Gene Rusya ile ilgili yazacağım bugün.Bildiğiniz gibi yaklaşık beş aydır Ukrayna krizi ve Rusya-Ukrayna gerginliği Dünya gündemini meşgul ediyor.Ukrayna’da batı yanlılarının başlattığı protestolar hükumet değişikliğine, Rusya’nın bölgedeki vatandaşlarını korumak mazeretiyle Kırım’a müdahale etmesine ve son olarak da Ukrayna’nın parçalanmasına sebep oldu.Ukrayna’daki karışıklık devam ederken Soğuk Savaşın tarafları Rusya ve Amerika bir kez daha karşı karşıya geldi.Çeşitli yaptırımlar devreye girse de Rusya vazgeçmedi. Moskova ile Washington arasındaki iletişim kesildi ve Beyaz Saray’dan ”Savaş barışı getirir” açıklaması geldi. Son olayların ışığında, Dünya’yı yeni bir dünya savaşı endişesi sardı.
Bana kalırsa Rusya, tarihinde hiç olmadığı kadar şanslı bir pozisyonda şu an. Moskova telefonun diğer ucundaki Washington’a dönmediyse bir bildiği vardı. Sovyetler yıkılıp, yeni, modern , daha liberal ve diplomasiyi kullanan bir Rusya doğduktan sonra, kurulan ekonomik bağlardan, en çok kazanan Rusya oldu. Putin 2002 yılındaki seçimler öncesinde Gazprom başta olmak üzere Rus enerji firmalarına tüm Dünya’da satış artımı sözü verdi ve sözünü de tuttu.2012 yılının Ağustos ayında Rusya Dünya Ticaret Örgütü’ne katıldı ve gün geçtikçe, başta enerji kaynakları olmak üzere ihracatını artırdı. Bugün Rusya sırasıyla en çok Hollanda, Çin, Almanya, Ukrayna ve ABD’ye ihracat yapıyor.İhracatının çoğu petrol, doğal gaz, kömür ve ham alüminyum olmak üzere, Rusya AB’nin üçüncü büyük ticaret ortağı konumuna erişti. Batıya ihraç ettiği maddelerin bir nevi temel ihtiyaç maddeleri olması ve sadece belirli bölgelerde, belirli miktarlarda olması Putin’in elini kuvvetlendiren en önemli faktör.
Şahsen ben herhangi bir savaşın çıkacağına inanmıyorum.Devletlerin birbirlerine bu kadar bağımlı oldukları bir çağda cengaverlik yapmak pek de mantıklı değil. ABD, Kore Savaşı’nda ya da Vietnam’da olduğu gibi aslında kendi davası olmayan bir konuda devlet çıkarlarına uygun düşebilecek olsa bile, herhangi bir çatışmayı halkına açıklayamayacaktır. Amerikalılar krizin yaraları tam olarak kapanmamış, iç sorunlar tam anlamıyla çözülememişken, Dünya’nın öbür ucundaki, tanımadıkları insanların sözde, hayatını özgürlüğünü kurtarmak amacıyla ne canlarını ne de paralarını feda etmek istemiyor.Durum bu iken Batı’nın Putin’in karşısında durabilme şansı azalıyor.
Rusya çıkar çatışmalarında askeri güçden ziyade ”soft law” yani yumuşak güç olarak tanımlanabilecek diplomasinin etkinliğini farketti. Hareketlerini olabildiğince,daha önceleri Batı’nın ustaca yaptığı bir şekilde BM kararlarına, uluslararası hukuka uydurmayı akıl etti.
Ayrıca, ilerleyen süreçte, Putin’in Batı’ya karşı bir başka güzel hamlesi de Şangay Beşlisi için ”Altın” isminde yeni, ortak bir para birimi oluşturarak euro ve dolar egemenliğine gem vurmak olacak.Çin belki bu olayı özgürlüğüne karşı atılmış bir adım olarak algılayabilirdi ama Amerika başta olmak üzere Batı egemenliğine karşı giriştiği mücadele neticesinde bunu kabul edecektir.
Batı’nın pek fazla manevra kabiliyeti kalmadı, Kırım gibi Ukrayna da feda edilecek ve olan yine her zaman ki gibi küçük devletlerin kendi halindeki masum insanlarına olacak. Eminim Batı, şu an karşısındakinin sert mizaçlı, içine kapalı Sovyetler olmasını tercih ederdi…