Değerli Okuyucu,

Bu yazı kesinlikle bir ideoloji yazısı değildir. Türk siyasetine damga vurmuş bir siyasetçi olan ve 4 Nisan 1997’de geçirdiği kalp krizi neticesinde hayatını kaybeden değerli dava insanı merhum Alparslan Türkeş’in aziz hatırasına yazılmıştır. Çıkış noktası ise Yassıada Mahkemeleri’nde yargılanıp idama mahkûm edilen merhum Adnan Menderes, Hasan Polatkan ve Fatin Rüştü Zorlu’nun idamına itiraz eden Alparslan Türkeş’in dönemin Cumhurbaşkanı Cemal Gürsel’e yazdığı mektuptur.

Türkiye Demokrasisinde Bir Kara Leke 

Türkeş, İhtilal’i Ankara Radyosu’ndan bildirirken

27 Mayıs 1960 günü Türk siyasi hayatında bir kara leke olarak geçmiştir. Türk edebiyatının değerli yazarlarından olan Şevket Süreyya Aydemir’e göre bu ihtilal Türkiye Cumhuriyeti tarihinde gerçekleştirilen ilk askeri darbedir.[1] Ordu içerisinde kurulan Milli Birlik Komitesi (MBK) tarafından gerçekleştirilen bu darbede, hiyerarşik bir yapıya rastlamak pek mümkün değildir. MBK üyesi Kurmay Yüzbaşı Kamil Karavelioğlu tarafından yazılan “Bir Devrim İki Darbe” isimli eserin son kısmında tüm üyeler hakkında verdiği kısa bilgiler neticesinde varılacak sonuç; darbeyi gerçekleştiren 38 kişilik komitede yalnızca 5 tane “General” rütbesine sahip askerin bulunması bu durumun kanıtıdır.[2] Hiyerarşik bir yapıya rastlanmayan bu komitenin darbe bildirisini 27 Mayıs 1960 sabahında Ankara Radyosu’ndan deklare eden dönemin Kurmay Albayı Alparslan Türkeş’i bu vesileyle tanıdı yeni nesil.

14lülerin Tasfiyesi ve Türkeş’in Mektubu

Darbe sonrasında yaşanan gelişmeler neticesinde 30 Mayıs tarihinde çıkan Resmi Gazete’de Alparslan Türkeş’in Başbakanlık Müsteşarı görevine getirildiği duyuruldu. O dönemde bir hükümetin olmaması Türkeş’i yürütmede çok önemli bir konuma getirmişti. Bazı uygulamaları neticesinde komitedekilerin kuşkularına sebep olan Türkeş ve destekçileri (14lüler Grubu) 13 Kasım 1960’ta komiteden tasfiye edilerek yurt dışına askeri ataşe olarak gönderildiler.[3]

İçlerinde Celal Bayar, Adnan Menderes gibi dönemin önde gelen siyasilerinin de içinde bulunduğu 592 sanığa çeşitli sebeplerden ötürü davalar açılıyor. Yargılamaların neticesinde içlerinde Menderes, Polatkan ve Zorlu’nun bulunduğu 15 kişi idam cezasına çarptırıldı. Tam da bu noktada cezaların infazı için gerekli oylama Yüksek Adalet Divanı’nda yapılmadan önce; Hindistan’da askeri ataşe olarak görevini ifa eden Türkeş 7 Eylül 1961 tarihinde dönemin cumhurbaşkanı Cemal Gürsel’e o meşhur mektubu yazdı. 26 Ocak 1962’de Milli Yol dergisinin 1.sayısında yayınlanan mektupta, Alparslan Türkeş’in -idamların infaz kararları çıkmadan 10 gün önce- idam kararlarına karşı çıktığı açıkça ortadadır.

Türkeş’in Cemal Gürsel’e mektubu

Tüm Bunlar Ne İçin?

Buraya kadar bazı tarihi gerçeklikleri göz önünde tutarak dönemin resmini çizmeye çalıştım. Fakat tüm bunları yazmamın esas nedeni ise Sayın Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun bir söylemine dayanmaktadır. 7 Haziran 2015 genel seçimlerine giden süreçte, 13 Mayıs’ta Kütahya’da gerçekleştirdiği mitingde şu soruyu soruyor: 27 Mayıs Darbesi yapılırken, Adnan Menderes asılırken MHP neredeydi?[4]

Burada ne bir ideolojiyi ne bir siyasi hareketi ne de bir siyasi partiyi savunmak niyetindeyim. Ancak seçmenine bu kadar tepeden bakıp onları bu derece cahil gören ve bu kadar ileri giden bir söyleme veya lidere ben rastlamadım. Öncelikle Milliyetçi Hareket Partisi’nin 1969 yılında siyasi faaliyete başlayan bir siyasi parti olduğunu hatırlayalım. Bu bağlamda, yaklaşık 10 yıl önceki davanın hesabını bu partiye sormak ve böyle bir siyasi akıl yürütmek rasyonelliğin dışında kalmaktadır. Öte yandan MHP’nin kurucu genel başkanının, Alparslan Türkeş, o dönemde idam kararlarına açık bir şekilde itiraz ettiği ortadayken bu tarz bir söylemde bulunmak en iyi niyetli yaklaşımda bile tarih bilmemek anlamına gelmektedir.

Türkeş, Milliyetçilik ve 9 Işık

Türk siyasetinde 47.senesini doldurmaya hazırlanan MHP’nin bugüne kadar bu arenaya armağan ettiği tek doktrin; Alparslan Türkeş tarafından oluşturulmuştur. 1969 yılında kurulan MHP’nin programında temel aldığı bu doktrin, 1972 yılında “9 Işık” adı altında ölümsüz bir esere dönüştürülmüştür. Ülkenin kalkınması noktasındaki planlarını ortaya koyan tek doktrin 9 Işık’tır. Türkeş’in mirası olarak görülen bu parti, 47 yıl önceki bu doktrinin üzerine bir tane dahi tuğla koyamamıştır. Seçimden seçime ortaya konan beyannameler bu noktada partinin diğer kitlelere anlatılması noktasında yetersiz kalmaktadır. Bugün ise demokratik bir şekilde kongreye dahi gidememesinin altında yatan sebeplerden belki de en önemlisidir. Sözün özü; MHP bünyesinde var olan milliyetçilerin, iğneyi değil çuvaldızı kendilerine batırmalarının zamanı artık gelmiştir.

[1] Aydemir, Şevket Süreyya. İhtilalin Mantığı ve 27 Mayıs İhtilali. İstanbul: Remzi Kitabevi, 1973.

[2] Karavelioğlu, Kamil. Bir Devrim İki Darbe. İstanbul: Gürer Yayınları, 2007.

[3] Karavelioğlu, Kamil. Bir Devrim İki Darbe

[4] http://www.hurriyet.com.tr/davutoglu-adnan-menderes-asilirken-mhp-neredeydi-28993494

Leave a Reply