Medya’ya yansıtılan hava ise ikili arasında herhangi bir problem olmadığı yönünde..

Tayyip Erdoğan ile Abdullah Gül arasında er ya da geç bir kapışma olacaktır.

Kaçınılmaz yazgı, mukadderat budur.

Savaşın çıkacağına dair bütün deliller eldedir.

İki liderin de sessiz sedasız “etrafı” oluşmuştur.

“Erdoğan’ın adamları” olduğu gibi, “Gül’ün adamları” da vardır.

“Erdoğan’ın yazarları” olduğu gibi, “Gül’ün yazarları” da vardır.

Erdoğan’dan yüz bulamayanlar Gül’e yanaşmakta; kendilerini“Gül’ün adamı” gibi algılayamayanlar ise Erdoğan’ın yakın çevresinde sörf yapmaktadır.

İki liderin “muhafazakar sermaye”den bile yandaşları oluşmuştur:

Erdoğan’a ölümüne destek olan “Karadeniz” kökenli bir iş adamı grubundan söz edebileceğimiz gibi “Ramsey” gibi bağımsız iş adamlarından da söz edebiliriz.

Abdullah Gül ise Kayseri sermayesini arkasına almıştır.

İstanbul sermayesinden hiç tahmin etmeyeceğimiz bazı iş adamları da Gül ile dirsek temasını sürdürmektedir.

Bu arada ayrımın “ideolojik” yönü de belirginleşmiştir:

Erdoğan “O kadar da değişmedik” üzerinden bir tarz-ı siyaset tuttururken, Abdullah Gül ideolojisini “Kontrollü değişim”sloganı üzerine oturtmaktadır.

Yani çatışmanın ana noktası şudur:

Erdoğan’ın “beklenmeyen anlarda beklenmeyen ataklar”yapabilme potansiyeli ile Gül’ün “her daim sakin sularda seyretme” hevesi karşı karşıyadır.

Bunun dışında “çatışma”yı gerekçelendirecek üç önemli farklılık vardır:

BİR: Kişilik farklılığı.

İKİ: Birikim farklılığı.

ÜÇ: Üslup farklılığı.

Tabii hepsinin dışında ve üzerinde çelişkiyi besleyen esas mesele, bu tür durumlarda kaçınılmaz olarak ortaya çıkan o kadim “liderlik hevesi”dir.

“Çatışma mukadderdir” dedik ve işi “yazgı”ya bağladık ya…

Şunu da söylemeliyiz:

Yazgıyı altüst edecek tek bir formül vardır:

“Tayyip Erdoğan Cumhurbaşkanı, Abdullah Gül Başbakan.”

Bu öyle bir “sihirli formül”dür ki…

Geçerliliğini koruduğu müddetçe, “soğuk savaş”ın “sıcak çatışma”ya dönüşmesi imkansızlaşır.

Bu öyle bir “sihirli formül”dür ki…

Eğer geçerli olursa “dehşet dengesi” milim oynamadan devam edip gider.

Yani…

Tarafların çatışma potansiyellerinin ortaya çıkmasını sağlayacak tek seçenek budur.

Bunun dışındaki tüm seçenekler, mukadder olan savaşı başlatır. Kısacası…

“Cumhurbaşkanlığı seçimleri”yle ilgili olarak yapılan“Erdoğan aday olmalı mı?” tartışmasının pek hesaba katılmayan en önemli tarafı budur.

Leave a Reply