17-25 Aralık Operasyonları; paralel evrende var olması muhtemel bir devletin yine aynı evrende var olması muhtemel rüşvetçi bakanlarını, desteklediği vakfın aldığı bağışlar neticesinde iş adamlarına ihale almaları noktasında destek veren bir veled-i başbakanı, hangi paralel evrenden geldiği belli olmayan paraları sıfırlama talimatı veren başbakanı,  iki komşu ülke arasında kaçakçılık yaparak cari açık kapatmayı kendisine ilke edinmiş iş adamlarını ve hatta birhavuz problemi edasıyla doldurulup boşaltılan kasalardan yönetilen ve iktidarın çıkarını kendi çıkarıyla örtüştürerek “habercilik” yapan medyanın yöneticilerini topyekün hapse tıkabilir, hükümeti düşürebilir ve o devleti mevcut halden çok daha farklı bir yer haline getirebilirdi.

Ama yaşadığımız paralel evrende böyle olmadı.

Bir başka paralel evren de; 17-25 Aralık Operasyonları’nın akabinde yaşanan gelişmeler sonucunda aranan, tutuklanan ve hüküm giyen bürokrasi, diplomasi, akademi ve yargı erbabının kimin döneminde o kademelere yerleştiği sorgulanabilir, PKK’nın, DHKP-C’nin ve IŞİD’in bile maruz kalmadığı operasyonlara, sindirmelere ve tutuklamalara maruz kalan FETÖ’nün devlet kademesinde bu kadar yer edinmesinin “kandırılmışlıkla” açıklanamayacağı idrak edilebilir, bizzat FETÖ üyelerinin savcısı olduğu davaların savcısı olmakla övünen dönemin başbakanından hesap sorulabilir ve hatta yetkililer “terör örgütüne yardım ve yataklık” suçundan yargılanabilirdi.

Ama yaşadığımız paralel evrende böyle olmadı.

Çok daha farklı bir paralel evrende bir devletin tarihi boyunca sahne olduğu en büyük davaları açanların paralel savcılar olduğu, öngörülü ve geniş vizyonlu yöneticiler tarafından bu kadar erkenden fark edilemeyebilir; meşruiyeti ve prestiji bu kadar zedelenmemiş olan ordu, emniyet teşkilatı, yargı ve bürokrasi kadroları, akademi dünyası ve hatta bir spor kulübü bile bir cemaatin kontrolüne geçebilirdi. Ya da geçemezdi. Bunun kararını devlet tarihinin en büyük fiyaskosu olan davaların kimin hatası olduğunu iyice süzen, medya tarafından dezenforme edilmemiş millet verir ve o millet, o devletin tarihine büyük etki eden o davaların sadece 3 savcının suçu olup olmadığına göre demokratik haklarını kullanarak tepki gösterirdi bir başka paralel evrende.

Ama yaşadığımız paralel evrende böyle de olmadı.

Yaşadığımız paralel evrende olanlar ise şundan ibaret:

Şampiyonluk için çok iddialı bir takımın başkanısın ve şampiyon olamıyor musun ? Patlat bir açıklama: “Federasyon içinde paralel yapılanma var”. Cumhurbaşkanısın ama ülkeye kaos mu hakim? De ki: “Paralel yapı İsrail ile, Almanya ile, ABD ile işbirliği yapıyor, düşman çok güçlü”. Başbakansın ve terörle mücadelede sınıfta mı kaldın? Çözüm basit: “PKK ile Emniyet içinde bulunan paralel unsurlar kol kola ve hükümetimize tuzak kuruyorlar”. [pullquote_left]Havuz medyasında gazetecisin ve hükümeti savunmak çok mu zorlaştı? Bir yazı ile paçayı kurtarabilirsin: “Bütün sorumlu paralel yapı”[/pullquote_left]. Hatta seçimlerden hezimetle ayrılan ve ortaya uzun dönemdir yeni bir şey koyamayan bir siyasi partinin koltuğunu korumakta oldukça zorlanan genel başkanı mısın? Tutan bir taktik var nasıl olsa: “Paralel yapının ve okyanus ötesinin partimize karşı operasyonlarına müsaade etmeyeceğiz. Partimizi paralel adaylara terk etmeyeceğiz”.

Kısacası yaşadığımız paralel evrende siyaset de koltuğu koruma çabası da çok basitleşti 17-25 Aralık’tan sonra. Mevcut durumda her olayda iki taraf var sadece: kazananlar ve paralel yaftası yiyenler.

Yine de bu paralel evrenden çok duyulmasa da başka paralel evrenlerden bazı sesler duyuyor gibiyim tepkileri dile getiren. Hatta kulağımda cumhurbaşkanının sesi yankılanıyor cumhurbaşkanına hitap ederken:  Ey Cumhurbaşkanı, terörist olarak adlandırdığınız insanlar devletin her kademesinde sizin ifadelerinizle paralel yapıya mensup olmanın ekmeğini yerken bu ülkenin başbakanı sen değil miydin ki?

O köşe yazarlarının yazısı canlanıyor gözümde, 180 derece dönüş yaptıktan sonra Hizmet Hareketi’nin büyük bir gönül seferberliği olduğunu anlattığı yazıları dolayısıyla özür dileyen ve milleti yanlış yönlendirmeye devam edemeyeceğini söyleyerek onurlu bir şekilde gazetedeki köşesini bırakıp evindeki köşesine çekilen.

Kutlu bir davanın temsilcisi olan siyasi partinin genel başkanının kağıttan okuduğu bir konuşması beliriyor BengüTürk TV’de: “Değerli dava arkadaşlarım, kıymetli ülküdaşlarım, paralelci olmakla suçladığım genel başkan adayı benim bir zamanlar İstanbul milletvekilliğine, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı’na ve meclis başkanvekilliğine uygun gördüğüm bir hanımefendiydi. Genel merkezimizden paralelci diye kovduğumuz adaylık başvurularını kabul etmediğimiz isimler göz boyamaydı sadece. Paralelci isimlere ne görevler verdik biz bilemezsiniz. Ya da belki vermemişizdir de kurultay olmasın diye iftira atıyoruzdur onu da bilemezsiniz. Her iki ihtimalde de davamıza zarar verdik, haklarınızı helal edin. Hepinizi Allah’a emanet ediyorum. Ne mutlu Türk’üm diyene!”

Çoklu evren teorisi kanıtlanabilir mi, gerçekten paralel evrenler var mıdır, bilmem. Ama bildiğim bir şey var ki eğer paralel evrenler mevcutsa biz doğruyu anlatmanın en zor, mücadelenin en çetrefilli, insanları aldatmanın en kolay olduğu paralel evrende yaşıyoruz. Paralel evrenlerde var olan paralel devletlerin sayısını da düşününce gerçeği anlamanın ve anlatmanın zor olduğu bir süreçten geçiyoruz. Allah yardımcımız olsun…

Leave a Reply