Milliyetçi Hareket Partisi son günlerde çok yoğun bir dönem yaşıyor. Partimizin yıllardır çalışmadığı kadar yoğun bir şekilde çalışması ve gündemde bu yoğun çalışmasıyla yer alarak gazetelere manşet ve sürmanşet olması bizlere gurur (!) veriyor. Yanlış anlaşılmasın gündemde ve medyada takdir edilerek yahut imrenilerek yer alamadı partimiz. Anayasanın değişmesiyle alakalı hiçkimsenin aklına gelmeyen bir çözüm öneremedi mesela, Suriye’yi bombaladığımız, milletlerarası arenada zor duruma düştüğümüz bu süreçte yeni bir şeyler üretmedi, PKK ile, uzantılarıyla, IŞİD’le ve DHKP-C, MLKP gibi örgütlerle başımıza bu kadar bela açtığımız bir dönemde terörle baş edebilecek müthiş bir formül de önermedi, ilçelerimiz terör örgütünün işgali altındayken “Biz bu ilçelerde de varız.” diyerek bir söylem de geliştirmedi. Cerrattepe’de halk ayaktayken, meclisteki diğer üç parti bu konuda kafa patlatırken, konuyu gündemine alıp, bir açıklama bile yapmadı. Ya da Suriye’de, Hatay’ın bilmemkaç kilometre aşağısında Türkmenler Rusya tarafından bombalanırken, kadim Türk Yurdu Halep terör örgütlerinin güç savaşına sahne olurken, Türkmenlerin ve orada çarpışan ülküdaşlarımızın bedeni bir bir yere düşerken cılız birkaç çalışma dışında bir faaliyette bile bulunmadı. Fırat Çakıroğlu’nun şehadetinin üzerinden bir yıl geçmişken, şehitlere ve şehit adaylarına sahip çıkılan en ufak bir söylem bile geliştirilmedi. Kadın cinayetleri, tecavüzler git gide artarken, şehirlerimiz her geçen gün kadınlar için uygunsuz ve güvensiz alanlara dönüşürken bir proje de üretmedi. 1 Kasım 2015’teki seçimlerden sonra daha önce flu olarak baktığımız alana sıkıştırılan Milliyetçi Hareket Partisi aylar sonra gündeme bir konuyla geldi: Ülkücü iradenin yok sayılması ve kurultay talebinin göz ardı edilerek, muhalif teşkilatların tek tek kapatılması.
Daha önce yazdığım bir yazıda kendi kanaatimce Ülkücü iradenin yok sayılmaması gerektiğini ve Milliyetçi Hareket Partisi’nin üst kurul delegelerine hem muhalefet hem de muktedirler tarafından itimat edilmesinin ve toplanacak kurultayın sonuçlarına itaat edilmesinin demokrasinin ve milliyetçiliğin bir gereği olduğunu belirtmiştim. Ancak, o yazının yazıldığı ve yayımlandığı tarihten bugüne süreç maalesef Türk milletine, Türk milliyetçiliğine, Ülkücü iradeye ve demokrasiye yakışmayan şekilde gelişti.
Genel merkez muhalefetin olağanüstü kurultay talebinin görmezden gelineceğini bildirdi, bizzat Devlet Bahçeli tarafından kurultay tarihi olarak 18 Mart 2018 gösterildi ve muhalefetin artık mahkemeyle muhatap olması gerektiği açıklandı. Bu açıklamalar üzerine mahkemeye başvuran muhalefet “Davayı davalık yapmakla” suçlandı ve farklı suçlamalarla muhalefet baskı altına alındı. Bütün bunlar farklı hassasiyetlerle yapılmış olmakla beraber Türk milliyetçilerinin ve Türk-İslam Ülkücülerinin siyaset arenasındaki yegane ve özel temsilcisi olan Milliyetçi Hareket Partisi zor duruma sokuldu. Bunlar yetmezmiş gibi Aksaray, Samsun, Afyon başta olmak üzere 15’e yakın il teşkilatı ve Aksaray Merkez, Çanakkale Merkez gibi ilçe teşkilatları da kapatıldı. Genel başkan adaylarının buna tepkisi gecikmedi. İllerden gelen tepkilerin yanında son olarak Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkan Yardımcısı Ümit Özdağ’ın da Kayseri Milletvekili Yusuf Halaçoğlu ile ortak yaptığı basın açıklamasında “Sayın Genel Başkanımızın MHP’yi yaşanan ağır üzüntü ve derin hayal kırıklığını aşmak, mevcut istikrarsızlığa son vermek için artık ülkücülerin çok büyük bir bölümünün olduğu gibi toplumunda beklentisi haline gelen olağanüstü kongreye götürmesi büyük bir toparlayıcı adım olacaktır.” ifadeleriyle ettiği istifası ile 47 yıllık bir çınar olan ve öncülleriyle beraber 1946’tan bu yana milliyetçilerin siyaset arenasındaki adresi olan bir parti göz göre göre kaosa sürüklendi. Özdağ’ın Özcan Yeniçeri ve Yusuf Halaçoğlu beraber yaptığı bu açıklamalarının ardından 25. dönemde milletvekili olan 12 isim ve sayısız il teşkilatı da kurultay çağrısı yaptı.
Unutulmamalıdır ki; Milliyetçi Hareket Partisi’nin Türkiye’nin 81 ilinde temsilini sağlayan, Türk milletinin dertlerine çözüm sunmak için tüm gayretiyle çalışan her bir il başkanı çok kıymetlidir tıpkı bu harekete hizmet etmiş herbir insan gibi. Gün geçtikçe kapatılmaya devam edilen il başkanlıklarının ve hakkında disiplin soruştuması açılan her bir il başkanının, il yöneticisinin bu davaya vermiş olduğu hizmet muhalif-muktedir ayrımına kurban edilemeyecek kadar kıymetli ve kutsaldır.
Yine unutulmamalıdır ki; davayı ve Türk-İslam ülkücülerini diğer hareketlerden, diğer siyasi akımlardan ayıran en önemli unsur “Ülkücü, ülkücünün öz kardeşidir.” düsturudur. Galip Erdem’in “Türk milletini sevmekte birleşenler; birbirlerini sevmekte birleşmeğe de mecburlardır. Aksi takdirde millet sevgileri, kimsenin inanmıyacağı boş bir laftan ibaret kalır.” uyarısını göz ardı ederek, birbirimizi sevmekten vazgeçtiğimiz an; partinin her bir kademesinde görev almış, türlü fedakarlıklar yapmış insanlara kurultay istiyorlar diye hain gözüyle bakmaya, onları uzaklaştırmaya başladığımız an, kaybettiğimiz andır.
Teşkilat kapatmalarıyla gündeme gelen, birbirimize düşmüş olmamızla rakiplerimizi ve hainleri sevindiren bir Milliyetçi Hareket Partisi, hiç değilse davanın kendisine ve Başbuğ’a ihanettir. Dündar Taşer’in “Doğruda birlik doğrudur, yanlışta birlik de doğrudur. Çünkü, bizatihi birlik doğrudur.” sözünün hakkını vermek maksadıyla birliğimize halel gelmesine engel olalım. Bırakın kurultay toplansın, delege kararını versin ve bu kararın sonunda birlik tekrar sağlansın. Çünkü birlik olmadan hareket olmaz, hareket olmadan da Milliyetçi Hareket Partisi. Sadece ve sadece teşkilat kapanmasıyla gündeme gelmemiz bile aslında hareketin ve MHP’nin şu an siyaset arenasında hak ettiği ölçüde mevcut olmadığını gösteriyor kanımca.
Yazının sonuna yaklaşırken, sosyal medyadaki benzetmeleri ve “caps”leri göz önüne alarak zaten yeterince “ti”ye alımış olan bu durumu bir arkadaşımın esprisine de değinmek istiyorum. Adıyamanlı Ömer Usta’nın çiğ köfte zincirlemesindeki durumu partiye benzeterek “Bu resmi görmediğiniz yerler şubemiz değildir.” tespitinde bulunarak Devlet Bey’in resmini işaret etmesi “Adamın adamlığını değil dava adamlığını” şiar edinmiş ülkücüler için durumun vehametini gözler önüne seriyor.
Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkan Adayı Koray Aydın’ın teşkilat kapatmalarıyla alakalı açıklaması son noktayı koyar nitelikte:
“Çare; MHP ve Ülkücü Hareket’in iktidarı için gönül seferberliği başlatmaktır, gönülleri kırmak değil. Çare; kapatmak değil, gönül kapılarını sevgiye, saygıya ve hoşgörüye açmaktır. Çare; kapatmak değil, MHP ve Ülkücü Hareket’in önünü açmaktır.”
Not: Ülkücü Hareket Türkmendağı’nda bir şehit daha verdi. Türkmenlerin vatan savunmasına katkı amacıyla orada bulunan Esenyurt Ülkü Ocakları mensubu Ferhat Tüle şehit düşmüş. Şehadeti kabul, ruhu şad olsun.