1942’nin Ocak ayında, tarih boyunca yaşanan en büyük savaşlardan birisinin ortasında doğdu. Adı Cassius Marcellus Clay Jr.’dı. Kendi deyimiyle köle ismiydi. “Özgür Dünya” olarak adlandırılan ABD’de, karamsar, radikal bir dönemde doğmuştu. Gençlik dönemi, ırkçılığın had safhada olduğu bir dönemin karanlık vadisinde geçmişti. Derilerinin siyah olmasından ötürü insanların türlü hakaretlere, ayrımcılığa, ölüme maruz kaldığı bir dönemde yaşamış olması onun için bir talihsizlik değil, dünyaya bir ders verebilme, tabiri caizse yumruklarını ve gücünü bu yönde kullanabilme fırsatıydı.
12 yaşında bisikletinin çalınmasından dolayı uğradığı haksızlık neticesinde boksa başladı. Dövüşmeyi, zorbalara dersini vermek için öğrendi, yumruğunu her salladığında mazlumların sesi haline geldi. Dünyanın dört bir tarafında, kendisini ötekileştirilmiş hisseden topluluklar, radyodan boks maçlarını dinleyerek, rakibine indirdiği her darbede sevinip, aldığı her darbede de üzüntüye boğulmaktaydı. Artık sadece şampiyon bir boksör değil, dünyanın ezilenleri temsil eder olmuştu adeta. 74 yıllık yaşamı sona eren Boksun Kralı’nın mazlumun sesi olma süreci, ibretâmiz bir öykü.
Boksun Kralı’nın direnişi, 18 yaşında başladı. 18 yaşında Roma Olimpiyatları’nda altın madalyayı kazanmıştı. Bu siyahi Amerikalı, dünya çapında ilgi ve dikkat çekerek derin bir etki oluşturmuştu. ABD’ye döndüğünde ise, bir restoranda yemek yemek istedi. Fakat o restoranda sadece beyazlara servis yapılmaktaydı ve Kral içeri alınmadı. Bunu hazmedemeyerek altın madalyasını Ohio nehrine atmış ve bütün dünyaya bir direniş mesajı göndererek tepkisini göstermiş oldu. Bu hareketi, dünyada ırkçılığa, zorbalığa karşı ilk direniş hamlesiydi.
Dünya Şampiyonu olduğunda ise yalnızca 22 yaşındaydı. Şampiyon olduktan sonra din değiştirerek Müslüman oldu. Din değiştirmesini, “Allah’tan zenginlik istedim, bana İslam’ı verdi.” sözleriyle anlatan dünyaca ünlü Şampiyon Boksör, adını “Muhammed Ali” olarak değiştirdi. Köle isminden kurtularak “Muhammed Ali” ismi ile hürriyetini elde ettiğini ilan ediyor gibiydi. Müslüman olması, dünya çapında büyük bir yankı buldu. Kimi hayranları tarafından sert bir şekilde eleştirilirken, kimileri tarafından bu hareketi ile bir cesaret örneği sergilediği düşünüldü. Müslüman toplumlarda büyük bir üne sahip oldu. Bu dönemde, içerisinde Malcolm X, Elijah Muhammed gibi insanların da olduğu “İslam Ulusu” hareketine katıldı. Ayrıca Sivil Yurttaşlık Hareketi Lideri Martin Luther King Jr.’a da destek vermiş ve siyahların haklarını, eşitliği ve özgürlüğü savunmuştur.
Sivil direnişin önemli temsilcilerinden olan Muhammed Ali, ABD’ye karşı muhalif kimliği ile de tanındı. Vietnam Savaşı patlak verdiğinde askere çağrılmıştı. Fakat o, Vietnam’a karşı savaşmayacağını tarihe geçen şu sözleriyle ilan etti:
“Asker kaçağı değilim. Ne bayrağımızı yakıyorum ne de Kanada’ya kaçıyorum. Burada kalacağım. Beni hapse mi tıkmak istiyorsunuz? Olur, istediğinizi yapabilirsiniz. 400 yıldır zaten hapisteyim. Üç beş yıl daha yatacakmışım ne çıkar. Ama katillere yardım edip fakirleri öldürmek için 15,000 km’lik bir mesafe kat etmeyeceğim. Ölmek istesem, burada ölürüm. Şimdi, sizinle kapışarak ölürüm. Benim düşmanım sizlersiniz. Çinliler, Vietkonglar veya Japonlar değil. Özgürlüğümü istediğim zaman bana karşı çıktınız. Hakkımı aradığımda bana karşı çıktınız. Eşitlik istediğimde bana karşı çıktınız. Benden bir yere gidip sizlerin uğruna savaşmamı mı istiyorsunuz? Ben haklarımı ve dinî özgürlüğümü elde etmeye çalışırken sizler bana Amerika’da bile destek vermediniz. Kendi memleketimizde bile beni savunmadınız. Hayır, hayır size yardım etmeyeceğim. Çünkü hiç bir Vietnamlı yolda yürürken arkamdan ”Pis Zenci” diye bağırmadı bana!”
Direnişinin, her türlü zorbalığa karşı hem bir hürriyet hem de bir insanlık mücadelesi olduğunu gösteren bu sözleri, ona pahalıya mâl oldu. Dünya şampiyonluğu geri alındı, 5 yıl men edildi, 5 yıl hapis, 10 bin dolar para cezalarına çarptırıldı, pasaportu ve lisansı elinden alındı. Bu kadar baskıya rağmen, doğru bildiğini söylemekten vazgeçmedi.
Boksa 3 yıl ara vermek zorunda kaldı ve maddi olarak zorluklar çekti. Ringe çıkamadığı dönemde Malcolm X ile beraber dünyanın birçok yerinde İslamiyet’i anlattı. Mahkum edildiği karar ise 1970’te temyiz edildi ve çok sevdiği boksa geri döndü. 1974’te ikinci kez dünya şampiyonu olması, her şeye rağmen direnmeye devam edeceğini göstermekteydi. 1978’de de üçüncü kez dünya şampiyonluğu elde etmiş ve 3 kez bu unvana sahip olmuş ilk boksör olarak tarihe geçmiştir.
Yaşamını, insan haklarına, özgürlüğe, toplumsal dayanışmaya ve barışa adayan Şampiyon, 11 Eylül saldırısından sonra da barışçıl mesajlarına devam ederek çeşitli girişimlerde bulunmuştur. Nelson Mandela’yı ziyaret etmiş, Güney Afrika’daki ırkçı Apartheid rejimine karşı bir duruş sergilemişti. Irak-Kuveyt savaşı sürecinde Saddam Hüseyin’i ziyaret ederek ABD’li rehineleri kurtarmaya aracılık etmişti.
[pullquote_left]Muhammed Ali, sadece ringlerin değil, barışın, özgürlüğün ve gönüllerin de şampiyonu olmuştu.[/pullquote_left]11 Eylül döneminde bir muhabirin, “11 Eylül saldırısını yapan teröristlerle aynı dini paylaştığınız için neler hissediyorsunuz?” şeklindeki ötekileştirici sorusuna “Siz, Hitler ile aynı dini paylaştığınız için ne hissediyorsanız onu!” diyerek cevap vererek dobralığını da gösteriyordu. Büyük Şampiyon, gönüllere taht kurmuş bir barış kahramanı ve inandığı evrensel değerler istikametinde çalışan önemli bir aktivistti. İnsanlığa miras olarak bir arada kardeşçe yaşama ve dünyanın neresinde olursa olsun zulme sessiz kalmama gibi hasletler bırakarak Hakk’a yürüdü. Boksun Kralı, 74 yaşında hayata gözlerini yumdu.
Ruhun şad olsun, Şampiyon!