gözetmesi ve en ufak bir aksaklıkta devleti oluşturan diğer unsurları suçlaması gibi birçok siyasi, sosyal   ve bürokratik  sorunu var.

Bütün bunlar yetmezmiş gibi  2009 yılında Bosna ekonomisinde rekor değerde küçülme yaşandı. 2008 yılından beri yıllık gelir oranları 4500 doları geçemedi , özelleştirmelerle birçok kişi işini kaybetti ve  an itibariyle   %43 olan işssizlik Bosna ‘nın kronik sorunlarından birisi haline geldi.

Bosna hala eski acı günlerin izlerini taşıyor.

Bosna hala eski acı günlerin izlerini taşıyor.

Sonuç olarak geçen sene yaşanan, minik bir bebeğin devletin yavaş işleyen  bürokratik yapısı sebebiyle,  kimliğinin çıkartılamayıp, tedavi için  yurt dışına gidemeden   ölmesinin  ateşlediği  protestolardan sonra ülke  tekrar protestolara  sahne oldu. Olayların en önemli yanı Bosna Sırp Cumhuriyetinin lideri Dodik ‘in yapmış olduğu bölünme vurgusuydu.

Devletler ya da birlikler  ne zaman bir ekonomik zorluğa düşse, ülkedeki ya da birlikteki  ayrılıkçı hareketler artış gösterir; Kriz  döneminde AB ‘ de Kuzey ve Güney ülkeleri arasında yaşanan gerilim, 1929 krizinden sonra Hitler ‘in Yahudilere karşı başlattığı vahşi kampanyalar ya da en başta Dünya’ya Milliyetçilik akımını tanıtan Fransız İhtilalinin ekonomik zorlukların gölgesinde oluşmuş olması  gibi. Birlik olabilme açısından zaten sorunlu olan Bosna ‘nın ,  yaşanan ekonomik bunalımlar neticesinde sahip olduğu gerilim potansiyeli iyice artıyor.  Analist Svetlana Çeniç ‘in ” Bosna Hersek ‘i açlık bütünleştirecektr.” diye bir sözü vardır. Umarım haklıdır,  bu ihtimal gerilimden kat ve kat  iyidir. Ancak , yine de gelişmeleri yakından takip etmek gerek.

Leave a Reply