Mahalli mi? Genel mi? Bilemedik…

2014-yerel-secim-

 

Heyecanlı, çekişmeli, dış basında da geniş yankı uyandıran, siyasal tarihimizde derin izler bırakacak ve siyasi etik açısından da tartışılacak bir seçim maratonunu kutuplaşmalar ve güven sorunları ile geride bıraktık.

Bu seçimler önceki mahalli seçimlere göre daha çok genel seçim havasında geçti. Burada bir durum değerlendirmesi yapma gereği duyuyorum. Öncelikle seçimden kazanan parti olarak çıkan AKP’nin ne kadar oy aldığı ile ilgili tartışmalar sürüyor. İzahını yapalım. Büyükşehir sayısı 10 iken, 2013 yılında sayı 31e çıkmıştır. Büyükşehirlerde 2009 yılından farklı olarak il genel meclisi ile ilgili oy kullanılmadı. Dolayısıyla değerlendirmeler il genel meclisi oy oranlarına göre yapılamayacağı için büyükşehirlerin dışında kalan 50 tane şehrimizde il genel meclisi oyları kullanılmaya devam edildi. Böylece seçim sonuçlarının değerlendirilmesi belediye meclisi oy oranları ve kazanılan büyükşehir, şehir, ilçe belediye başkanlıklarının sayılarına göre yapılabilecektir. %45,5 yorumu, genel meclisi oyları ile büyükşehir belediye başkan adaylarının toplamının genel sonucu olarak bulunur. %43,5 olduğu değerlendirmesine göre ise; küçük illerde il genel meclisi üyeleri ve büyük şehirlere ait belediye meclis oylarının toplamıdır.

hariita

Türkiye geneli mahalli seçim sonuçları ’14

Unutulmamalıdır ki mahalli seçimlerin kendine mahsus şartları vardır. Yöresel faktörler ve adayların kendi özellikleri partilerin reytinglerinin önüne geçtiği için özellikle küçük şehirlerde parti değil şahısların kendi itibari değerleri ön plana çıkmaktadır. Sonuç ne olursa olsun iktidarın oylarının 2009 mahalli seçimlerinin %38,5 luk sonucundan sonra il genel meclisi ve ilçelere ait belediye meclis oylarında artış olduğu görülüyor. Bölgelere göre de bir değerlendirme yaptığımız zaman Doğu ve Güneydoğu’da hem BDP hem AKP için oy artışı görülüyor. Orta Anadolu’da AKP ve MHP, Karadeniz’de ağırlıklı AKP, sahil kentlerinde CHP ve Ankara İstanbul gibi büyük illerde yine AKP yer alıyor. Ülke genelinde birinci çıkan parti tüm şehirlerde de ya birinci ya ikinci konumdadır. Ak Parti kendi seçim başarısını yorumlarken, diğer partiler gibi doğu-güneydoğuya, sahil şehirlerine, iç anadolunun belli yerlerine hapsolmuş bir başarı değil; tüm Türkiye’nin ve tüm bölgelerin partisi olduğunu söylemektedirler.

Peki, sonuç neden böyle?

Genel olarak bu seçime damga vuran sihirli kelime “algı manipülasyonu”. Tanık olduğumuz siyaset sahnesinde herkes kendine farklı roller biçti. Sesi giden mazlumun yanında olan başbakan, muhalefet, muhalefeti destekleyen cemaat, yaşananlar sonucu kafası karışmış bir seçmen kitlesi.

Bu seçimin dominant faktörlerinden biri de bir sivil toplum örgütü: cemaat. İnformel bir yapıda kendini siyaset dışı göstermeye çalışırken; iktidar partisi, cemaati aynen bir siyasi parti olarak muhatap kabul edip formel bir platforma çekmiştir. Diğer iki siyasi partiyi de onun kuyruğuna takılmış partiler olarak ifade etmiştir. Ve üçünü birden ittifak yapıyor görüntüsü ile beraberce başarısız kılmıştır.

Seçim sürecinde hem AKP’nin hem diğer partilerin hem de sivil toplum örgütü olan ancak bir parti gibi hareket eden Cemaat’in izlediği farklı seçim propagandaları oldu. Ne yazık ki ülke gündemini hayli meşgul eden, hem iç hem dış basında yankı uyandıran tapeler, eylemler, siyasi liderlerin seçim meydanlarında sarf ettiği sözler farklı kesimlerce farklı yorumlandı. Muhalif partilerin ve Cemaat’in stratejisi yolsuzluklar, tapeler ve otoriterleşen bir lider tipi iddiaları iken AKP ise seçim propagandasını farklı kurdu. Yapacakları projeler, hizmetler, yolsuzluk iddialarının üzerinde dönen bir operasyon ve istiklali koruma mücadelesi.

Eric Hoffer The True Believer, Kesin İnançlılar, kitabında yıllar önce bugün yaşadıklarımızı sanki yansıtıyor. Cemaat-hükümet kavgası, cemaat-muhalefet yakınlaşması her ne kadar bu tarihte yazılmamış olsa da aslında bugüne şu sözlerle ışık tutuyor:

“Bir kitle hareketinin gücü, seçmiş olduğu düşmanın canlılığıyla doğru orantılıdır. Genellikle bir şeyi sevdiğimiz zaman, o şeyi bizimle beraber sevecek taraftarlar aramayız; aksine, sevdiğimiz şeyi seveni, rakip ve saldırgan olarak görürüz. Fakat bir şeyden nefret ettiğimiz zaman, aynı şeyden nefret eden taraftarları daima ararız.”

Mahalli seçimler sonrasında Başbakan’ın balkon konuşmasında partisinin zaferini ilan ederken tüm kesimleri kucaklayacağı bir konuşma yapmayışı siyasi yorumcular tarafından tenkit edildi. Bu seçimin enteresan figürlerinden birisi de doğu ve güneydoğunun karakteristik bazı ilçelerinde kadın adayların seçilmiş olması ve bir ilk olarak örtülü adayların seçilmiş olmasıdır.

Geçtiğimiz aylarda çalkantılı bir süreçten geçen Türkiye protesto gösterileri, yolsuzluk skandalları ve internet yasaklarının damga vurduğu günleri sandıkta söz hakkını kullanarak geride bıraktı. Rakip partiler birbirini hile ve manipülasyon ile suçlarken gündem cumhurbaşkanlığı seçimine odaklandı.

Leave a Reply