Cumartesi_Anneleri_2122

Cumartesi Anneleri Bugün (25 Ekim 2014) Galatasaray Meydanı’nda 500 üncü eylemini gerçekleştirdi

Bugün günlerden CUMARTESİ

Tam 500 haftadır Galatasaray Meydanı’nda toplanan annelerin cumartesi’si, kayıpların ve vicdanlarda kaybolmuş o sesin cumartesisi, arayanların, bulma ümidinden çok bilme ümidine kendilerini adamışların cumartesi’si, devletin karanlık yüzüne güneşi getirme umudunu taşıyanların cumartesi’si, utancın cumartesi’si, kaybolanların aksine henüz kaybolmamış vicdanların cumartesi’si…

Cumartesi Annelerinin 500 üncü cumartesi’si.

Las_Madres_de_la_Plaza_de_Mayo-304994666-large

Cumartesi Annelerinin fikir kaynaklarından biri de Arjantin’deki Mayıs Meydanı Anneleri

Cumartesi Anneleri Eylemlerinin iki fikir kaynağı olduğu söylenebilir. Bunlardan ilki ve en yaygın bilineni 1976-1982 yılları arasında Arjantin’de askerî darbe sonucu yönetimi ele geçiren askerler ve paramiliter güçlerin Ulusal Uzlaşma Süreci adı altında dinî değerleri korumak ve komünizmi engellemek için başlattıkları cadı avı sonucu kayıplara karışanların annelerinin başlattığı eylemdir. Hapistekiler hariç 30.000’den fazla insanın devlet eliyle kaybedildiği iddia edilen bu kişilerin yakınlarının o dönemde gerekli girişimleri yapmalarına izin verilmiyor, baskıcı rejim her türlü eylemi yasaklıyordu. Buna rağmen 1977 yılında bir grup anne ve büyükanne her şeyi göze alıp Buenos Aires’te bulunan ve askerî cuntanın başladığı meydan olarak kabul edilen Plaza de Mayo’da (Mayıs Meydanı) eylem yapmaya başladılar. Sert müdahalelere rağmen pasif direnişini sürdüren Mayıs Meydanı Anneleri (Madres de la Plaza de Mayo), zamanla askerî cunta zulmüne karşı direnişin simgesi hâline geldi ve tabi bir dönem gözaltında kaybolma, faili meçhul siyasi cinayetlere kurban gitmenin talihsizce sıradanlaştığı Türkiye’de de etkili oldu.

Cumartesi Annelerinin bir diğer fikir kaynağının da 12 Eylül Darbesi’nden önce oldukça aktif olan İlerici Kadınlar Derneği’nin sağ-sol çatışmasında ölen çocuklar için başlattığı “Analar Doğurur, Faşistler Öldürür” kampanyası kapsamında düzenlediği Ankara’ya yürüyüş eylemi olduğu söyleniyor. Türkiye’de devrimci kadın hareketinin başlangıcı açısından oldukça büyük öneme sahip olan bu dernek tarafından düzenlenen yürüyüşün genel anlamda şiddet karşıtı bir tutum sergileyerek sloganında ‘ana’ ifadesini kullanması, toplumun tarihsel belleğinde Cumartesi Annelerinin doğumu açısından oldukça önemli kabul edilebilir.

Sonuç olarak, 27 Mayıs 1995 tarihinden beri her cumartesi, gözaltında kaybolan çocuklarını, eşlerini, torunlarını arayan, en azından ziyaret edebileceği bir mezarları olsun diye devlete haykıran annelerin eylem günüdür. Sorunun devlet kaynaklı olduğu hemen her eylem gibi bu eylem de oldukça sert müdahalelere maruz kalmış ve hatta 13 Mart 1999’daki eylem sonrası Cumartesi Anneleri eylemlerine son verdiklerini duyurmuşlardır. 10 yıl sonra 31 Ocak 2009’da tekrar bir araya gelmeye başlayan Cumartesi Anneleri bugün 500 üncü eylemlerini gerçekleştirdiler.

Toplum vicdanının kanadığı, toplumun devletiyle utandığı tam 500 hafta oldu. Hâlen failleri bulunamayan siyasi cinayetler, hala gözaltında ne olduğuna dair tek bir fikrin ortaya atılamadığı kayıplar ve en acısı 500 haftaya rağmen hâlen eylemlerde hayatını kaybeden evlatlar var. 500 haftaya rağmen hayatını kaybeden Berkin’i ve annesini meydanlarda yuhalatanlar, arkasından gözyaşı dökenlere zehir zemberek sözlerle yüklenen siyasîler var. Tüm bunlara rağmen toplumun hâlen acımayan bir vicdan köşesi var. Ne yazık!

Cumartesi Anneleri soruyor: “Devlet arşivlerinde evlatlarımızın akıbeti kayıtlıymış doğru mu? Doğruysa açıklayın hiç olmazsa evlatlarımızın yazgısını bilelim”

Cumartesi Anneleri diyor ki: “Faili meçhul cinayetlerin faillerini bul ey güçlü devlet, benim yüreğim soğusun, senin utancın azalsın biraz”

Cumartesi Anneleri diyor ki: “Pozitif düzenlemelerinizi, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin kararlarını dikkate alarak yeniden gözden geçirin.”

Cumartesi Anneleri diyor ki: “2006 yılında Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nda kabul edilip 2010 yılında yürürlüğe giren Her İnsanın Zorla Kaybedilmeye Karşı Korunmasına İlişkin Uluslararası Sözleşme’ ye (International Convention for the Protection of All Persons from Enforced Disappearance) Türkiye de taraf olsun

Tüm bu taleplerin dikkate alınması, uygulanabilirliğinin tartışılması ve elbette ki gerekli adımların ivedilikle (en azından 500 haftadan sonra) atılması gerekir.

Öte yandan hiçbir adım atılmasa dahi Cumartesi Anneleri önemlidir. Çünkü Cumartesi Anneleri toplumun hafızasını taze tutmakta, tarihin tekerrür etmemesi için ihtiyacımız olan insanî sesi en azından haftada bir kez hatırlamamıza yardımcı olmaktadır. Bu bağlamda, onlara kulak vermek, acılarını duymak ve en azından sordukları sorulara ses olmak tüm toplum için bir kazanım olacaktır.

 

Leave a Reply