Bu benim ilk yazım. Bu yazıyı yazarken bir yandan da gösterileri ve müdahaleyi izliyorum. Dün bizzat orada, Güvenpark’taydım. Fiilen hiçbir şey yapmazken, kanuna aykırı tek bir eylemimiz yokken(hepimizin az çok bildiği ironik, siyasi sloganlar dışında)
birden, uyarmadan saldırıldı. Herkes birbirini ezerek kaçtı tabii. Heyecanla bilmediğim bir sokağa attım kendimi. Bir tarafta İzmir Caddesi vardı, diğerini bilmiyorum. Sokak küçük ve kaçanların saklandığı bir yerdi. Polisin giremeyeceği kadar küçük bir sokak… Sokağın çıkışlarında sürekli bağırışlar ve patlama sesleri vardı. Sokağa sıkışmıştım, arkadaşlarımı kaybetmiştim ve telefonum çekmiyordu. Bekledim orada, arada gaz çok yoğunlaşıyor, ben de tiyatroya sığınıyordum. Sonra arkadaşlarımın Necatibey’de olduğunu öğrenip oraya gittim. Herkes, “buraya polis gelmez.” diyordu, orada güvendeydik. Ama caddenin üstünde hala gaz bombaları patlıyordu. Gitmek için bir saate yakın taksi bekledim ve bulamadım. Aradığım duraklar oraya yollayamayız diyordu. En son o gazın içinde koşa koşa durağa gittim ve EGO otobüsüne bindim. Etrafta helikopter ve patlama sesleri, bağırışlar, bayılanlar, gözleri ve yüzleri kıpkırmızı insanlar vardı. Savaş filmi gibiydi anlayacağınız.
Evet, ben bunları yaşadım ve gördüm. Ben oraya gittiğim için bunu hak ettiğimi düşünebilirsiniz. Ama herkes benim gibi değildi orada, herkesin amacı “vandallık” değildi yani. Evine giden 75 yaşında bir teyze vardı. Bir yandan polise kızıyor, bir yandan bizi destekliyordu. İki lise öğrencisi gördüm dershane çıkışı eve gitmeden önce yemek yemek isteyen ve girdikleri yerden çıkamayan. Yine 84 yaşında olduğunu söyleyen bir amca vardı. O da söyleniyordu polise, ama o bizi de suçlama kararındaydı, “onlar yapıyor bari siz yapmayın.” diyordu. Ama herkes sevgi ile yaklaşıyordu. Kime yol sorsam gülerek konuşuyordu ve hemen muhabbete başlıyordu. Orada polisler hariç herkes eylemciydi, onun için orada olmasalar dahi. Yol sorup “orada polis var gidemem.” dediğimde, “gel beraber koşarak gidelim” dediler bana. Devletimizin göstermediği sevgiyi hiç tanımadığımız insanlar gösteriyordu. Ve bizi korumak için var olan polisten kaçıp hiç tanımadığımız insanların evlerine, iş yerlerine sığınıyorduk. Ve tek suçumuz “Çocuklar ölmesin.” demekti. Çocuk öldürenler korunuyor, belediye başkanları şehrin halkı adına öldürenlerle gurur duyduğunu söylüyor, ülkenin başbakanı başsağlığı dahi dileyemiyordu. Ülke bölünmüş ve insanlar birbirlerinden nefret ediyordu. İşte en çok anlamadığım nokta bu: Sevgisizlik.
Mesela Berkin’in annesinin ağıtlarını görünce bir insanın içinin sızlamamasını, kendi çocuğunun ya da kardeşinin başına bunun gelme ihtimalini düşünmemesini anlamıyorum. Polislerin oradakileri terörist gibi görmesini, niyetinin dağıtmak değil kışkırtmak olmasını anlamıyorum.(Nitekim dağıtmak isteyen iki taraftan sıkıştırıp dağılan grubu coplamaz.) İşte bu sevgisizlik yüz yıllardır canımızı yakan, bizi bize düşman eden. Artık bazı şeyleri anlamalı, gruplaşınca diğer grupları düşman görme hastalığından kurtulmalıyız. İşini iyi yapan polislerin olduğunu, oradakilerin de potansiyel terörist olmadığını öğrenmeliyiz. Bunun insanlıkla ilgili olduğunu, bir çocuk ölünce verilen taziye mesajının siyasetinin olmadığını öğrenmeliyiz.
Bugün İstiklal Marşı’nın kabul yıldönümüymüş. Şu satırları unutmamamız dileğiyle:
“Kahraman ırkıma bir gül, Ne bu şiddet bu celal.”
Not: O bilmediğim sokak Menekşe Sokağı imiş, gelmez denilen Necatibey’e polis gelmiş, başbakan bugün yine eylemcilere “sandıktan başka yol arayanlar, sokaktan medet umanlar” demiş. Bir bakan bu duruma “nekrofili” demiş. Nekrofili, “ölülere cinsel istek duyan” demekmiş.
Can
Dünyamızı sevgi ve güzellikle doldurursak, beynimizde de bu şekilde yayarsak ,sonuçta geriye sevgi ve güzellik ile dönecektir..O yüzden Sevgi üzerine devam et yazılarına yiğen..Eline sağlık..
Burak
Bir şeyler sormak istiyorum da yüksek müsaadenizle:
Kimseyi öldürmeyiz, kimsenin ölmesini de istemeyiz, fakat çocuk katillerini desteklersek suça ortak oluruz değil mi, peki bu örnek insanlar neden SURİYE’DEKİ çocuk katili ESAD’I destekliyor? Berkin Elvan’ın NY Times’a verilen ilanına harcanan para neden ailesine yardım olarak verilmedi denildiğinde, neden bizim amacımız Tayyip’e çatmak deniyor? Neden Berkin Elvan’ı herkes kardeşi yerine koyuyor da Burak Can’ı arkadaşı yerine koyamıyor? Bu ölümlerin sokağa çıkılması yüzünden meydana geldiğini ve artık akıllanılması gerektiğini niçin kimse aklına getirmiyor?