“Öldürmeyeceksin.” (Tevrat – On Emir)
“Ama beni dinleyen sizlere şunu söylüyorum: Düşmanlarınızı sevin, sizden nefret edenlere iyilik yapın, size lanet edenler için iyilik dileyin, size hakaret edenler için dua edin.” (İncil Luka/Bab 6 – 27.-28.)
“… Kim bir insanı (suçsuz yere) öldürürse, sanki bütün insanları öldürmüş gibidir.” (Mâide, 5/32, Kur’ân-ı Kerîm)
Geçtiğimiz cuma günü IŞİD terör örgütü, Fransa’nın başkenti Paris’te Fransa-Almanya arasında futbol maçı yapıldığı sıralarda 7 ayrı noktada saldırılarda bulundu. Saldırılarda toplam 132 kişi hayatını kaybetti ve yüzlerce insan yaralandı. Saldırının ardından tüm dünya eyleme tepki gösterdi.
Tepkilerin Bazıları
Bazıları sert bir şekilde kınadı, bazıları kınamaya tenezzül bile etmedi, bazıları “ama..” diyerek kınadı, bazıları ise “oh olsun!” dedi.
“Ama..”lı kınayanlar ve “oh olsun!”cuların önemli bir kısmı bu saldırının Cezayir’de, Tunus’ta, Kuzey Afrika’da yapılan katliamların rövanşı olarak nitelendirdi. Bundan dolayı Paris saldırısına üzülmekten çok, Batı dünyası politikalarını değiştirmediği sürece bu tür saldırıların devam edeceğini ima eden birçok yorum yapıldı.
Ayrıca sunulan ikinci argüman da Fransa’nın şimdiye kadar IŞİD terörüne suskun kalmış olması. Bazı yazarlar, analistler tarafından yapılan bu eleştirinin temel gerekçesi ise Orta Doğu coğrafyasında Paris katliamından çok daha büyük yıkımlar olurken böyle bir tepkinin Fransa tarafından –hatta Batı tarafından- verilmemiş olması. Bu yorumlarda dikkatimi çeken şöyle bir ifadeyi de paylaşmak isterim: “Halep, kültürel ve tarihi miraslarıyla, insanıyla harap edilirken neredeydiniz?”
Son olarak da yapılan eleştirilere, bombayı eken Batı’nın Paris katliamı gibi katliamlara hazırlıklı olması gerektiği ilave edilmektedir.
Tüm bu eleştiriler, kendi içinde birçok çelişkiyi barındırmaktadır. Öncelikle, Fransa özelinde bütüne “Batı dünyası” denilerek bir genellemeye gitmek bizi yanlış bir okumaya sevk edecektir. Hatta ve hatta yobazlığın kavram olarak tanımlarından birisi de birkaç örnekle bütünü etiketlemektir. Bunu yapmak kolay olandır ki bugün IŞİD’in de kullandığı argümanlardan birisi budur. Ayrıca böyle bir bakış açısı karşısında “Batı dünyası” diye şeytanlaştırılan dünya da aynı argümanları kullanabilmektedir. Yani IŞİD, Taliban, Hizbullah veya İran’dan referanslarla bütün bir İslam dünyası zan altında bırakılabilmektedir. Örnek vermek gerekirse, din tarihi alanında uzman Dr. Reza Aslan’ın CNN’de karşılaştığı muameleye göz atılabilir: http://www.telegraph.co.uk/news/worldnews/europe/france/12002801/Reza-Aslans-CNN-interview-video-is-shared-online-after-the-Paris-attacks.html
İkinci olarak da Cezayir’de ve Kuzey Afrika’da yapılan katliamlara karşı rövanşist bir tavra bürünülüyor. Bu tutuma göre, zulme ve katliama karşı intikamvari bir zulüm reva görülmektedir. Hem de devletlerin mücadelelerine karşı sivil canların alınması karşılığında. Yani sürecin devamında “Batı dünyası” diye tabir edilen ülkelerden de bu argümanlar zıt bir şekilde kullanılabilecek ve karşılıklı öldürmeler sürüp gidecektir.
Bu satırlar okunduğunda, kurulacak muhtemel “Elbette bizler de karşıyız IŞİD eylemlerine..ama..” cümlelerini duyabiliyorum. Hayır; bu cümleler, IŞİD’in eylemlerini meşru göstermek dışında bir işe yaramamaktadır. Terör örgütünün propagandası bu cümleler ile yapılabilmektedir. Bundan dolayı bu tavır, nefret üreterek teröre hizmet edebilecek bir tavırdır.
Bir diğer çelişkili iddia ise, Fransa’nın –hatta Batı’nın- bugüne kadar Orta Doğu’daki yıkımları umursamayarak tepkisiz kalması, fakat kendi ülkesine bir zarar dokunduğunda harekete geçmesi. Yani bu söylem içerisinde bugüne kadarki yıkımlara tepkisiz kalınması ve bundan sonraki hareket planlarının meşruiyeti tartışmaya açılmış. Fakat bugüne kadar Suriye’de IŞİD’e karşı müdahale veya daha yoğun bir mücadelede bulunulsaydı, bu kez de “Batı, Ortadoğu’da ne arıyor, bu bir iç sorundur.” gibi bir tepki gösterilecekti. Tıpkı Bush’un Irak müdahalesine gösterildiği gibi.. Bu noktada elbette Bush’un Irak müdahalesi aklanmaya çalışılmamaktadır. Ama Paris katliamına yönelik eleştirilerin temelinde ciddi çelişkiler yatmaktadır.
Son olarak, insanlık adına hiçbir şekilde kabul edilemeyecek IŞİD’in terör eylemlerinin ardından verilen tepkiler, yapıcılıktan uzak ve karşılıklı nefreti arttıracak düzeyde seyredebilmektedir. Nitekim hem Ankara katliamı hem Paris katliamının akabinde A Milli Takımımızın yaptığı maçlarda saygı duruşunda yapılan saygısızlık da bunun en önemli göstergelerindendir.
İnsan hakları ve özgürlük aktivisti Rachel Corrie’nin tılsımlı sözleri ile bitireyim: “Zulüm bizdense, ben bizden değilim!”
Not: Ankara’da, Beyrut’ta, Paris’te ve dünyanın her yerindeki mazlum ve mağdurları derin bir saygıyla anıyorum.
Ek: Paris’teki saldırılarda eşini kaybeden bir Fransız vatandaşının hazırladığı video, takınılması gereken tavrı bize tekrar öğretiyor:
Saldırının ayrıntıları için; bkz. http://www.aljazeera.com.tr/haber/paris-saldirisinin-detaylari
Gul seher
Sonucta bu bi katliam. Insan her yerde insandir. Bizler ne ara boyle tas kalpli vicdansiz olduk!
Aci hepimizin acisi !
Gul seher
Ayrica bu yaziyi kaleme doken kardesimi de cani gönülden tebrik ediyorum. Cok güzel ifade edilmis hersey