Yarın komşu seçime gidiyor..
Bildiğiniz gibi Yunanistan, geçen ay cumhurbaşkanını seçemedi. Yunanistan Anayasasına göre beş gün arayla yapılan üç seçimden sonra halen cumhurbaşkanı seçilememişse, on gün içerisinde parlemento fes ediliyor ve erken seçime gidiliyor. Yunanistan’da bir aydan daha kısa süren bir kampanya döneminden sonra yarın erken seçime gidiliyor. Bu seçimin sonuçları sadece Yunanlılar için değil , tüm Avrupa için büyük bir önem arz ediyor çünkü bu seçimin sonucu Yunanistan gibi Avrupa’nın zayıf ekonomilerinin muhtemel politik eğilimleri hakkında bir ön bilgi niteliğinde olacak.
Ekonominin politikadaki etkisi yadsınamaz ancak bu durum Yunanistan gibi ekonomik krizden tam anlamıyla kurtulamamış devletler için ekstra bir önem taşıyor. Yunan ekonomisi 2010 yılından beri aldığı 240 milyar Euro değerindeki yardımlar ve kemer sıkma politikalarına rağmen hala toparlanabilmiş sayılmaz. Bugün ülkede halen %25-30 düzeyinde işszilik var ve daha da kötüsü gençler arasındaki işsizlik oranları çok daha yüksek. En verimli çağlarındaki 25-35 yaş arası insanların yarıdan fazlası işsiz.
Son anketlere göre; %2,5 -%5 gibi bir farkla radikal sol eğilimli SYRIZA birinci parti , muhafazakar kökenli Yeni Demokrasi Partisi ikinci parti, yaklaşık %7 gibi bir oranla PATOMİ yani Nehir Partisi üçüncü parti, ırkçı Altın Şafak Partisi dördüncü parti, Yunanistan Komunist Partisi %5,5 oy oranıyla beşinci parti, ekonomik düşüşten sorumlu tutulan PASOK yaklaşık % 5 oy oranıyla altıncı parti ve son olarak merkez sağ kökenli Bağımsız Yunanlar Partisi %3 lük seçim barajını aşarak son parti olarak meclise girecek.
Seçimlerin favorisi SYRIZA 2004 yılında kurulmuş genç bir parti. İlk olarak 2008 yılında Alexis Tsipiras liderliğinde Avrupa Parlementosu seçimlerinde aldığı başarıyla adından söz ettirmeye başladı. SYRIZA ekonomik açıdan diğerlerinden farklı olarak ; kemer sıkma politikalarının yumuşatılmasını, Merkez Bankası ve IMF’den oluşan Troyka ile imzalanan antlaşmaların revize edilmesini, maaş kesintilerinin ve ağır vergi yükünün azaltılmasını ve borcun bir kısmının silinmesi yönünde vaatler sunuyor. Dünya piyasalarında pek de alışık olmadığımız borç silinmesine bir örnek olarak da 1953 yılında Londra Antlaşması’yla Batı Almanya’nın dış borçlarının % 50’sinin silinmesini gösteriyor. Yunanistan’ın Euro bölgesinden ayrılması konusunda pek de net olmamakla birlikte olumsuz bir tavır sergileniyor.
Hatırlayacağınız gibi Yunanistan’ın euro bölgesinden çıkması geçen senelerde çok tartışılmıştı. Yunanistan’ın drahmiye dönmesi halinde ülke bağımsız bir döviz politikasına sahip olabilecek, devalüasyon yaparak ihracat konusunda daha düşük fiyatlarla rekabet edebilirliğini artıracak, ithalat oranlarını da düşürebilecekti. Bu durumda her ne kadar bir iki sene daha enflasyon riski ve işsizlik oranları yüksek olabilecekse de, ülke kazandığı döviz oranını artırarak borcunu ödeyebilirdi. Ancak, daralan iç pazar neticesinde gelişemeyen ve hatta yok olan ihracat sanayi bu durumu zorlaştırıyordu. Ayrıca drahmi ile euro cinsinden bir borcun ödenmesi halinde borç katlanacağı için bu durum özellikle AB tarafından pek tercih edilmemişti. Zaten Yunanistan ‘ın tahvilleri çoğunlukla Alman ve Fransız bankalarında ya da Avrupa Merkez Bankası’nda olduğu için bu birliğe zarar verecekti. Sonuç olarak Yunanistan’ın kurtuluşu için halkı zor duruma sokan kemer sıkma politikaları ve mali yardımlar ön plana geçmişti. Geldiğimiz noktada Yunan halkı bu poklitikalardan oldukça bunalmış görünüyor ve taşıma su niteliğindeki mali yardımlar ise pek başarılı sayılmıyor.
Seçimin muhtemel sonuçlarına bakacak olursak, SYRIZA her ne kadar ilk parti olarak yarışı bitirse de, meclisteki 300 koltuğun 151 tanesini alamayacağı için istikrarsızlık kesin görünüyor. Bu durumda partinin medyada başarılı, modern ve Batılı Nehir Partisi ya da sosyalist kökenli PASOK ile koalisyona gitmesi mümkün. Ancak, PASOK ‘un mevcut yönetime katılmış bulunması, toplum tarafından ekonomik başarısızlığa müsebbib sayılması ve ” geri kafalı” olarak görülmesi partinin koalisyondaki yerini riske ediyor. Koalisyonda kim olursa olsun SYRIZA ‘nın politikalarını yumuşatacağı umuluyor ama SYRIZA liderliğinde AB ile ilişkilerin sertleşeceği kesin.
AB ‘de seçim sonuçları heyecanla bekleniyor. Bunun tek sebebi şüphesiz ki Yunanistan ‘ın geleceği değil. Muhtemel SYRIZA iktidarı ya da büyük olasılıkla SYRIZA liderliğindeki koalisyonun ne yapacağı, ilişkilerin geleceği ve aynı zamanda bu seçimin Avrupa’daki diğer ekonomisi kötü ülkelere sol kökenli partilerin yükselişi yönünde örnek olup olmayacağı merak ediliyor. Zira, SYRIZA’nın muhtemel seçim zaferi yaklaşık otuz sonra yıl sonra Avrupa’da yaşanan ilk sol yükseliş olacak.
RESİMLER
www.t24.com.tr
www.bloomberght.com